o ben değildim

9 1 0
                                    

Ne zaman gece olmuştu, kaç saattir yatıyordum. Felç geçirmiş gibiydim. Hayal meyal Chead'in beni eve getirdiğini hatırlıyordum. Elimden kayıp düşen şeye baktım. Evin anahtarıydı, her seferinde beni rezil halde bulması yıllar sonraki buluşmamız için çok da sağlıklı bir başlangıç olmuyordu. Hatta bu bir başlangıç bile sayılmazdı. Kendimi çok kötü hissediyordum. Üşümüştüm de.

Penceremin açık olduğunu o  ara fark ettim. Yatakta doğruldum ve pencereye derinlemesine baktım. Ve o meşhur soru kafamda canlandı. Neden ben? Neden ben tüm bunların içindeydim, öldüğünü sandığım adam yaşıyordu. Çocukluk arkadaşım diye sandığım kişi var bile değildi, onunla daha yeni karşılaşmıştım.

Gözlerimi kapattıkça o anların asıl halleri zihnime doluyordu da kendimi daha da berbat hissediyordum. Restorana yalnız başıma gidişim boşlukla konuşmam. Tek başına yemek yemem, garsonların bana tuhaf bakışları... Şimdi fark ediyordum bunları. Sanırım beynim hastaydı. Alnımı karıştırdım, yüzümü ellerimin arasına alıp ağlama dürtümü gerilere göndermek istedim ama yapamadım. Çok sinirliydim bir o kadar da çaresiz. Omuzumdaki yükleri siluet diye tanımlamaya çalıştığım o şeye yüklemiştim. Belki de bir hayali suçlamak bana daha kolay gelmişti. Bilemiyordum. Belki de hala rüyadaydım, uyanamıyordum.

"Beni mi düşünüyorsun?" ve diğer gece gibi sandalyem sallanmaya başlamıştı. Şimdiki ben, ben değildim sanki. O tarafa döndüm.

"Daha ne kadar devam edecek bu ?" umursamaz tavrım onu şaşırtmış olacak ki sallanması durdu. Tıslamaya benzer bir ses çıkarıp karanlık köşesinden yavaşça çıktı, dizlerine kollarını dayamış bana bakıyordu.

"Sen istediğin sürece" ciddi ciddi cevap vermişti, şaşırmıştım. Vücudumu ona çevirip ayaklarımın üstüne güç bela ağırlık verebildim. Yanına kadar yürüdüm.

" Artık oynamak istemiyorum. Bu kabustan uyanmam lazım..." Dedim. Bu sefer sesim titremişti, gözyaşlarım yeni yeni kuruyordu.

Bundan güç alan siluet istifini bozmadan

"Oyun haline getiren sensin." diye devam etti.

"Beni oyuncu olarak sen seçtin." Kafamı yana yatırıp önümde oturan siluete baktım. Belki de bir uzlaşma bekliyordum, bilemiyorum.

Korkum yoktu, sıkılmıştım bundan. Direkt sonuca gidebileceğim halde hala sorularla uğraşıyordum. Onu kabullenmeyi öğrenmeliydim belki de, tek çözümüm buydu şimdi. Böyle yaşamak boktan farksızdı. Ya o sorular vardı cevaplanacak ya da hiç soru yoktu. Her halükarda bu baş ağrılarına dayanabildiğimi sanmıyordum.

"Bana neden o cesedi gösterdin?"

Oturduğu yerden kalkıp soğuk bir esintiyle yanımdan geçti. Ürpermiştim. Pencerenin önünde durup dışarıya baktı. Sanki rüzgar, daha da soğutmak için ortamı, karanlık cüssesinin altından ayaklarıma kadar ulaşıyordu. Vücudum titredi; ama umrumda da değildi. Ben cevap istiyordum. Kafamı toparlamaya çalışırken hiç beklemediğim bir tonda konuşmaya başladı.

" Şu an yaşayan biri ölmüş sayılmaz değil mi." Soru sormuyordu.

"Bu..bu ölecek anlamına mı geliyor?"

"Bunu sen belirleyeceksin ben değil." soğuk sesi kulaklarımda takılı kaldı. Hiç düşünmeden ağzıma gelen harfleri kelimelere dönüştürdüm

"Ne yani şimdi de zihnimdeki o kareleri tekrar yaşamam için bana cesaret mi veriyorsun. Onu öldürüp öldürmemek benim elimde mi?!" sarkastik gülme dürtüme engel olamamıştım.

Aramızda derin bir sessizlik oldu, bundan cesaret alıp devam ettim " Zaten bana bunları sen yaptırıyorsun değil mi, o küçük numaralarını kafama sokup beni yönlendirmeye çalışıyorsun. Ya da dur sen zaten yoksun ve ben de delirmiş durumdayım..."

Orada mısın // areyouthere?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin