Sabah şubeye gelince ilk yaptığım şey ifade vermek oldu. Murat’la ikimizin verdiği ifade sonucunda Fahri ve Memduh tekrar sorguya alınacak ardından mevcutlu olarak savcının yanına çıkartılacaktı. Onların demir parmaklarının arkasına gönderilmesine çok az kalmıştı, sadece biraz daha sabırlı olmak gerekiyordu.
Sorgu başlamadan önce Mert’in kahvesinden yapmak için onun yanına uğradım. Bilgisayarda bir şeylerle uğraşıyordu. “Mert kendime kahve yapabilir miyim? Senin kahvenden içmeyi çok özledim.”
Mert çalışmaya ara verdi ve ayağa kalktı. Yine gözlerinin içinde yaramaz ifadeler dolaşıyordu. “Tabi yapabilirsin Çakırcığım. Hatta bana da yap, birlikte içelim. Nasıl oldun sen? Koşturmaktan birbirimizin halini ve hatırını sormaya bile vaktimiz olmadı.”
“İyiyim Mert, sadece şu Fahri ve Memduh’un bizdeki işlerinin bir an önce bitmesini istiyorum. Onları burada gördükçe Kürşat’ın ambulansta kalbinin durduğu o an aklıma geliyor ve onun yaşadığı şeylerden dolayı hala kendimi suçlu hissediyorum."
“O bu durumlara alışıktır Çakır. Kim bilir şimdiye kadar kaç kez vurulmuştur? Eminim vücudunun her yerinde kurşun izleri vardır.”
“Yoo, onun vücudunda hiç kurşun izi yok ki. Daha önce hiç vurulmamış.” Hemen ağzımı elimle kapattım. Ben Mert’e ne söylemiştim öyle? Haklı olarak şimdi sözlerimi yanlış anlayacakdı. Oysaki bu şubede onun diline düşmek en son isteyeceğim şeydi.
Anında Mert’in yüzünde şimdi benim elime düştün dercesine bir ifade belirdi. ”Çakırcığım sen Kürşat’ı ne zaman çıplak gördün? Yoksa siz ikiniz…?
“Kesinlikle hayır. Sadece bir keresinde Kürşat’ın belindeki havlu Maylo yüzünden yere düştü, o zaman onu sadece birkaç saniyeliğine çıplak görmüş olabilirim.”
Mert sırıttı. “Nasıldı?"
Gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Şimdi bana Kürşat’ın orasının nasıl olduğunu mu soruyordu? Aynı anda onun kocaman olan aleti aklıma geldi ve vücudumdaki tüm kan yanaklarıma hücum etti.
Mert “Vücudu diyorum, güzel miydi?” diye tekrar sordu. Ardından bir kahkaha attı. “Sorduğum soruya böyle bir tepki verdiğine göre sen başka bir yerini sorduğumu sanmışsın. Bu bana bütün gün yeter. Aklıma geldikçe gülerim artık.”
Sesimi çıkarmadan kahvemi yaptım ve kaçarcasına oradan uzaklaştım. Mert hala kendi kendine konuşup gülüyordu. Zaten onun diline düşeceğine öl daha iyiydi.
Fahri’nin sorgusuna babam, abim ve Ilgaz katılıyordu. Biz tek taraflı aynanın arkasından onları izliyorduk.
Güney abim sert bir tavırla “Sen iki polisi kaçırdın, bir polise hastanelik olana kadar zarar verdin, (Bu arada Murat hastaneden çıkmadan önce darp raporu da aldı) bir MİT ajanını silahla yaraladın, adam senin yüzünden neredeyse ölecekti…”
Fahri’nin şaşkınlığı gerçekti. Kürşat hakkındaki gerçeği ilk defa burada duyduğu belliydi. ”Kürşat MİT ajanı mıymış? Şerefsiz içimize sızıp bizi oyuna mı getirdi şimdi? Demir parmaklıkların arkasına bile tıkılsam, ondan bir şekilde intikamımı alacağım.”
Abim şu anda ona söylemese bile iddianamede bu sır geçmek zorundaydı. Fahri bir şekilde avukatı vasıtasıyla da olsa Kürşat’ın bir ajan olduğunu zaten öğrenecekti. Fahri ölmediği sürece Kürşat’ın bu adamdan kurtuluşu yoktu. İlerde evlenip çoluk çocuğa bile karışsa, ailesine bir şey olur endişesiyle hep diken üstünde oturacaktı.
Güney devam etti. “Şu anda sana ait olan tüm mekanlara hakimden alınan arama kararı gereğince baskınlar düzenleniyor. Adamlarının hepsi bir bir gözaltına alınıyor. Polislerin oralardan eli boş bir şekilde çıkmayacağını tahmin ediyor olmalısın. Bizimle iş birliğine yanaşırsan sana verilecek cezanın en alt sınırından yargılanman için elimden geleni yapacağım. Hem belki sonrasında genel af falan çıkar, oğluna daha erken kavuşursun.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKIR (Tamamlandı)
General Fiction"Bir daha pire torbası dersen senin cici bir abi olmadığını ona söylerim. Maylo'nun bunu duyunca ne yapacağını tahmin ediyorsundur." Ilgaz gözlerini devirdi. "Biliyorum, popomu ısırır." Tekrar sırıttım." Aferin, Maylo gibi sen de çabuk öğreniyorsun...