Yazarın Anlatımıyla
Sonsuzluk abidesinde iki tür gurup vardır, melekler
ve şeytanlar. Bu iki ırk bir birine düşmandır. Bir insan sonsuzluk çukuruna girdiğinde seçebileceği iki kapı vardır. Melekler Birliği ve Şeytanlar Birliği fakat bu seçim zaten en başından kaderi olarak belirlenmiş olacaktı. Şeytanlar ve Melekler Birliğini bir birinden ayıran semboller ise Meleklerin Mavi ay, Şeytanların ise Kırmızı ay olarak belirlenmişti. Bu semboller zamanı geldiğinde kişinin boynunda yoktan var olacaktı. Bir insan sonsuzluk çukuruna düştüğünde kaç yaşında olursa olsun küçücük bir bebek bedeninde, sesinde ve aklında olacaktır. Boynundaki sembole göre yetişeceği birliğe göderilir ve normal bir insan gibi okur, oradaki işlerden birine sahip olur.Şimdiki Zaman
Kafamı sıranın üzerine koymuş bir yandan sırayı karalarken düşündüğüm derin düşünceleri öğretnmenin gür sesi böldü.
"Çocuklar ödevini yapmayan var mı?"
Kafamı hızla sıradan kaldırdım elimdeki kalemi fırlattığım gibi ödev olan sayfaları bulmak için kitabımı kurcalamaya başladım. O sırada öğretmen sorduğu soruyu tekrarladı.
"Çocuklar ödevini yapmayan var mı diye sordum?"
dedi daha sert bir tonla. Bu sorunun ardından zil çaldı ve kimse ardına bakmadan koşarak bahçeye ,kantine kaçtılar.Ne bekliyorduk ki sıradan liseliler. Bende arkalarından çıkarken öğretmenin üç beş öğrenciye azarlarken gördüm ama pek takmadım ve normal biri gibi sınıftan çıktım. Tenefüste bahçedeki bir banka oturduk. Beş kişi falandık. Cips,kola gibi şeyler yerken sohbet ediyorduk
"Abi Biyoloji hocası çok gıcık değil mi ya?"diye başlattı sözü Maria. Gerçekten sınıfça yani 11/G 'ce Biyoloji hocasından nefret ediyorduk. Çok gıcık bir kadındı, soruyu cevaplıyordun doğru olsa bile eksi puan veriyordu. Son sözlümede 60 girmişti şerefsiz.
" Aynen ya olum bir öğrenciye 20 sayfa yazı, 30 sayfa test ödevi verilir mi?!"diye yanıtladı Luke
" Okul çıkışı bir şeyler yapmak iste misiniz?" diye bir fikir attı ortaya Clara. Herkesin yüzünde "Acaba gitsem mi ?" ifadesini görebiliyordum .
" Ben gelirim! " diye atıldım ortaya
" Harika Sky, ee siz niye bir şey demiyorsunuz? Bir yemek yer dağılırız olmaz mı?" Bu kadar ısrar edince kimse dayanamadı . Herkes sırayla olur dercesine kafa salladı. Ardından zil çaldı ve herkes sınıfına doğru yol aldı. Tabiki hepimizin korkulu rüyası matematik dersimiz vardı . Sınıfça biyolojiden sonra nefret ettiğimiz ikinci hoca ve dersti. Sınıfa çıktık herkes belirli sırasına oturdu ve çantadan kitapları çıkarmaya başladı.
"Günaydın çocuklar oturun, verdiğim ödevler yapıldı dimi kontrole gerek yok."
İçimden, inşallah kontrol etmez diye dua ediyordum çünkü ödevi yapmamıştım. Bence zaten kimse yada hiçbir öğrenci 40 sayfalık testi hem kitaba, hemde deftere yazmaz. En azında aklı olan yazmaz. Ve en sonunda isteğim oldu kontrol etmedi ve derse başladı. Gerçekten hiç bir şey anlamıyordum. Bu matematikte sayı olması gerekmiyor muydu ya? Neden sadece harf var !?
Neyse yine kafamda olan saçma düşünceler yüzünden ne anladım ne birşey . Zil çalınca arkadaşlarla öğle yemeğine gidicektik. Yemekhanede çok sıra olduğu için bir tazı misali koşarak koridorları ve merdivenleri geçip yemekhanenin kapsına çok sıra olmadan vardık. Yinede bir kaç kişi vardı sırada.
Sırayla yemeklerimizi aldık çok hoşnut kalmasamda pirinç pilavı ,kızartma ve yoğurt yemeğini yiyecektim çünkü kurt gibi açtım. İtiraz edecek halim yoktu. Bembeyaz renkli beş kişilik masalardan birine oturduk.