34. Bölüm

3.5K 189 24
                                    

Keyifli okumalar

🍂

Bugün Burak'ın değişik yönlerini görmüş oldum. Bu da onu sevmem için yeterliydi sebeplerdi. Zaten hem fiziksel, hemde ruhen hissettiğimiz hiçbir semptomu yok saymamak anlamaya çalışmak önemliydi bu hayatta. Çünkü bedenimiz bazen bize mesajlar verirdi.

Bende Burak'a hissettiğim hiçbir semptomu yok saymayacaktım. Belki karşı çıkanlar olacaktı ama önemli olan aramızdaki bağ ve sadakatti. Umarım bunu yıkacak herhangi birşey yaşanmazdı. Bu sefer geri dönülmez şeylere başvurabilirdim.

Neyse bunları boş verip bir kenara süpürdüm. Burak'a kendi salaş tişörtlerimden ve alt eşofmanımdan vermiştim. Biraz kısa gelse de çok dikkat çekmiyordu. Zaten iş dışında hep spor giyinen biriydi. Telefonumu montomum cebine iliştirmiştim. Burak, ne olur ne olmaz diyerekten ağrı kesici ilaçlarımı da cebine koymuştu. Elini sırtıma koyup odadan tam çıkacaktık ki son kez elimi sevdiğim adamın boynuna götürüp başını kendime eğdim biraz. Hâlâ kana kana öpmek istediğim dudaklarına yapıştım. Bir dakika kadar öpüştükten sonra aşağı indik.

Dedem ise salonda oturmuş, gözlerini kaplayan gözlüklerle bacak bacak üstüne atmış o şekil gazete okuyordu. Dijital gazeteyi sevmiyordu. İlla gazetesi ayaklarına gelsin istiyordu. Sonra da hanımıyla günün analizini yapardı.

Dudağıma kondurduğum gülümsememle ona doğru yürüdüm. Beni fark edince bacakalarını indirdi ve gerilen dudaklarıyla gülümsedi. Başını hafif arkama dönderince Burak'ı gördü ve anlık şaşırdı. Onu akşam evine gitmiş zannediyordu.

Dedemin boynuna sarılarak "Dede ben at çiftliğine gidiyorum.Burak...Yani Burak abi ile" dedem bizi hâlâ abi kardeş olarak takıldığımızı düşünüyordu.

Kaşlarını hafifçe çatarak "E oğlum sen Aras'a söz vermedin mi?" diye şaşkınlığını ikiye katlattı.

"Tch yok dedecim. Aras'ın işi çıkmış. Bende at çiftliğine gidip atıma bakacağım. Uzun zaman oldu görmeyeli. Kesin beni özlemiştir" dediğimde dedem boynunda duran koluma öpücük kondurup ayağa kalktı ve yanıma geldi.

Dudak bükerek "Maşallah benim aslan torunuma. Ama ata binmeye kalkma sakın. Tamam mı yavrum"

"Müsterih olun Rüstem bey. Buna bizzat ben izin vermem zaten"

Burak, konuşunca dedem dudaklarını birbirine kenetleyerek ciddi bir ifadeyle kafasını salladı. "E gelin oturun o zaman. Kahvaltı yapıp öyle gidersiniz" dediğinde babaannem merdivenlerden indi.

Yüzünde eksik olmayan gülümsemesiyle yanıma gelerek yanağımdan öptü ve "Hayırdır oğluşum? Nereye gidiyorsunuz sabah sabah?"

Babaanneme de durumu anlattığımda babaannem mutfağa giderek Fatma ablaya, bizim için kahvaltılık hazırlamasını söyledi. Murat ise sabah erkenden Sevda'yı almış kampüse gitmişti. Sevda derslere mecbur giriyordu. Zaten vize sınavlarımız da yaklaşıyordu. E haliyle ben de okula gitmediğim için hem ona hemde bana not lazım edecekti.

Kahvaltılıkları arabaya yerleştirdikten sonra arabaya bindik. Babaannem şoför koltuğunda oturan sevdiğime gelerek "Burak evladım! Torunum sana emanet. Biliyorum kardeşin gibi bakıyorsun ama yinede dikkat etsin. Bu deli ata binmeye kalkar felan mazallah" dedi ve yumruk yaptığı elini dişine vurup sonra da bacağına vurdu. Bu da bir tür nazar ritueliydi sanırım.

Burak hafif tebessüm ederek "Merak etmeyin Nermin hanım" diyerek gaza bastı. Hava soğuk diye arabanın camlarını da kaldırmış kaloriferleri açmıştı. Ama aklım fikrim dakikalar önce öpüştüğümüz andaydı. Bu beni yeteri kadar ısıtıyordu zaten. Çok güzeldi.

GözYaşı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin