Nefret

325 13 7
                                    

Şirketin kapısında bekleyen valeye anahtarı uzatıp kendi şirketimin kapısından girdim içeriye. Çoğu işte arkadaşlarımla ortaktık ama hepimizin ayrı ayrı şirketleri vardı. Buda benim kendi yönettiğim şirketimdi işte. Türkiye'nin en büyük medya şirketi olma özelliğini de untmamak lazımdı.

Kapıdan girdiğimde herkes işiyle uğraşırken bir yandan da başıyla beni selamlıyordu. Odama geçip son günlerin dosyalarını incelemeye başladım. Telefonumun çalma sesiyle elimdeki dosyayı masaya bırakıp. Telefonu elime aldım.

Mehmet Fidan arıyor....

Arayan kişiyi görünce şaşırmadan edemedim. Başta açmak istemesem de bir şey olmuş olabilir diye açtım.

"Efendim." Dedim telefonu açarak.

"Neredesin" sesi sinirli geliyordu.

"Sanane."

"Senem sana neredesin dedim. " Dedi kükreyerek. Bana böyle bağırması hakkını kim veriyordu ona.

"Bana sesini yükseltme!"

"Nerede olduğunu söylüyor musun yoksa ben bulayım mı."

Demesiyle telefonu suratına kapattım. Artık gerçekten beni tanıması gerekiyordu. Karşısında her zaman bağıracağı birisi yoktu onun haddini bilmesi yerini bilmesi gerekiyordu.

                                                      ***

İşlerimi bitirip şirketten çıktım. Büyük eve gitmek yerine kendi evime gittim. Samet ve Dilara bu akşam gelmeyeceklerdi zaten. Salihin iş yemeği vardı. Bende kafa dinlemek için kendi evime geldim. Anahtarı çantamdan çıkarıp kapıyı açtım. Ayakkabılarımı çıkarıp dolaba koydum. Hemen odama geçip üzerimdekilerden kurtuldum. Siyah saten şort gecelik takımımı giyip mutfağa geçtim.

Dolabı açıp içinden bira şişesi çıkarıp bir kadeh doldurdum.

Kadehi elime alıp koltuğa oturdum. Ayaklarımı uzatıp televizyonu açtım. Tam netflixe girecekken kapı çaldı muhtemelen Salih geldi diye düşünüp hemen açmak için ayağa kalktım. Kapı deliğinden bakmaya bile tenezzül etmeden kapıyı açtım.

Karşımda gördüğüm kişiyle şaşkınlığım artarken kapıyı kapatmaya yeltendim. Ama kapatamadım. Mehmet'i ilk defa bu kadar sinirli görüyordum.

"Ne işin var senin burada. "

"Çekil konuşcaz. "

"Benim konuşacak bir şeyim yok defol!"

"Sana konuşacaz dedim Senem!" Birden kapıyı ittirince sırtım duvara deyince acıyla inledim. Hiç bana bakmaya bile tenezzül etmeden içeriye doğru yürüdü.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen!"

Yavaşça kendimi toparlayıp içeri yürüdüm. Koltuğa yayılmış bir şekilde bulunca onu sinirlerim kat kat artarak devam etti.

"Sana diyorum. Ne işin var evimde.

"Otur. " Dedi emir verir gibi konuşurken yüzüme bile bakmıyordu. Sabah söylediklerim yüzünden miydi bu tavrı.

Yavaşça geçip tam karşısına oturdum kollarımı dizlerimin üzerine koyup ona baktım. İlk defa gözleri gözlerimi bulunca vicudum titredi resmen. Gözlerinden ateş çıkıyordu sanki. Neydi onu bu denli sinirlendiren. Sabah söylediklerim miydi. Daha ağır şeyler de söylemiştim. Buna sinirlenmiş olamaz değildi öyle değil mi.

"Anlat" dedi çok net bir ses tonuyla.

"Neden bahsediyorsun sen." Dedim şaşkınca.

"Ben yokken ne yaptın, bu parayı nasıl elde ettin anlat." Dedi dişlerinin arasında konuşurken.

Histerikçe gülümsedim. "Merak etmek için çok geç kalmadın mı sence. "

"Anlat dedim!"

Sesini yükseltmesi sinirlerimi kat kat artırırken bende sesimi yükselttim.

"Sanane ya sanane! Giderken düşündün mü ki bu kız ne yapacak diye. Şimdi neyi merak ediyorsun. Neyi!"

Güldü histerikçe. Gözleri dolmuştu.

"Nasıl kendinden 30 yaş büyük bir adamla evlendiğini merak ediyorum Senem.

