Mrba arkadaslar .
Gerrrrcekten bu fic icin cok heyecanli hissediyorum cunku cok tatlis seyler hayal ettim 🙂🙂
diger ficler gibi populer olup herkesin diline dolanir mi bilmiyorum ama unlendi diye degerinin dusmesini asla istemiyorum cunku benim icin cok onemli 1 fic ondan yaymayin da kendi kendine burada takilan kisilerin karsisina cikmasiyla aa burda 1 tane taekook fici varmis bakim okuyayim diyerek okumasiyla unlensin 🙏🏻🙏🏻
gercekten cok uzuluyorum populer olmasiyla birlikte bir seylerin degerinin dusmesine ayrica bazilarimiz icin cok buyuk anlam ifade eden seyleri basitlestiren populerite kolelerinden de nefret ediyorum tesekkurler 👍🏻
NEYYYYYYSSSSE
assiri guzel 1 playlist hazirladim bu fice cok eglencez bnce
uzun zamandir dogru duzgun 1 intro ariyorum ama hala bulamadim ne demem gerektigini bilemiyom😪
cok konusmak istemiyorm ama siz beni cok konusturuyonuz.
diyom ki iyi okumalar
hart hart
***
Başım ağrıyor, saçlarım kırışmış ve belki de kirlenmiş, karnım yine aç, ağır bir rutubet kokusu hakim, ne zaman başımı kaldırsam göz göze geldiğim camın kırık yerlerini kapatan sararmış gazeteler, bozuk radyodan gelen bilmem kaç yıllarından cızırtılı kısık bir melodi ve yağmur sesi. Her haftanın üç günü; bu eski kitapçıda akşamları izlediğim rutin. Alışmışım hatta sevmeye başlamışım bile. Başlarda zorunluluktan geldiğim bu yer şimdilerde bütün tatsızlıklarıyla birlikte sevdiğim bir yer olmuştu. Bakmayın şikayet eder gibi anlattığıma, bana göre en güzel şeyler iyileri kadar kötüleri de olanlardı. Yağmur sesine bayılırdım, yağmur sonrası toprak kokusu ayrı mest ederdi. Uzun süre boyunca yağmur sonrası toprak kokusu gibi kokabilmek için her şeyi yapmış, sonunda kendi karışımlarımla elde ettiğim kokudan kavanoz kavanoz yapmıştım.
Küçücük bir pencere açıktı ki yağmurun sesini, kokusunu duyabileyim. Açık pencereden rüzgarın getirdiği damlalar bacağım dışında bir yere değmediğinden bir endişem yoktu. Hava soğuktu ama ben üşümeyi severdim. Sabırsız bir şekilde beklediğim ramenimin süresinin dolduğunu fark edince mutlulukla chopsticklerime uzanıp sıcak tabağı kendime çektim. Kapağı gibi duran ambalajı yırtmamaya çalışarak yavaşça açtım ve güzel kokuyla birlikte sıcağın üşümüş yüzüme vurmasını bekledim. Huzurlu bir gülümsemeye büründüğümde hızlıca chopsticklerimi açtım ve tabağın içine sokup ramenimi karıştırmaya başladım. Sabırsızdım çünkü karnım çok açtı! Hızlıca bir parça alıp üfledim ve beklemeden ağzıma attım. Ağzım yanıyordu ama kesinlikle umrumda değildi çünkü Tanrım, çok lezzetliydi! Höpürdete höpürdete ramenimi yerken bacağımda bir tüy yumağı hissettim ve aşağı baktım.
Yine çimen gelmiş ilgi istiyordu. Tabağı masaya bırakıp olduğum yerde çöktüm ve kahverengi tüylerini sevmeye başladım. Ara sıra yeşil gözlerini bana dikiyor, sonrasında boynunu sevmeye başladığımda gözlerini yumup başını elime sürtmeye çalışıyordu. Yüzümdeki gülümsemeyle mırlamasını izlerken biraz sohbet edelim istedim; " Bu gün daha çok yağıyor, değil mi?"
Hemen cevap niteliğinde bir miyavlama duyduğumda gülüp sol patisini sevmeye başladım. "Acıktın mı? yağmur biraz sakinlesin, sana yiyecek bir şeyler alırız. Olur mu?" Miyavlayıp ayak bileğime sürtündüğünde sırtını sevmeye başladım. Kulaklarının arkasını da severken, patilerini dizlerime atmasıyla kucağıma almaya karar vermiştim ki kapı birden gürültüyle açılmış, içeriye kocaman ve ıslanmış olduğu botlarından belli olan biri girmişti hızla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Like crazy
General FictionJeon Jeongguk konuşamıyordu. "Bir adamla karşılaştım, narin omzuna güzel çiçeklerin serpildiği."