16. Bölüm

4.5K 260 24
                                    


Masada ders çalışıyordum. Büyük ve küçük İşletmeleri gruplara ayırarak ingilizce kısa bir sunum yapın diye makale tadında bir konu vermişti hoca. Bilgisayardan sunumun son rütuşlarını yaparken sol tarafımda duran telefonumun ekranı yanıp sönerek titreşim yaptı. Göz ucuyla baktığımda tamda tahmin ettiğim kişiden mesaj gelmişti. Telefonumu elime alıp mesaj uygulamasına girdim

Sevda: Kanka bugünkü derslerden not aldın mı?

Sevda: Haftaya sunum yapacağım. Bize gelsene beraber yapalım!

Aslında gitmek istemiyordum. Gelecekse kendisi gelsin dedim içimden ama bir yanım da Burak'ı görmek için yanıp tutuşuyordu. Çünkü iki yıldır hepi topu yarım saat tek görmüştüm. Heyecan da yaptığım için doğru dürüst yüzüne bakamamıştım bile. Zaten laf sokup gitmişti. Başımı iki yana sallayarak parmaklarımla cevap yazmak için ekranda oynattım.

Ben: İşim var Sevda. Geleceğimi sanmıyorum. Gelebiliyorsan sen gel bu sefer

Mesajı attım ve tekrar derslerime odaklanacaktım ki telefonun ekranı tekrardan yandı.

Sevda: Kanka evde kimse yok. Bir tek abim var. Hem kahve yaparım. Sizde sohbet edip aranızı düzeltirsiniz

Ben: Tamam geliyorum.

Burak ile eskisi gibi olamazdık. O hiçbir zaman ona olan bakışlarımı yanlış anlamamıştı. Ta ki onu öpmeden birkaç ay önceye kadar. Çünkü kendisi dibine inene kadar deşseniz hetero çıkacak bir herifti. Zaten soğuk nevalenin tekiydi. Şimdi de pek değişen birşey olmamıştı. Kısacası benimle eskisi gibi oturup kahve içeceğini sanmıyordum. Ama onu bir kere dahi görsem bana kafiydi.

Neyse bunları bir kenara bırakarak hızla üzerimi değiştirdim. Altıma siyah bol bir kot pantolon üstüne de açık mavi bir gömlek tercih ettim. Masada duran arabamın anahtarına cebime atarak gürültülü bir heyecanla merdivenlerden ikişer ikişer indim. Salonda babaannemi görünce onun yanına doğru yürüdüm.

Dedem diğer koltukta uzanmış uyuyordu. Babaannem ise tekli koltuğa oturmuş dalgın dalgın Hint dizilerini büyük bir heyecanla izliyordu. Benim ona yaklaştığımı hissedemeyecek kadar kendinden geçmişti. Yanına yetiştiğim gibi birden pamuk yanaklarına şuh bir öpücük kondurdum.

Dedem uyanmasın diye de sessizce ohlayarak arkadan sarıldım. O da yanaklarıma uzun bir öpücük kondurduktan sonra benim gibi sessizce soru sordu

"Hayırdır nereye bu saatte oğluşum?" Başımı duvardaki saate çevirdiğimde saat akşam sekizi gösteriyordu. Yani bana göre çok erken bir saatti.

"Sevda'nın yanına gideceğim babaannem. Hoca bizden sunum istemişti. Onu yapacağız beraber"

"Tamam yavrum. Yeter ki geç kalma"

"Yok babaannem iki saate dönerim" diye yanıt verip tekrardan yanaklarını öperek dışarı çıktım. Murat'ı, müştemilatın yan tarafında sigara içerken gördüğümde yanına gittim.

Oda benim gibi ailenin tek çocuğuydu. Bu yüzden kaldıkları müştemilat onlara yetiyorda artıyordu. Güzel düzenli bir evdi. Beni görünce sigarasını söndürüp çöpe attı. Ağzındaki dumanıda saygıdan olsa gerek arkasını dönüp üfledi. İşte bu yüzden onu çok seviyordum. Benden bir yaş büyük olmasına karşın sırf burada çalışıyor diye saygıyı elden bırakmamıştı hiçbir zaman

"Hayırdır Yusuf nereye?" diye sordu.

"Sevda mesaj attı. Ders konusunda takıldığı bir yer varmış. Onun yanına gideceğim"

"Götüreyim mi seni?"

"Yok lan. Ben kendim giderim. Sen rahatsız olma"

Gülümseyerek "Ne rahatsızlığı Yusuf. Görevim bu" dediğinde yanına giderek kendime çektim ve kardeşçe sarıldım.

GözYaşı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin