'Bir küçücük aslancık varmış
Çöllerde ko ko koşar oynarmış
Babası onu çok severmiş
Sen benim ca ca canımsın dermiş
Aslan baba harbe gidince
Küçüğü ra ra rahatı bitmiş
Aslan baba harpte vurulmuş
Küçüğü çö çö çölden kovulmuş
Bu öykünün sonu pek hoştur
Söylemem söy söy söylemem boştur'
"Baba..." Açık kalan tek gözümü de kapatmamak için kendimi zor tutarken, aklıma takılan ve düşünceli bir hale bürünmeme neden olan karmaşık ninninin cümleleriyle göğsünde yattığım babama doğru kaldırdım başımı.
Anında iki yana kıvrılan dudaklarıyla, gözlerimin daha koyu mavi tonuna sahip bakışlarında sevgisine ayna tutan parıldamalarla başını bana doğru eğdi.
"Söyle kızım."
Büzülen dudaklarımla uykunun esir aldığı zihnim, yine de aklındakini sormadan ve bir çözüme kavuşturmadan rahata ermeyeceğinden olsa gerek, merakla mırıldandım. "Neden ninninin sonunu diyemiyor muşuz ki?"
Dudaklarındaki derin tebessümü tam o anda, belirsizliği de sinesine çekerek küçülttü. Koyu mavileri biraz kısıldığındaysa, baktığı kişinin artık küçük Hera olduğundan emin değildim.
"Bilmem... Bunu, söyleyen kişiye sormamız lazım sanırım."
Yanıtı içimdeki merakı her ne kadar gidermiş olmasa da, aklımı kurcalayan diğer sorulardan dolayı bunu fazla düşünemeden ellerimi göğsüne yasladım. Hafifçe doğrulduğumda, kendine gelmiş gibi yeniden genişçe gülümsedi.
"Peki neden aslancığı kovmuşlar ki babası vurulunca? Yazık değil mi ona baba? Hem... Babası yoksa, özlemez mi onu?"
Yüzünün halini o an fark edememişti küçük Hera. Anlayamamıştı neden birden yutkunduğunu, gözlerinin gölgelendiğini.
"Eğer sen yanımda olmasan, ben çok üzülürüm babacığım."
Bir yutkunuş daha...
Duvarı izleyen gözleri ağırca bana çevrildiğinde, göğsüne yaslı duran ellerimden birini kendi büyük eli arasına alarak dudaklarını bastırdı tam avucumun ortasına.
"Buradayım güzel kızım benim. Baban her zaman burada senin."
Küçük Hera, bunu duyduğunda çok sevinmişti. Yalnızca kelimeleriyle babası ona dünyaları vermişti o zaman için.
Yedi yaşındaki Hera, dünyalara sahipti. Çünkü onu çok seven bir annesi vardı. Onu çok seven bir babası vardı.
Dudaklarım ağırca iki yana kıvrıldı zihnime aniden, sebepsiz yere düşen geçmişin silmeye çalıştığım anılarıyla.
Yedi yaşındaki Hera dünyalara sahipti belki fakat şimdi, yirmi yaşındaki ben; elinde avucunda hiçbir şey kalmamış gibiydim.
Ne babasının ne de annesinin hiçbir zaman yanında olmamasını dileyen, yirmi birimdim ben.
Çünkü biliyordum artık. Anlıyordum.
O hikayedeki küçük aslan, abimdi. Zada'ydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANSIZ SEVGİ
Bilim Kurgu"Tüm gökyüzünü gözlerine taşımışsın. O maviliği bazen kara bulutlar örtmüş, bazen sağanak almış; hiç utanmadan akmış gözlerinden bir bir..." "Sana herkes kıymış ama sen kimseye kıyamamışsın. Nefret edenlere inat hep daha çok sevmişsin. Her yürümeye...