2

48 7 6
                                    

yeni kitabıma oy vererek destek olun lütfen❤️

Ağaçların, yolların kenarında upuzun bir tünel oluşturmasını seviyordum. Hiçbir güneş ışığı girmiyor ve her yer gölge oluyordu. Rüzgar estikçe çıkardıkları haşırtı seslerini de dinlemeyi çok severdim. Sonbaharda dökülen ve renk değiştiren yapraklar herbir hali ayrı ayrı güzeldi. Bu ağaçlı yol sanki dünyadaki bana huzur veren tek şeydi. On dakikalık yolu otuz dakika da yürümemin sebebi bu olmalıydı.

İşte Robb ile ilgili sevdiğim tek şey de buydu. Evine gittiğim yol.

Normalde o yazmadıkça yazmaz, gel demedikçe gelmezdim. Kendi evime de çağırmaz, buluşmak istemezdim.

Bugün kapıma bıraktığı kutu ve anlamsız not yüzünden, çıkmış bir taksiye binmiş ve hızla gelmiştim. Yinede evine gelen bu ağaçlı yolu yürümek için yolun sonunda inmiş ve yürüyordum.

Her zaman hediyeler alan ve beni şımartan birisi de olsa süpriz yapan birisi asla değildi ve bugün yolladığı kar küresi beni çokca şaşırtmıştı.

Geçen hafta çok beğenmiş ve tam alacakken kasada bir kız çocuğunun elimde küreyi görüp ağlamasıyla ona vermiştim. Ağladığı için mecburen verdiğim kar küresi aklımda kalmıştı ama maalesef el yapımı olduğu için ondan sadece bir tane vardı.

O yüzden bugün kapımda gördüğüm aynı kar küresi beni çok şaşırtmıştı. Notta ise seni bekliyorum yazıyordu.

Her ne kadar tek taraflı bir ilişki de olsa ilk kez bu ilişkide mutlu olduğum bir andı. Bana şu ana kadar dünyaları almıştı ama beni düşünüp ve bir şekilde o kar küresini öğrenip alması tüm o dünyalara bedeldi. Nasıl aldığını veya nasıl bulduğunu bilmiyordum odaklandığım tek şey onu rafıma güzelce yerleştirmek olmuştu.

Sonunda kapıya ulaştığımda gördüğüm bir sürü takım elbiseli adamla şaşırsamda bahçe kapısından geçip eve doğru ilerlemeye devam ettim. Her biri beni gördükçe kafasını eğerek selam verirken rahatsız hissetmiştim.

Normalde hiç bu kadar adam olmazdı ve bu durum absürt gelmişti. Bir iş adamının bu kadar korumaya ihtiyacı cidden var mıydı?

Kapıya ulaşmışken elimi kaldırmış ve tam vuracaktım ki birden açıldı.
"Lenora!?"
Korumaları bir dakika içinde haber uçurmuş olmalılardı.
"Selam."

Robb şaşkınlığını attıktan sonra sıkıca sarıldı. Her zaman ki gibi kocaman sarılışını bana sunmuştu. Artık eskisi gibi rahatsız olmuyordum ama yinede alıştığım bir durum da değildi.

"Bebeğim? Sen habersiz gelmezdin."
Habersiz değil sen çağırmadığın sürece de gelmezdim diye geçirdim içimden. Tam 'seni bekliyorum' notunu söyleyecekken vazgeçtim.

Robb'un gözlerine bakarken hiç bu kadar mutlu görmediğimi fark ettim. Sırf o demeden geldim diye miydi bu? Ama notu yazarken zaten geleceğimi düşünmemişmiydi ki?

Yinede bir şey demek yerine mutluluğunu bozmamak adına sustum. Gülümsedim. Gülümsedi.

"Gel içeri, güzel bebeğim."
Belimden tutarak içeri doğru çekerken neden bana bu kadar iyi davranmasına, beni el üstünde tutmasına ve dünyaları önüme sermesine rağmen onu sevemediğimi düşündüm. Neden aşık değildim, ondan daha iyisini de bulamayacağımı biliyordum.

Bunun farkında mı acaba diye sürekli düşünüp dursam da çaktırmamak için de çaba sarf etmediğimi fark ettim. Halbuki onu mutlu etmek ne kadar kolaydı. Kalkıp sadece buraya gelmek..

"Aç mısın? Hemen bir şeyler hazırlatabi-
"Hayır."
"Ne içmek istersin peki?"
"Sadece, su."
Robb burada evimde gibi hissetmemi istediği için bir şey yemediğim ve içmediğim zaman bozuluyordu, aynı şu an ki gibi.

vengeful wolf • kthHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin