Burak'tan devam
🍂
Kimin kaçırdığı belli olmuştu. Bu iyiye işaretti. yavaş yavaş yaklaşıyordum Yusuf'a. Fakat yüreğimde anlam veremediğim duygu karmaşası baş göstermişti. Bir yanım sevinç çığlığı atarken diğer yanım acı çığlıklarla bağırıyordu. Ne tepki vereceğimi bilemiyordum. Babam, defalarca kez bana Yusuf'un dedesinden şiddet gördüğünü söylemişti. Ben ise en fazla yüzümü buruşturup geçiyordum. Acının özüne inmeden var olan görüntüye odaklanmıştım.
Peki neden şimdi onu bir kere bile görmek için dünyayı yakacak kıvama gelmiştim. Arabayı kullanacak kadar kendimi iyi hissetmeyince, anahtarı Murat'a teslim ederek arka koltuğa geçtim. Ellerim benden izinsiz titremeye başlamıştı.
İçimde binlerce duygu dolu sorular meydana çıkmıştı. Ama en baskın olanı 'Ya Yusuf'u bir daha göremezsen. O zaman kendini affedebilecek misin?' sorusuydu.
Bu korkuyla arabanın ön aynasından esmer yüzüme baktığımda korkudan sararmış bir yüz gördüm. Nefeslenmek için elimi boğazıma atarak poların fermuarını biraz olsun aşağı indirdim. Nefes almakta güçlük çekiyordum adeta.
Ellerimden sonra birdenbire vücudumda nöbet titremelerine girdi. Bacağım şuan deli gibi sallanıyordu. Murat bu halimi görünce arka camı aşağı indirdi ve başımı direkt o tarafa götürdüm.
Yaklaşık yirmi beş dakika sonra Rüstem beylere yetiştiğimizde kendimi biraz daha iyi hissediyordum ama evin önünde iki tane polis arabası gördüm. Eve baktığımda evin çalışanları telaş içinde ordan oraya koşuyorlardı. Bu görüntü tekrardan tedirgin olmama ve ürpermeme neden olmuştu. Daha yarım saat önce Elif aramıştı. Bu telaşın anlamı neydi?
Öğrenmek için arabadan indim ve ayağımı kaldırıp ilk adımı attım. Her atışımda yüreğimdeki acı derinlere işlenip, daha da büyüyordu. Biraz yürüdüm ve rüstem beylere yetiştim nihayet.
Sesimi kontrol ederek "Komiser bey, hayırdır birşey mi oldu?" sorduğum soruya Komiser yüzüme bakarak önce ağzını açtı. Sonra vazgeçerek tekrar dudaklarını çizgi haline getirdi. Ben ise derin nefesler eşliğinde ifadesizce komiserin yüzüne bakmaya devam ettim.
"Tek katlı bir evde sandalyeye bağlanmış bir ceset gördük. Arkadaşlarımızın dediğine göre, Yusuf beye...benzetmişler" beni dünyadan koparan sözlerini bir bir sıraladı.
Başımı iki yana sallayarak acı kokan sesimle "C-ceset! Hayır o Yusuf değildir. Beni hemen oraya götürün çabuk" dedim yavaştan titremeye başlayan sesimle.
"Burak bey sakin olun lütfen! Henüz kesin birşey yok. Rüstem beyi bekliyoruz. Hazırlansın gidip teşhis edeceğiz"
Komiser konuşuyordu ama bütün sesler kesilmişti sanki. Kendimi dünyanın merkezinde yapayalnız hissediyordum. Yusuf'un narin yüzünü düşündüm. Onu sürekli üzdüğümü, sürekli ona acı veren sözlerimi anımsadım. Anımsamakla kalmadan o sözler hançer olup yüreğimi delip deşiyorlardı. Kullandığım her söz bir acı ve ızdırap olarak bana geri dönmüştü.
Rüstem bey perperişan bir halde dışarı çıkıp arabasına ilerleyince komiser elindeki telsizle birşeyler söyledikten sonra diğer polislere döndü.
"Haydi arkadaşlar gidiyoruz!" diye hafif bağırdı.
Komiserin sesiyle mıhlandığım yerde hareketlenerek Murat'ın yanına gittim. Murat'ın gözlerinin akı gitmişti. Kardeşi bildiği Yusuf'un bu halde anılması onu derin üzüntüye sürüklemişti. Onun bu görüntüsü gözlerimin acıyla yumulmasına neden oldu ve kendime çekerek başını omzuma yasladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GözYaşı
Short StoryAnnesinden yediği dayaklar yüzünden gözyaşlarını kaybeden bir çocuk/Genç #1 Sevgi #1 Love #1 romantizm #1 Biseksüel #1 Lgbt #1 Gay #2 Eşcinsel