Moire olaydan sonra fenalaşan Caelanın dayısının tavsiyesine uymayarak dinlenmek yerine eve dönme isteğine ısrarcı olmamıştı. Adam Milaya çok sinirlenip William ile düello edecek diye pek gerilmişti lakin dudakları kıpkırmızı kesmiş ve neredeyse Aodh'un yemiş yiyen hali gibi şişmiş olan kocası etrafa gülücükler saçmaya devam etmişti. Moire yelkenin altındaki sırada boylu boyunca uzanan Caelana bakıp iç geçirdikten sonra kürekçilere sessizce el ederek hareketlenmelerini sağladı. Ardından neredeyse aynı durumda olan Frigge bakıp kıkırdadı. bir testi balı önüne almış durmaksızın yemekteydi hala...
"Pek hoşuna gitti" Caelan yelkeni tutan karısını baştan aşağı süzüp gülümsememek için dudaklarını sıktı. Onundu Moire her anlamda öyleydi ve kalbinin de kendisine ait olduğunu bilmek hiç yaşanmamışçasına silip atmıştı sanki her şeyi. Doğrulup Moiree dönerek oturarak kadını süzmeye devam etti. Bir an evvel kaleye dönmek ve bunca zamandır bastırmaya çalıştığı sevgisini dışarı çıkartmak için can atıyordu genç adam. Onu üzüp incitmiş olmaktan haz ettiği olmamıştı. Kendisine yediremediği duygularının dışavurumunu çirkin ithamlarla gerçekleştirmişti. Yandığı ölçüde yansın istemişti. Lakin nereden bilebilirdi ki... O adada bir defa gelip otursaydı yanına ve yaşananların yanlış olduğunu söyleseydi yine silip atacak kadar da aptaldı Caelan... O vakit bu denli perişan olmazlardı lakin bu kadının ağzından çıkan hiçbir cümleye gerçeklik katmaması gerektiğinin farkına varmıştı.
"Bilmem..." Moire hafifçe tebessüm etti lakin adamın kaşlarını kaldırarak ağzını tutmasıyla sert bir nefes çekti.
"Canım epey yanıyor" Caelan kadının gözlerine baktı.
Moire sağa sola bakınıp ne yapabileceğini düşünmesi ardından "Geri dönelim" dedi. Dayısı bilirdi. Adam gözlerini kaldırıp ona baktığında ve gülümsediğinde ise iyiden iyiye panik oldu Moire. Dün nasıl gerçekleştiğini anlayamadığı itirafından mı bilinmez Caelanın bakışları şu dakika ona ilk karşılaştıkları günü anımsatır olmuştu.
"Hayır kaleme gitmek istiyorum. Üzgünüm lakin Leydi Wallaceın yakınında durmak pek akıllıca değilmiş gibi. " Genç adam başını yana yatırıp gözlerini kıstı. "Kendisine sorma imkanım olmadı lakin nedir leydinin benimle alıp veremediği."
"Mila aksidir biraz... Sanırım dün gece pek anlaşamadığımızı öğrendiğinde cephe aldı sana." Moire gözlerini kaçırdı.
"Anlaşamıyor muyuz biz?" Caelan ayağa kalkıp yelken direğini Moire'in tepesinden tutarak ısrarla kadına bakmaya devam etti.
"Anlaşıyor gibi miyiz?" Moire gözlerini kaldırıp geri indirdi. Onu öldürmeye mi niyetlenmişti bu adam.
"Haklısın anlaşamıyoruz..." Caelan kafa sallayıp iç geçirdi. Moire kendini öyle güzel gizliyordu ki dün geceyi işitmeseydi genç adam yine çığırından çıkacaktı.
"Peki ne yapacağız böyle biz?" Moire merak içinde adama döndü yeniden. üzerindeki elbise hareketini kısıtlıyordu lakin elini sarkan yelek bağına atarak onunla oynamaya koyuldu.
"Kaleye vardığımızda seninle konuşacağım Moire" Caelan gülümsemeyi bırakıp tıpkı onun gibi ciddileşti. Beraberce gizlensinlerdi o vakit. Genç adam işi bir parça keyifli hale getirmek niyetindeydi çünkü keyifliydi aksini düşünemiyordu. Kadının bağlarını çekeleyen elini tutup hafifçe havaya kaldırdı. Moirein renklenmeye başlayan yanaklarını fark ettiğinde kalbinin içeride borazanlara üflediğinin farkındaydı. Caelanın dudakları onun avuçlarından sonsuza dek ayrılmayacaktı lakin o şu an bakışlarındaki anlamlara yüzündeki ifadelere odaklanmak ister gibiydi.
"Ne konuşacaksın? Neden burada konuşmuyorsun?" Moire hayal kırıklığı ile elini çekip önünde birleştirdi.
"Evvala bir toparlanayım. Şu çatırtı dinsin ağzımdan. Neden dudaklarınızı boyamak yerine bu biberlerden sürmüyorsunuz daha doğal olmazmı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜM
Ficción histórica.Moire Mcleod, o gün en güzel günaydın ile gözlerini açtı ki gün onun için babasının gülen gözlerini görerek başlardı, en güzel yemekten yedi ki onu lezzetli yapan babasının elleriydi, en güzel şarkıları dinledi ki herkesin karga diye tabir ettiği o...