AGÂH

265 18 3
                                    

Yüreğim dedem ve yüreği ananeme...

Ölümün ensesinde gezdiğini hissediyordu. Öyle yaşlanmıştı ki heybetli bedeni, yavaş yavaş küçülüyordu.  Etrafını saran çocuklarına baktı, öyle toydu ki hepsi. Onları İstanbul'a getirerek doğru mu yapmıştı bilmiyordu, İstanbul bir karadelikti ve yakaladığını yutardı.

Çocuklarının yüzlerini ezberlemek istercesine dikkatlice baktı. Hepsi elinden geleni yapıyordu ve yapmak zorundaydı çünkü gözlerini yokluğa açmıştılar. Birbirlerinden başka kimseleri yoktu. Tespih taneleri gibi birbirlerine sıkı sıkı tutunmuştular, biri dağılsa yerle bir olurdular.

Avcı Hasan, baba, boğazını temizledi. Gözleri, Ağâh'ı, ikinci oğlunu buldu. Öyle bir delikanlı olmuştu ki gölgesi içini bir nebze rahatlatıyordu. Ağâh'ın gök gözlerinde korkuya yer yoktu. Demir gibi eğilmez bir yüreği vardı.

"Bundan sonra..." diye başladı söze. Devamını getirmek kendisi için çok zordu ama yaşarken onlara bir reis bırakmalıydı. "Ağâh sizin babanızdır."

Odadaki herkes şaşkınlıkla bakıyordu. Bir baba nefes alırken nasıl olur da oğullarından birine devrederdi sorumluluğunu. Hepsi çok toydu, bir babalarına bir de Ağâh'a bakıyordular.

Sukûtu bozan en büyük oğlu Vehbi oldu. En sessizleri olmasına rağmen kardeşine babası gibi bakacak değildi. "Benim bir babam var, o da sensin." dedi meydan okuyarak. Mavi gözleri dalgalı deniz gibi köpürmüştü.

Baba bu tepkiyi beklemiyordu çünkü Vehbi her zaman uyumlu bir çocuk olmuştu. Alınan kararları genellikle sorgulamaz ve uyum gösterirdi. Şimdi özellikle onun meydan okuması zihninde kargaşanın hâkim olmasına sebep olmuştu.

Yatağının kenarına sert bir şekilde vurdu. Kararı kesindi ve kimsenin aklında şüphe kırıntısı kadar dahi yer bırakmamalıydı. "Agâh benim de babamdır."

-

Hiç gerçek bir kahramanla tanıştınız mı? Ben tanıştım. Abisi ve kardeşlerine baba olmuş bir adamdı.

Ve...

O adam benim dedemdi...

BİR İSTANBUL MASALI: AGÂHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin