Alparslan yattığı yerde kıpırdandı, kaşınıyordu sanki vücudunun her yeri. Dün gece hastalanıp yataklara düşmeseydi güzel bir banyo yapacaktı. Kirden ve terden her yeri yapıl yapışmış gibi hissediyordu.
Kafasını yana doğru çevirip kızın gelip gelmediğini kontrol etti. Hala çıkmamıştı babasının odasından.
Genç kız önce kendi odasını süpürmüş ardından babasının odasını temizlemeye koyulmuştu. Sanki kız sıra salona gelmesin diye bilerek yavaş yavaş temizliyordu.Aslında şimdi sıcak suyla bir banyo etse ne güzel olurdu. Hem temizlenir hem de ağrıyan kaslarının ağrısını dindirirdi. Genç kız anlaşılan daha odadan çıkmayacaktı. En iyisi suyu kaynamaya koymaktı. Kazana iki kova suyu boşaltıp ateşi harladı biraz. Üzerine koca kazanı bırakıp gerindi. Temiz hava almak istiyor ama içeriyi soğutmamak için camı açmıyordu. Küçük salonda bir ileri bir geri yürüyüp biraz bacaklarını açtı.
Hümeyra ise o sıra hem adamın kaldığı odayı temizliyor hem de kafasını boşaltmaya çalışıyordu. Hala aklı konuştukları mevzudaydı. Odayı süpürüp toz alma işine geçmişti. Toz alırken adamın çantasını fark etti. İçindeki kıyafetlerin yıkanması lazımdı, pis pis giyemezdi. İzin almadan dokunmak istemeyerek gözlerini çantadan çekip işine devam etti.
En sonunda işi biten kız odadan çıkıp beklenen sona doğru ilerledi. Salona girdiğinde yatakta beklediği adamı ayakta, camın karşısında buldu. Uzun boyu ve geniş gövdesiyle camı kaplıyordu. Biraz ses çıkararak içeri girdi.
Adamın ona dönüşüyle;
-neden kalktın, dinlenmen gerekiyor? Bir şey istediysen bana söyle.
-ha!? Yok yok hayır. Yatmaktan iyice hamlamışım, her yerim tutuk. Aslında gelmeni bekliyordum, ben kazana su koydum. Banyo etsem sorun olmaz umarım.
-Aa doğru, sen hastalanınca aklımdan çıkmış. Ben banyoya ihtiyacın olanları dün koymuştum. Aynı yerinde duruyorlar.
-su da ısındı zaten, ben banyoya götüreyim öyleyse.Genç kız aklına gelenle kazana ilerleyen adama seslendi:
-ben sana yine babamın eşyalarına çıkartayım, onları giyersin. Çantanda da kirli çamaşırları varsa bana getir, yıkar koyarım odana.
Adam minnetle kızın gözlerine baktı. Sonrasında kıza eşyalarını yıkatmanın artık ayıp olacağı geldi aklına. Yeterince şey yapmıştı kız onun için, kirli çamaşırlarını da bir zahmet kendi yıkasındı.-ben unutmuşum onları, sana zahmet vermek istemem. Sen bana nasıl yıkıyacağımı göstersen kafi. Ben kendim yıkarım.
Genç kızın bir an gülesi gelse de kendini tutmuştu. Adamı o çamaşırların içinde düşününce gülesi gelmişti. Bir de dere kenarında onca kızın arasında çamaşır yıkadığını düşündü. Tövbe tövbe...
-zahmet falan olmaz, kendiminkileri yıkarken seninkileri de yıkarım. Sen banyodan çıktıktan sonra yıkar asarım. Sabaha kurur hepsi.
-peki öyleyse, ben suyu banyoya götüreyim.
Genç kız başını sallayıp babasının odasına girdi. Adama uygun birkaç parça esya çıkartıp banyoya götürdü. Kapısının önüne bırakıp adama seslendi:
-Alparslan ben kapının önüne koydum kıyafetleri, alırsın buradan.
İçeriden onaylayan sesi duyunca kapının önünden çekilip salona geçti.Alparslan temizlenmiş vaziyette üstüne kızın getirdiği giysileri geçirdi. Çıkarttıklarını ne yapacağını bilmeyip banyonun köşesine bırakmıştı. Dışarı çıkıp ardından kapıyı kapattı. İçeriden yemek kokusu geliyordu buram buram. Kapıları hiç açmadıklarından koku iyice ağır bir hal almıştı. İçeriye doğru adım adım ilerledi. Genç kızı dizlerinin üstüne oturmuş yemek karıştırırken buldu.
-kolay gelsin.
-hih! Niye sessiz sessiz geliyorsunuz, ödüm koptu!?
-bu kadar daldığını fark etmemişim. Kusura bakma. Fark etmediğimi de sanma bu arada, yine siz demeye başlamışsın.Genç kızın eli adamdan aldığı ikazla refleksle dudaklarına gitmişti. İki parmağı arasındaki alt dudağıyla oyalanmayıp elini geri aşağı indirmişti. O elini indirmişti indirmesine ama adamın gözleri takılıp kalmış gibi kızın dudaklarında oyalanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış
RomanceHuzur her bekleyişin ardında saklıdır... Yıl 1592 Bir yaz vakti yetim kalan Hümeyra tek başına hayatını idame ettirmeye çalışır. Bir kış vakti hiç beklemediği anda kapısı çalınır ve bir komutana ev sahipliği yapar. Bir kış aşk kapıyı çalacak.