geçen bölüm yorumları azalttınız kızlar, çok üzüldüm söyleyeyim... Eğer bol bol yorum gelseydi daha büyük motivasyonla yazardım ve bölüm içim iki hafta beklemek zorunda kalmazdınız💔 Etkileşim artmazsa bölüm atmayacağım falan demek de istemiyorum sevip okuyanlarınız da var çünkü ama aktif yazarların sayısı azaldı ve oy vermeye bile üşenen hayaletler yüzünden de azalmaya devam ediyor resmenYANİ BÖLÜM YAZMAYI GEÇTİM SİZİN YÜZÜNÜZDEN BEN DE OKUYACAK KİTAP BULAMIYORUM 😿 NE GÜZEL EGLENİYORUZ BURADA İSTE NEDEN BÖYLE YAPIYORSUNUZ AYIP DEĞİL Mİ???
azarlama seansı bitti.
atistirmaliklariniz hazirsaaaaaaiyi okumalar🌸🎀
"Jungkook, Hayoon'nun babası. Jungkook, bu da Jiwoon. Erkek arkadaşım."
Jungkook, tüm kaslarının aynı anda gerildiğini hisseti. Karnına ise bir kramp girdi. Kendilerinden yaşça büyük olduğu belli olan bu adamın boyu, Jungkook'un boyundan bir karış kadar uzundu. Dalgalı uzun saçları ve siyah çerçeveli gözlüğüyle, yüzünde çelikten bir ifade vardı. Adının Jiwoon olduğunu öğrendiği adam gözlerindeki şüpheci bakışlar eşliğinde siyah gömleğinin bileklerindeki düğmeleri çözdü ve aceleci davranmadan onları dirseğinin biraz altına kadar kıvırdı. Ardından salonun diğer ucundan yanına kadar geldi ve elini sıkmak için bir hamle yaptı. "Memnun oldum, Jungkook." Jungkook bir süre ses çıkarmadı. Tek yaptığı ona uzatılan ele ve hala salonun girişinde dikilen Chaeyoung arasında, bakışlarıyla mekik dokudu. Sonra da elini karşısındaki adama uzattı ve çok uzun sürmeyen tokalaşma sonrası koltukta duran telefonunu cebine attığı gibi çıkışın yolunu tuttu. "Jungkook, gidiyor musun? Otursaydın biraz-"
"Yok, gideyim."
Askılıktaki montunu aceleyle üzerine geçirdi ve cebine sıkıştırdığı beresini kafasına taktı. Bu sırada Chaeyoung, tüm hücrelerine kadar hissettiği gerginliğe rağmen aceleyle holün ışığını yaktı ve Jungkook için dış kapıyı açtı. "Benim de haberim yoktu geleceğinden. Başka bir zaman oturur konuşuruz, olur mu?" Jungkook yine ses çıkarmadı ve kalın tabanlı botlarını giyinir giyinmez kendini daireden dışarı attı.
Kalbi büyük bir şiddetle atıyordu. Kulakları sinirden tıkandığından ve parmak uçlarına kadar hissettiği uyuşukluğundan dolayı konuşmaya mecali yoktu. "İyi geceler. Geldiğin için memnunum Jungkook." Ve o ana kadar ilk defa göz teması kurdular. Jungkook, yüzünde memnun olmadığına dair kesin bir ifade yerleştirmiş olsa da tek yaptığı başını hafifçe eğip ona karşılık vermek olmuştu. Nedense iyi geceler dilemek hiç de içinden gelmemişti.
Chaeyoung, anlam vermediği bir suçluluk duygusuyla metal kapıyı arkasından kapattığında o çoktan binanın çıkışına varmıştı. O andan eve varana kadar geçen süre ise Jungkook için belirsizdi. Transtan çıktığı ilk an, anahtarı dairesinin kapısına bir dakikalık uğraş sonucu sokamadığındaydı. Bozuk apartman ışığına sesli küfürler edip öfkeyle cebinden telefonunu çıkarıp flaşını yaktı ama faydasızdı. Özel güçler tarafından kontrol ediliyordu muhtemelen. Anahtarı hedefe ulaştıramamasının nedeni bu olabilirdi. Ya da bir türlü kontrol edemediği el titremesi... "Açıl amına koyayım, açıl-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sunlight on my window
Fanfictionyolu yalnız yürüyeceğini bilen chaeyoung, henüz on yedi yaşında olmasına rağmen bebeğini aldırmaktan vazgeçer. rosékook.