Duyduğum kelimelerle boğazıma oturan öküz daha da büyüdü sanki. Burnumun ucunun yandığını hissedebiliyorum.

"Konuşsana! Evlenmedim de kimseyle. Dokunmadı kimse bana desene."

Ona ihanet ettiğimi mi düşünmüştü gerçekten. Ben ona ihanet ederim diye başkasının gözüne bile bakamıyorum. Ben ona ihanet etmemek için birini öldürmüştüm.

"Ne sanıyordun ki. Ömrümün sonuna kadar seni mi bekleseydim. Ne bekliyordun Mehmet."

Bir insan her gün bir insanı sevdiği için kendinden nefret edemezdi değil mi. Ben her gün ediyordum kendimden nefret.

Histerikçe güldü. "Bende mal gibi vican yapıyorum ya. Ben bu kızı bıraktım hayatı mahvoldu diye vicdan yapıyorum ben! Meğer sen kendini satmışsın para için. "

Bir insan bir insan tarafından kaç kere öldürülürdü ki. Bu sözleri bana mı söylüyordu gerçekten. Bir şey söylemeye gücüm yetmiyordu. Olmuyordu ben ne kadar güçlü kalmaya çalışırsam çalışayım yapamıyorum bir sözü beni öldürmeye yetiyordu. Sadece tüm hayal kırıklığımla yüzüne baktım. Belki görürdü, benim ne kadar acı çektiğimi görürdü. Kelimelerle anlatamadığım şeyleri gözlerime bakarak görürdü bekli. Ama görmediğini yüzüme tekrar vurdu.

"Utanmadın mı ya. Geçen gece gelip benim koynuma girmeye de mi utanmadın. Tabi ya bendeki de soru. Bende de gördün parayı dedin kaçırmayım mal varlığımı ikiye katlayayım falan mı dedin. Bu salak zaten beni seviyor. Onun da parasını alır atarım bi kenara mı dedin. "

Kalp atış sesimi duyabiliyordum. İçimdeki yıkımın sesiydi bu. Sadece bir kere özür dilerse affederdim ben onu ama o ne yapıyordu. Ben onu affetmek için bahane arıyorken...

Ellerim deli gibi saçlarımın içinde dolaşırken birden ayağa kalktım. Onun yanında durdum ve içimde ona duyduğum tüm nefretle konuşmaya başladım.

"Kalk. "

Anlamaz gözlerle baktı bana. Gözlerindeki neyin acısıydı. Benim acımdan fazla mıydı. Ben onun gözlerindeki acıyı görürken o neden benim acımı görmüyordu ki. Ben ona bakmaya bile kıyamazken bana nasıl bu sözleri kullanabiliyordu ki.

"Defol!"

"Defol git evimden. "

Konuşmak o kadar zor geliyordu ki. Sanki bir işkenceydi. Ayağa kalkıp gözümün içine nefret eder gibi baktı.

"Gerçekten sevmiştim seni.." dedi. O kadar çok iğneleyici konuşmuştu ki. Beni öldürmüştü ama hâlâ bıçaklıyordu. Öldüğümden emin olmak için.

"Çık" dedim tüm güçsüzlüğümle. Arkasını dönüp kapıyı çarparak çıktı. Nefes alamıyordum. Olduğum yerde duvarın dibine çöküp. Nefes almaya çalıştım. Yanağımdan akan yaşlar uzun zamandır yabancı olduğum şeylerdi.

Beni bırakıp gittiğinde bile canım bu denli yanmamıştı. Gerçekten beni o gözle mi görmüştü. Beni hiç mi tanımamıştı. Kendimi sattığımı nasıl düşünmüştü.

Bitti Mehmet Fidan bitti. Ben bittim, içimdeki umut, sen , ben , bize dair her şey bitti. Sen bitirdin.

Elimi yumruk yapıp beyaz zemini yumruklamaya başladım. 5 yıl sonra ilk kez bağırarak ağlıyordum. İlk kez acımı dışarıya vurarak ağlıyordum. Öyle kaç dakika durdum bilmiyorum ama beyaz fayansların kırmızıya döndüğünü görünce kendime geldim. O an fark ettiğim tek şey bu ilişkide kimse zarar görmüyordu her seferinde zarar gören, kırılan, paramparça olan taraf ben oluyordum.

Kanayan ellerimdi ama ellerim acımıyordu. Acıyan tek bir yer vardı kalbim...



Elimden geldiğince fazla bölüm atmaya çalışıyorum.

Mehmetin tavrı hakkında ne düşünüyorsunuz?

BEDEL (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin