Alparslan hastalığın verdiği bitkinlikle yavaş adımlarla içeri girdi. Genç kız divana oturmuş onun gelişini bekliyordu. L şeklindeki divanın tam ortasına kurulan sofraya baktı. Demek genç kızla karşı karşıya değil çapraz oturacaklardı. Kızla göz göze geldiklerinde daha fazla bekletmemek adına geçip ona ayrılan yere bir bacağı bükük şeklide oturdu. Havada kalan dizine de kolunu yaslamıştı.
Genç kız iki tabağa bölüştürdüğü çorbayı önlerine koydu. Adam ona yakın bırakılmış ekmeği alıp böldü, bir parçasını da kızın önüne bıraktı. Genç kızın mırıltıyla karışık afiyet olsun deyişini işitti. Etraf bu kadar ıssız ve sessiz olmasaydı sesini daha duyamazdı.
Ne dediğini işitmiş olsa bile kızın yanında rahat olmasını, içine kapanmamasını istiyordu bu yüzden anlamamış gibi davranmayı tercih etti;
-anlamadım, bir şey mi dedin?
Genç kız parmaklarının arasında oynadığı sofra bezinden gözlerini çekip adama baktı. Daha yüksek sesle;
-şey afiyet olsun dedim.
-sağol sana da, ellerine sağlık bu arada çorba çok güzel kokuyor. Geldiğim gibi de başına dert oldum böyle ama.
-estağfurullah, demeyin böyle şeyler artık. Zahmet değil benim için kim olsa aynı şeyleri yapardı.
-peki öyle olsun..Adam kızın örgü yaptığı saçlarında gözünü gezdirirken yemeğe hala başlamamıştı oysa midesi bomboştu. Genç kızın rahatsızca yerinde kıpırdanıp kendisine göz ucuyla bakmasıyla kendine geldi. Kızın neden yemeğe başlamadığını düşünürken aklına dank etti. Tabi ya adamın başlamasını bekliyordu. Hızla eli kaşığın gitti sıcak çorbadan dili yana yana hızlı bir yudum aldı. Dilinin yanışıyla dudaklarını birbirine bastırıp kızın farketmemiş olmasını diledi. Kıza göz gezdirdiğinde ondan hemen sonra kaşığını eline aldığını gördü.
Sessiz sedasız yemeğe devam eden ikili arasında yerinde rahatsızca kıpırdanıp duran tek kişi Hümeyra'ydı. Alparslan hem yemek yiyor hem de genç kızı izliyordu. Keyfine diyecek yoktu o dakika. Hümeyra'da ise işler daha farklıydı. Aralarındaki garip sessizlikten rahatsız olmuştu. Normalde eve misafir geldiğinde ya da babasıyla sofraya oturduğunda hep neşeli sohbetler havada uçuşurdu. İki dakka sessizlik olsa biri mutlaka sohbet konusu açardı.
Genç kız adamı tanımak istiyor ya da en kötü havadan sudan bahsetmek istiyordu. Ama bir yandan da konuşmaya çekiniyordu. Sonuçta adam sarayda büyümüştü belki de sofra adabı böyleydi. Konuşmak görgüsüzlüktü belki de... Bilmiyordu ki, ya konuştuğunda adam onu ayıplarsa?
Ama çokça da sıkılmıştı, o konuşmakla konuşmamak arasında gidip gelirken adam genç kızın sesini bir kez daha duyabilmek için ağzını açmıştı:
-hep böyle sessiz misindir?
Yemeğinden başını kaldırıp Alparslan'la gözlerini buluşturdu. Demek ki yemekte konuşmak ayıp değilmiş.
-yok aslında konuşkanımdır.
-bana özel o zaman
-nasıl?
Adam nefesini dışarı verirken ağzından bir gülüş kaçırdı.
-sessizliğin diyorum bana özel olmalı.
Genç kız aptallığına kızıp adama cevap yetiştirme derdine düştü:
-hayır canım ne münasebet, sana öyle denk gelmiş.
-iyi bakalım dediğin gibi olsun.
-öyle zaten.
Genç kızı sinirlendirdiğini fark edince içten içe eğlendiğini belli etmemeye çalıştı.Cevabını bilmesine rağmen yine de sordu:
-babanla mı yaşardın bu evde?
Genç kız babasını hatırlamasıyla yüzü durgunlaştı. Genç kızın her mimiğini takip eden adam kızın acısının henüz çok taze olduğunu gördü. Keşke hiç bahsini geçirmeseydi. Gözleri bulutlanmıştı hemen. Titrek bir sesle
-evet babamla yaşardım, çok olmadı kaybedeli... (adam sessizliğini korurken devam etti) Benim üstüme titrerdi, birbirimizden başka kimsemiz olmayınca tabi. Avlanmaya çıktıklarında oldu ne olduysa, pis domuz(!) aldı babamı elimden.Gözleri bir noktaya kilitlenmiş o kara güne gitmişti sanki yeniden. Adamın koluna dokunmasıyla irkilerek kendine geldi. Bir yabancının karşısında duygularını böylesine çırıl çıplak yaşamaktan utandı. Kızdı kendine.
-iyi misiniz? Bağışlayın beni düşüncesizlik ettim sormakla.
-hayır hayır, önemli değil. İyiyim...
Konuyu değiştirmek için genç kız bu sefer soru yöneltti yine aynı kapıya çıktığını bilmeden:
-peki ya sizin anneniz babanız? Ayrılmadan evvel nasıllardı, sizi de çok merak etmişlerdir keşke haber yollayabilsek?
-babamı savaşta çok küçükken kaybettim, annem öleli de bir hayli oluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış
RomanceHuzur her bekleyişin ardında saklıdır... Yıl 1592 Bir yaz vakti yetim kalan Hümeyra tek başına hayatını idame ettirmeye çalışır. Bir kış vakti hiç beklemediği anda kapısı çalınır ve bir komutana ev sahipliği yapar. Bir kış aşk kapıyı çalacak.