2✨ (The Man in the Hat)

117 12 157
                                    

Hehe hoş geldin büyük ihtimalle tanımadığım kişi 😌 bölüm sıklığı nasıl olur bilmiyorum ama yazmaya çalışıcam umarım batırmam hadi iyi okumalar 🥲 🖤

"John! Beni duyabiliyor musun!? John!" Sherlock hızla John'un nabzını kontrol etti. Nabzı zayıftı ama hala yaşıyordu. Sherlock tam zamanında gelmişti. Boynundan atkısını çıkararak yaraya baskı uygulamaya başladı. Kanamanın en azından biraz yavaşlaması gerekiyordu. Ambulansı aradı. Sağlık ekiplerinin ve Lestrade'ın oraya ulaşması yedi dakika sürmüştü. John'u hızla ambulansa bindirirlerken Sherlock da arkalarından koştu. Kurşun neyse ki karın boşluğuna isabet etmişti. Ama yine de hala kan kaybediyordu. Hastaneye geldiklerinde John ameliyata alınırken Sherlock da olay yerini araştıran Lestrade'ı aramıştı.
"Bir şey buldunuz mu?"
"Not bırakmış. Üzerinde kan lekesi olsa da birazı okunuyor. Bir tehdit mektubuna benziyor. Çoğu kelime silinmiş. Sonunda 'The Man in the Hat' yazıyor. Herhangi bir şey çağrıştırdı mı?"
"Şapkalı Adam lafından ne çıkarmamı bekliyorsun? Tabii ki duymadım. Bunu açıklayabilecek olan kişi ben değilim." Sherlock sustu. Ne yazık ki sevgili doktorumuzun ameliyatı hala bitmemişti. John ameliyata alınanı üç saat olmuştu. Dedektifin endişesi katlanıyordu.
"Hazır demişken John nasıl? Hala çıkmadı mı?"
"Hayır. Lanet olsun ki çıkmadı! İçerde bir şey mi oldu acaba? Bana tek kelime etmiyorlar!" Danışman dedektif sinirle duvarı yumruklarken hastanede olan insanlar rahatsızca ona baktı. Ama öbür insanlar Sherlock'un umurunda bile değildi.
"Hey sakin ol! Hastanede olduğunu unutuyorsun! Uzun sürmesi normal. Fazla kan kaybetti. Merak etme bir şey olmayacak. Kapatıyorum. Balistik raporu gelince bu konunun aydınlanacağına eminim. Gelişme olursa haberdar ederim." Lestrade telefonu kapattı ve bir iç çekti. Yapmak zorunda kaldığı fazla mesaiyi düşünerek kendine bir bardak kahve almaya gitti..



***



Sherlock sinirle ve kendine açıklayamasa da büyük bir sıkıntıyla bekliyordu. Bir saat sonra içerden zayıf ve yorgun görünen yirmili yaşlarda bir adam çıktı. Ürkek bir stajyere benziyordu. John'u birazdan odaya alacaklarını söyledi. "Bir saat içerisinde görebilirsiniz. Geçmiş olsun."

Sherlock en azından artık biraz daha rahattı. Beklerken düşünmeye başladı. O adam sadece Sherlock'un düşmanı olamazdı. Yoksa neden John'a mektup gelirdi ki? Ya da belki de birileri Sherlock'u iyi tanıyordu. Bütün bunların biraz daha netleşmesi için John olanları anlatmalıydı. Önemli soruların cevabı ondaydı. Boş yere teori üretmek anlamsızdı. Sherlock bunları boş verdi ve başka düşüncelere daldı. Ve beklemeye devam etti..



***


"John! " diye bağırarak içeri daldı Sherlock. Daha önce hayatında bu kadar uzun bir bir saat geçirdiğini hatırlamıyordu.
"Nasılsın? "
Birden içeri dalan Sherlock'u görünce hızlıca doğrulmayı denedi John Watson. Onu böyleyken bile korkutmayı başarmıştı sinir bozucu dedektif. John hala nasıl bu adama katlanabiliyordu? Fakat bu sefer haksız taraf John gibi görünüyordu. John kızgın bir şekilde cevap verdi:
"Tanrım! Kalbime mi indireceksin sen benim-" John acıyla yeniden yattı. Artık kızma sırası sevgili dedektifimizdeydi.
"Bir de bana mı diyorsun? Benimle birlikte oraya gidebilirdin John! Şu lanet olası mektup hayatına mal olacaktı! Ölebilirdin! O aptal sokağa girmeseydim ölebilirdin!"
Uzun bir sessizlik oldu. Sherlock gerçeğe en yakın olanları söylemişti. Önünde sedyede yatan adam ölseydi yaşayamazdı. Bunu zaten daha önce tecrübe etmişti. Tekrar yaşamaya gerek yoktu. Sessizliği bozmaya karar verdi.
"Ben -"
"Özü-"
"Önce sen söyle."
"Şey.. Özür dilerim. Haber vermem gerekirdi. Ne yapacağımı bilemedim. Tek gelmem gerektiği yazıyordu. Haber vermeye korktum."
"Özrüne mektupta tam olarak ne yazdığını söylemekle başlayabilirsin. Tabii yanında Şapkalı Adam'ın kim olduğu hakkında birkaç bilgi de iyi olur (!)."
"..."
"Seni bundan alıkoyan şey ne? Bana anlatabilirsin. İnan bana bence birbirimize güvenebilecek kadar çok olay yaşadık.. John..Seni rahatsız eden şey ne?"
John tam ağzını açacakken hastane odasının camı kırılarak içeri bir tuğla girdi. Üzerinde bir mektup vardı. Üzerinde yazan şey ikisinin de kanını dondurmuştu.. 'Beni Özlediniz Mi?'...

(Yorum yapmayanın gece gelip evini yiyorum hehe 😌✨)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Yorum yapmayanın gece gelip evini yiyorum hehe 😌✨)

•NEW CASE• |°JOHNLOCK°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin