SAHİBİNDEN SATILIK 17 MART 2016 ÇIKIŞLI MİTOLOJİ KURGUSU. TARİH 2013'E LADAR UZANIYOR AMA SIFIR KULLANILMIŞ.
Taht odası, alışılmışın dışında sessizdi.
Her zamanki gibi bir tartışma yoktu, veya sohbet. Görkemli on iki tahta dağılmış on iki tanrının on ikisi de suskundu. Kimse konuşmuyordu. Hepsi karamsar bir şekilde, önlerinde uzanan görüntüye odaklanmıştı.
Gördükleri saf kötülüktü, vahşetti. Kıyametin elle tutulur haliydi. Bu, insan oğlunun felaketiydi. Stryavinia; dünyaya kök salan bir delilik demetiydi.
Bir kaç tanrı kıpırdandı yerinde huzursuzca. Safi kötülükle karşılaşmayalı uzun zaman olmuştu. Kaç yıl geçmişti aradan? Kaç yüz yıl, kaç çağ atlamışlardı? Tanrıların bir çoğu hatırlamıyorlardı bile.
Stryavinia, altın çağlarından kalma bir hayaletti. Sadece bir hayalet. Gücünü yitirmiş, yıllar içinde solup gitmiş bir yaşamdı. En azından tanrılar öyle düşünüyordu.
Ama şimdi, nefretin ve kötülüğün vücut bulmuş hali tam karşılarında dikiliyordu işte. Tam gücünde olmamasına rağmen öyle kuvvetli kök salmıştı ki dünyaya, dört bir yanında ona dair izlere rastlanır olmuştu.
Stryavinia buradaydı. İnsanoğlu arasında geziniyor; aralarına fitne tohumları yerleştirip yavaş yavaş kıyameti hazırlıyordu. Ve tanrılar, ilk defa bu kadar çaresiz olduklarını duyumsuyordu.
"Yani," hafifçe oturduğu tahtından öne kaykıldı bilgelik ve straleji tanrıçası Athena. "şimdi ne yapacağız?
Sesinde, profesyonelce gizlenmiş bir belirsizlik vardı. Keskin gözleri şüpheyle dolmuş, ekranı süzüyordu. En zeki tanrıçanın bu belirsizlik karşısında bocalayan tavrı, avcı tanrıça Artemis'in iç geçirmesine neden oldu.
"Tabiki de savaşacağız! O kaltağın bizi yok etmesine izin veremeyiz. Yer yüzüne inelim ve kıçını bir güzel pataklayalım." savaş tanrısı Ares tutkuyla "pataklama" planını anlatırken bir yandan da yumruk yaptığı elini diğer eline vuruyordu. Bu, Artemis'e insanlar arasında gezinme hakkı varken, ve kendine yeni avcılar ararken, gördüğü zorbaları hatırlatmıştı.
"Aptal!" dilini şaklattı öfkeyle Hera. "Unuttun mu? Artık yer yüzüne inemeyiz. Styks nehri üzerine yemin ettik."
"Ne yani? Burada böylece oturup Stryavinia'nın bizi yok etmesini mi bekleyeceğiz?"
"Aptal! İsmini kullanıp durma şunun. Başımıza bela mı açmaya çalışıyorsun? Senin aklın dövüş dışında bir şeye çalışmaz mı?"
"Savaş tanrısı olduğum için kusura bakma anne."Hera, yüzünü tiksintiyle buruşturdu hemen. Anne kelimesi her daim nefret ettiği bir kelimeydi. Artemis, bunu üvey çocukları ile dip dibe olma zorumluluğuna bağlamıştı hep. Sonuçta Zeus pek sadık bir koca değildi ve çocuklarını tutabildiğince yakınında tutmayı severdi. Başını çevirip babasına baktı. Siyah sakalında bir kaç gri tutam artık daha belirginken elektrik mavisi gözleri her zamankinden daha karamsar bakıyordu ekrana. Babasının boğazını temizlerken hareket eden adem elmasını izledi sessizce.
"Kesin tartışmayı!" boğuk sesi odada çınlarken tüylerinin elektriklendiğini hissetti tanrıça. Tanrıların tanrısı Zeus konsey başladığından beri ilk defa konuşmuştu. "Dünyaya inmeyeceğiz Ares. Bu sorunu halletmesi için bir kaç melez görevlendirebiliriz belki."
"Hangi melez?" bakışlarını erkek ikiz kardeşine çevirdi Artemis. Apollon, gün ışıkları ile bezeli tahtında kaykılarak oturmuş, tırnakları ile oynuyordu. Kusursuz yüzüne yerleştirilmiş sıkılmış ifadesi, ilgisiz mavi gözleri ve her zamankinden daha da dağınık sarı saçları ile geçen bunca yüz yıla rağmen pekte farklı gözükmüyordu. Ama Artemis, kardeşinde değişen detayları kolaylıkla görebiliyordu. Kusursuz beyaz boynundaki belli belirsiz morluk, bir nereide ait olmalıydı. Hafiften baş gösteren göz altı torbaları, kaslı omuzlarındaki belli belirsiz tırnak izleri ve dudağının kenarına bulaşmış küçük ruj izi ile vaktinin çoğunu Afrodit'in "aşk" otelinde öldürdüğünü görebiliyordu tanrıça. Kardeşi uzun zamandır yoksun kaldığı insan sıcaklığına büyük bir özlem duyuyor; bu özlemi nereidler gibi küçük fahişeler ile gidermeye çalışıyordu. Tıpkı babamız gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Presveftís
FantasyAlexalyn Luna Archer, hayatında bir hedefi olduğunu söyleyemezdi. İyi bir üniversiteye gidip gitmemek onun için pek önemli değildi mesela. Bir araba da almak istemiyordu, ki zaten ehliyeti de yoktu. Derslerinden geçip geçmemek, okulın altın kızı olm...