Hopipolla Our Song,
Her birimiz biraz yalanın ortasında yaşarız, yalanlar ile avuturuz. Yalanlarımız olmasa belki yaşayamayayız.
Jeongin'de böyleydi.
Yalanları onu avutuyor, yaşama hevesini besliyordu. Yüzüne gülümsemesini getiren şey, hayatına devam etme kaynağı hepsi; yalanlarıydı.
Rüzgar saçlarımı savuruyor, düzeltmeye çalıştığı pembe tutamları onu daha çok geriyordu. Kalbinin hızla atışına eşlik ederek ayağı ile ritim tutarken, elindeki çiçeği arkasına aldı.
Felix'i bekliyordu.
Uzun zamandır arkadaşı olan Felix'i.
Felix ile üniversitede tanışmışlardı. Jeongin güzel sanatlar, Felix ise mimarlık okuyordu. Fakültelerin yakınlığından dolayı sürekli denk geliyorlar, bir iki seçmeli dersi ortak alıyorlardı.
Sonunda ise bir şekilde arkadaş olmuşlardı. Bütün üniversite boyunca birliktelerdi. Birlikte ders çalışır, yemekler yer, filmlere giderler ve sarhoş olurlardı.
Felix, Jeongin'e göre zıt kişilikte biriydi. Jeongin daha içine kapanık ve utangaçken, Felix tam tersiydi. Herkesle kolayca arkadaşlık kurar, herkes tarafından fazlasıyla sevilir ve tanınırdı.
Jeongin, Felix'in yanında kendini bulmuş gibi hissediyordu. Rahat ve her zamankinden iyiydi. Ondan hoşlandığını anlaması epey zaman almıştı. Ancak hiçbir zaman arkadaşlıklarını bozmaya kıyamamıştı. Çünkü fazlasıyla korkak ve utangaç bir çocuktu.
Üniversitenin son yılı Felix, changbin ile tanışmıştı. