Gözlerime vuran ışıkla üstümdeki örtüyü kafama çektim. Daha uykumu alamamıştım, uyumak istiyordum. Üstümdeki örtü çekilirken Filiz'in sesi kulaklarıma doldu.
"Kızlar kalkın artık. Babaannem hâla yattığınızı duyarsa çok kızar ben söyleyeyim."
Gözlerimi hafif aralayıp karşımdaki yer yatağında yatan ablama baktım. Filiz'i hiç umursamadan uyumaya devam ediyordu. Bence ben de öyle yapmalıydım. Bu düşünceyle uykusuzluktan sızlayan gözlerimi kapattım.
"Kime diyorum ben?" Kolumdan dürtüklenince huysuzca mırıldandım. "Filiz bi bırak da uyuyayım ya."
Gözlerim kapalı olduğu için ne yaptığını göremiyordum. Ama sözlerini oldukça net duyuyordum.
"İyi siz bilirsiniz ben gidiyorum. Ama eğer yarım saat içinde kalkmazsanız babaannemi ve bastonunu tutamam haberiniz olsun."
Adım sesleri uzaklaşırken kapının açılma sesini duydum. "Fazla oyalanmayın. Saat geç olmadan kalkın. Koyunları otlatacaksınız." Ardından kapı sertçe kapanmıştı.
Koyunları mı otlatacaktık?!
Gözlerim şaşkınlıkla aralandı. Yatağımdan doğrulup yanımdaki pencerenin perdesini araladım. Ve gördüğüm manzarayla derin bir of çektim. Dışarısı alacakaranlıktı. Bu saatte neden kalkıyorduk?
Dün akşam alel acele yola çıkmış ve köye gelmiştik. Çünkü babaannem çağırmıştı. Çünkü Zehra evleniyordu. Yani düğünümüz vardı!
Bir hafta sonra sınavlarım olmasına rağmen ben izin alıp köye gelmiştim. Zehra'nın düğününe! Çünkü emir büyük yerdendi, babaanneme hayır demek biraz zordu. Şey, zor demek az kalabilirdi.
Zehra ve Filiz,Sinan amcamın kızlarıydı. Yani kuzenim oluyorlardı. Zehra Filiz'in ablasıydı. Ve ben kesinlikle Filiz'le daha iyi anlaşıyordum. Nasıl desem? Zehra biraz çekilmez bir kızdı.
"Nefes."
Mırıldanan ablama döndüm. "Saat kaç?" dediğinde yastığımın kenarındaki telefonuma uzandım. Ekranda gördüğüm saatle bir kez daha yıkıldım.
"Beşi çeyrek geçiyor abla." dedim. Sesimde isyan nidaları vardı. Bu saatte uyumalıydım!
Ablam şaşkınlıkla doğruldu. "Gerçekten mi ya?!"dedi sıkıntılı bir sesle. "Güne bu kadar erken başlamak zorunda mıyız?"
Kapı birden açılınca ikimizde o tarafa döndük. Aynur yengem gelmişti. Kendisi Sinan amcamın karısı, Zehra ve Filiz'in de annesi oluyordu. Ha bir de oğulları vardı, Kerem.
"Ay iyi kalkmışsınız bari. Şehirde alıştınız tabi geç saatlere kadar uyumaya. Zehra çoktan mutfağa girdi kahvaltı hazırlıklarına başladı bile. Oyalanmayın da içeri gelin çabuk." dedi ve geldiği gibi hızlıca çıktı odadan. Yengemi de sevmezdim. Durup durup kızlarını överdi. Tıpkı şu an olduğu gibi.
Ablamla birbirimize bakıp aynı anda göz devirdik. Sonra bu halimize gülüp ayaklandık. Başa gelen çekilirdi. En azından babaannem odaya gelmeden biz çıksak iyi olurdu.
Yataklarımızı topladıktan sonra üstümüzü değiştirdik. Tipimizin düzgün olduğuna kanaat getirdiğimizde odadan çıktık. Mutfaktan sesler geldiği için adımlarımızı oraya yönlendirdik. Yengem ve Zehra börek yapıyorlardı. "Günaydın, kolay gelsin." dediğimde bakışları bana döndü.
"Kolaysa başına gelsin kız." dedi yengem. Önündeki hamuru açarken göz ucuyla bize baktı. "Annem sizi dışarıda bekliyor bir yanına gidin de sinirlenmesin."
"Tamam." dediğimde ablamla birlikte mutfaktan çıktık. "Nefes bunlar hayatı hızlı yaşıyorlar ha! Biz kendi evimizde olsak daha rüya görüyorduk. Kalkmış hamur açıyorlar, helal olsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARESİZ
Fiksi Remaja"Öp beni" "Ne! " Başını bana çevirdi. "Duydun, öp beni. " Dediklerini yapıyordum evet ama bu fazlaydı. Ben bunu yapamazdım. Başıma karşıya çevirdiğimde ne yapmaya çalıştığını anlamıştım. Tam karşıda Arel oturuyordu. Öfkeli gözlerini üzerimize dikmi...