15. BÖLÜM

7.6K 403 140
                                    

"AŞK VE GEÇMİŞ"

"Anne bırakma beni!" Dedim, annemin buz tutmuş bedenini sarıp, sarmalarken. "Anne uyan lütfen." Uyanmıyordu. Uyanmadığı gibi de hiç kimse sesimi duyup yardıma gelmiyordu.

"Anne... anne uyan!" Ve o an karın boşluğumda iğrenç bir acı hissettim.

"Annen olacak o fahişede, sende gebereceksiniz!" Elindeki silahı bana doğru doğrulttuğunda korkuyla yerde cansız bir şekilde yatan anneme sığındım.

"Hayır!"

"Yapma, Hayır!" Birinin beni sarstığını, kulağıma telkin edecek sözler fısıldadığını duydum. Öyle ki, karşımdaki kişinin eli alnıma ve enseme yapışmış saçlarımı toplayıp ferah nefesini yüzüme üflüyordu. "Hayır..." dedim birkez daha. Sesim hırıltılı ve kısık çıkıyordu.

"Şşşhh... kimse yok burada." Karşımdaki kişiye bakmak için gözlerimi araladığımda odanın kapkaranlık olduğunu gördüm. "Uyu güzelim." Alnımı, daha sonra ise ıslak gözlerimi öpüp başımı göğsüne yatırdı.

Benim ise tek yaptığım şey güzel kokusunu içime solumak olmuştu.

Sabah gözlerimi boğazımın ağrısıyla açtığımda hissettiğim ilk şey Ediz'in bana sarılan kolları oldu. Kısık sesimle benim bile duyamadığım şeyler mırıldanıp yanağımı göğsüne sürttüm.

Az sonra odayı dolduran telefon melodisiyle huysuzca homurdanıp başımı iyice Ediz'in göğsüne gömmüştüm. "Efendim Anıl!" Odada oluşan saniyelik sessizlik sonrası Ediz beni kendinden uzaklaştırıp ayağa kalktı. "Tamam, tamam geliyorum kardeşim."

"Ediz?" Dedim uyku mahmuru sesimle. Gitmesini istemiyordum.

"Gitmem lazım güzelim. Sevcan'ın durumunda gelişme varmış. Hatta uyanırsa bacaklarını bile hissedebilirmiş." Gözlerim hem şaşkınlık hemde heyecanla aralandığında bende hızlıca yataktan kalktım. "Gelme istersen? Dün çok yoruldun."

"Saçmalama istersen! Sevcan yürüyebilirmiş. Nasıl gelmem?" Sesimin kısık olması ve boğazımın ağrıması beni her ne kadar zorlasa da umursamamıştım. "Bekle beni, üzerimi değiştirip geliyorum."

Hızlıca odama girip kapıyı kapattım. Lakin oda da ilk gördüğüm şey bebek mavisine boyanmış bir duvar olmuştu. Ardından toz pembe bir dolap... Her taraf özenle toplanmış, perdeler değişilmişti.

Kapının tıklatılmasıyla odaya diktiğim gözlerimi kırpıştırıp gülümsedim. Ardından üzerimdeki geceliğimi çıkartıp beyaz kazağımı ve siyah pantolonumu giyip turuncu saçlarımı ise gelişi-güzel topladım ve odadan çıktım.

"Ben hazırım, çıkalım mı?" Ediz, telefondaki bakışlarını bana çevirip gülümsedi. Daha sonra boştaki elini bana uzattı. Titreyen elimi avcunun içine bıraktığımda titrek nefesimi de eş zamanlı olarak dışarıya bırakmıştım.

El, ele evden çıkıp ve arabaya bindik. Daha sonrasında hiç konuşmadan hastaneye doğru gitmeye başladık.

Hastane binasının önüne geldiğimizde kalbim göğüs kafesimi delip geçecek raddeye gelmişti. İçeriye girip direktmen ikinci kata çıktık. Benim ilk gördüğüm kişi, elleri cebinde bir ileri bir geri yürüyen Anıl olmuştu. Ardından Mete'yi ve Cihan abiyi gördüm.

"Kardeşim?" Cihan abi oturduğu sandalyeden kalkıp hızla Ediz'e sarıldı.

"İyileşme ihtimali varmış lan." Mete'de aynı şekil oturduğu sandalyeden kalkıp Ediz'e doğru adımladı. Nedense Mete'ye henüz ısınamamıştım.

Perdenin Ardındaki Yüzler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin