Yol kısa sürsün diye uçakla gelmiştik ve direk hastaneye geçmiştik. Kapının önünde Emir bizi karşıladı. "babam nerde?" Dedi Bora direk. "ameliyathanede." Diye cevap gelince hızla koştu bende onu takip ettim.
Ameliyathanenin önünde en az 10 kişi vardı. Hızla kapının önünde yan tarafta ayakta dikilen Begüm anne geldi ve Boraya sarıldı. "oğlum baban babanı" deyip hıçkırmaya başladı. Bora annesine sarıldı başının üzerinden öptü ve biraz uzaklaşıp "sakin ol annem sen koskoca Begüm ağasın kendine gel sen neler neler gördün hadi toparlan biraz bak çocuklarda üzülüyor senin yüzünden." Dedi.
Annesine son bir kez sarıldı. Emir yaşlı kadını yerine oturttu. Bora insanlara doğru konuştu "şimdilik dağılın rahatsız etmeyin hastaneyide." Dedi herkese yönelik. Amcası bir adım daha yaklaşınca elini kaldırıp "hiç konuşma amca." Dedi net bir sesle. Herkes yavaş yavaş dağılmaya başladı. Sadece Begüm anne, Zelal, Emir ve biz vardık. Zelal köşede oturmuş sesizce yere bakıyordu. Yanına adımlarımı yönelttim. Önüne geçtim ve ayak uçlarına doğru oturup ellerini tuttum. "sakin ol güzelim." Dedim.
Tepkisizce bakmaya devam etti. Bora arkadan geldi ve elini önce omzuna attı ayağa kalktım ve köşeye geçtim. Zelal'i ellerinden tutup kaldırdı ve sarıldı. Zelal ve Bora fiziksel olarak çok farklıydılar. Bora uzun ve yapılıydı kahve saç ve gözlere sahipti, kemikli bir yüzü vardı. Zelal ise siyah beline uzanan dalgalı saçlar ve büyük yeşil gözlere, yüzü ise boraya göre etliydi. Tek benzer yönleri ten renkleri olabilirdi. Zelal abisinin göğüsüne denk geliyordu yani hemen hemen benle aynı boydaydı. İkisi birbirine sarılmıştı Bora başının üzerine bir öpücük kondurup kulağına doğru konuştu "böyle yapma yavrum annemi de üzüyorsun." Dedi Zelal burnunu çekip başını sallamakla yetindi.
Birbirlerinden ayrılınca Zelal yerine oturdu. Yaklaşık iki saattir kapının önünde bekliyorduk kimse bir şey demediği için hiç bir şey soramıyor öğrenemiyordum. Ayağa kalkıp "çay, su, kahve ya da yemek bir şey ister misiniz?" Diye sordum. Kimseden ses çıkmadı Bora yanıma gelip "hadi gel hava alalım" dedi. Başımı salladım ikimiz asansöre doğru adımlayınca asansörün yanındaki merdivenleri işaret edip "merdivenleri kullansak?" Dedim. "olur." Diyince merdivenlerden inmeye başladık.
Hastanenin geniş bahçesine inince bir banka oturduk. Bora yere bakmaya başladı. Elimi omzuna atıp "iyi misin Bora?" Diye sordum. Başını sallamakla yetindi. Ellerimi korkarak yüzüne uzattım ve kendime çevirdim "iyi ol hm?" Deyip dudağına ufak bir öpücük kondurdum. Hemen geri çekilip önüme döndüm. Yanağımı öpüp elini omzuma attı ve beni göğüsüne çekti "olucam çünkü sen varsın. Kötü olmak ne mümkün?" Dedi.
Gülümsedim ve göğüsüne biraz daha sığındım. O da başını başımın üzerine koydu. Birakaç dakika öyle kaldıktan sonra birlikte içeri geri döndük. Yarım saat sonra doktor odadan çıktı.
"malesef çok uğraştık ama hastayı kaybettik. Kalbi çok hasar almış." Dedi. O an Begüm hanımdan bur çığlık koptu. "olmaz! Bırakmaz o beni! Ben onun karısıyım bırakamaz!" Deyip dizlerinin üzerine çöktü.
O an Zelal yere düşücekken Emir onu tuttu. Bora hiç bir tepki vermedi. Annesine döndü ve yerden kaldırdı. "sen koskoca Begüm ağasın böylesi sana adına yakışır mı? Ne için olursa olsun diz çökmiyceksin!" Sonra bize de döndü ve "sizde siz kadınsınız erkeklerin size şükür etmek için ayağınıza kapanması gerekirken siz yerlere yatıyorsunuz. Dik durun." Dedi ve hastane koridorunda ilerleyip gözden kayboldu.
Cenaze:
Neredeyse tüm Mardin halkı toplanmıştı. Karşımda tüm asaletiyle Begüm hanım duruyordu. Dimdikti başını asla eğmemişti. Kur'an okunmuş cenaze defnedilmişti. Şuan herkes avluları doldurmuştu. Kadınlarda üst kattaydı. Begüm hanım siyah bir etek ve beyaz bir gömlek giymiş ağrımış saçlarını ise siyah bir şal ile örtmüştü. Yüzünde hiç bir ifade yoktu ama gözlerinden çektiği acı anlaşılıyordu. 40 yıllık evliliği bitmiş ve dul kalmıştı herkes sabahtandır böyle konuşuyordu fakat kimse sesli söylemeye cesaret edemiyordu.
Bakışlarım yanımdaki kıza döndü Zelal'e upuzun simsiyah bir elbise giymişti ve o da siyah bir şalla başını örtmüştü. Başını yerden kaldırmamıştı sabah erken saatlerde burda otururken görmüştüm onu o zamandan beri burda oturuyordu. Gözlerinin içi, burnunu ucu kızarmıştı ve artık sesi kısılmıştı.
Herkes kalkınca salonda 4 kişi kaldık. Bira annesine dönüp "annem bundan sonra burdayım hep yanında. Hiç bir şeyi dert etme arkanda kapı gibi oğlun var. Büyüklerlede konuştuk bundan sonra babamın yerine ben aşiretin başına geçicem siz lütfen sakin olun." Dedi.
Sonra odanın kapısı açıldı yardımcılar sofrayı kurdu herkes sadece bir tabak çorba ya içmiş ya içmemişlerdi. Kalkıp odalara geçtik.
Odaya girince üstüme beyaz, saten bir pijama takımı giydim. Saçlarımı tararken odaya Bora girdi. Üzerini değiştirip direk yatağa girince bende peşinden adımladım. Yanına yatıp başımı göğüsüne koydum ve kalp atışlarını dinleyerek bir süre bekledim ve konuşmaya başladım "ben hep yanındayım. Biliyorum şuan güçlü durmalısın ama benim yanımda değilsin. İstediğin gibi duygularını yaşayabilirsin."
"Teşekkürler hadi uyuyalım." Dedi sadece ve ışıkları söndürdü. Sabah kalkınca yanımda Borayı göremedim. Ayağa kalkıp banyoya yürüdüm ordada yoktu. Pijamalarını çıkarmıştı. Bende üstümü değiştirip aşağı indim. Esma ablayı gördüm "günaydın abla Borayı gördün mü?" Dedim. "görmedim kızım." Dedi.
Aklıma odadaki telefon geldi. Arkadan Begüm annenin sesi gelince oraya döndüm "kızım günaydın daha erken hem hani yeleğin torunum üşütücek." Deyince ona gülümsedim.
"Günaydın uyku tutumadı. Çok soğuk değil aslında." Deyince elimden tutup salona yürümeye başladı arkadanda "gelinime yelek getirin kızlar." Dedi. Salonda yanan sobanın önüne oturduk.
Begüm anne "kızım sinirliyken Bora'nın üzerine gitme şuan üzgün yani sinirli sen çok şey yapma. Boş ver konuşsun kendi kendine şu aralar çok yorulacak çünkü." Dedi.
"Merak etmeyin anlayabiliyorum zor sonuçta babasını kaybetti. Olabildiğince yanında olmaya çalışıyorum. Sizinde aynı şekilde." Dedim.
Gülümsedi ve "biliyorum kızım." Dedi. Kahvaltı bittikten sonra kapı çaldı ve Zeynep ve annesi Azra hanım geldi.
Azra hanım direk içeri girip "Begüm artık burayı boşaltırsınız nasıl olsa kayınbabamındı artık Boran Ağa da yok. Siz başka yerlerede sığarsınız." Dedi patavatsız kadın.
Begüm anne ayağa kalktı ve karşısına dikilip "sen ne utanmaz arlanmazsın ya cenaze yeni bitti. Bir ihtiyacınız var mı diyeceğine konak derdindesin. Ama hatırlatayım kayınbabamın miras paylaşımında yazdığı gibi ilk erkek torununun hakkı yani Bora'nın. Şimdi kızınıda al çık git evimden. Bir dahakine bana değil Boraya git ev onun evi." Dedi ve yerine geri oturdu.
Azra hanım ise "bu burda bitmedi hanımefendi hemen kendini hanımağa ilan etme. Sen gelinsen bende gelinim o oğluna çok güvenme sen." Deyip odadan çıktılar.
Nasılsınız?
Uzun bir ara sonrası yeni bölüm iyi okumalar.
İyi akşamlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bora Bey (ağa?)
General FictionBora ve Betül iki zıt karakter. Bora Doğu'da doğmuş büyümüş ve biraz gelenekçi bir aile yapısına sahip. Betül entelektüel ve yenilikçi bir ailede büyümüş ama ailesinin üzerine çok düştüğü tek kızı. asistan ve patron aşkı. Tek gecelik ilişki sonras...