18. Bölüm

4.2K 250 58
                                    

"Sen....neden çıplaksın"

Hiç birşey hatırlamıyordum çünkü...

...

Beni umursamadan yatak odasına gitti. Gözüm duvardaki saate kaydığında baktım. Saat sabah sekiz'e geliyordu. O gelmeden derhal kıyafetlerimi aramaya koyuldum koca salonda. Ama hiç bir yerde görünmüyordu. Üstümde de sadece kalçalarımı kapatan siyah bir şort duruyordu. Bir an salonda bekledim ve duvardaki aynaya baktım. Sanki üzerimde bir tır geçmiş gibi bir görüntü ile merhabalaştım. Çünkü saçlarım dapdağınıktı.

Elimi saçlarıma götürüp parmaklarımı dağınık tutamlara daldırdım. Gözlerimi yumdum ve oflayarak arkamı döndüğüm an nereden geldiğini bilmediğim kıyafetlerim suratıma çarpıp yerdeki zeminle buluştu.

"Al kıyafetlerini yerden. Sonra da banyoya gidip duş alıyorsun. Sayende salon leş gibi kokuyor amına koyayım"

Sinirlendim. İnsan gibi de verebilirdi kıyafetlerimi. Yada insan gibi banyonu yap sonra da siktir ol git de diyebilirdi. Ama illa öküz olmayı tercih ediyordu. Eskiden, sırf cool olmak için bu şekil davrandığını düşünürdüm. Ama yok. Bildiğin öküzdü. Hatta hep öküzdü de ben biraz gereksiz hayranlık duymuştum ona.

Sesinde ki bariz gürültüyle "Tip tip ne bakıyorsun suratıma. Siktir git banyonu yap dedim değil mi sana!!" diye söylendi.

Sesimi çıkarmadan sinirle yüzüne bakmaya devam ettim. Ailem dışında hiç kimse bana bu şekilde konuşamazdı. Buna izin vermezdim. Vermeyecektim.

İçimde tövbe çekip yine de sakin bir ses tonuyla "İnsan gibi de söyleyebilirsin değil mi?" karşılık verirken elimden geldiğince eski Burak karşımdaymış gibi konuşuyor öyle davranıyordum.

O ise benim aksimi yaparak "Başlatma lan insanlığından. Seni gebertmediğime dua et"

Bu şekil cevap vermesi, sinirlerimi bozmaya başlıyordu artık. Hiçbir şey söylemeden sinirle kıyafetlerimi yerden aldım ve onun karşısında utanma emaresi göstermeden giyinmeye başladım. Ben onu abim olarak görmüyordum artık. Bu yüzden bu evde daha fazla kalıp kendimi de gururumu da küçük düşürmek istemiyordum.

O, bu hareketime sinirlenmiş olacak ki yıldırım hızında yanıma gelip ensemden tuttuğu gibi banyoya doğru sürdü. Biraz ilerledikten sonra seri bir şekilde ellerinden kurtuldum ve ensemi tutan kolunu sırtına yasladım. Sırtını duvara yapıştırdığım gibi diğer elimi de boğazına götürüp hafiften sıktım. Sıktım sıkmasına ama ona kıyamıyordum ki!

Yüzümdeki siniri bozmadan öfkeyle dişlerimin arasından konuştum. "Sakın bir daha bana bu şekil dokunayım deme! Senin karşında o eski ezik Yusuf yok artık! Anladın mı!!?" diye bağırdım yüzüne.

O da sinirle dilini dişlerinin üzerinden gezdiriyordu. Ben daha ne olduğunu anlamadan bileğimi tutup bu sefer o benim sırtımı duvarla buluşturdu. Hemde sertçe. Bileğimi iyice sıkınca ağzımdan acı dolu bir inilti koptu. Kendini üzerime yaslatarak aramızdaki o hatrı sayılır mesafeyi de yok etti. Ben tepki vermeyince başını boynuma götürdü ve kulağıma fısıldadı

"Ben anladım da! Sen peki? Beni hala o eski Burak mı sanıyorsun?"

Nefesini boynuma her bıraktığında tüylerim diken diken oluyordu. Ben susmaya devam ettikçe bir hışımla elini boğazıma atarak sıkabildiği kadarıyla iyice sıkıp beni nefessiz bıraktı

"CEVAP VER!" diye bağırdı ve elini gevşetti. İki öksürmeden sonra ters ters yüzüne baktım ve hayal kırıklığına bulanmış sesimle istediği cevabı verdim.

GözYaşı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin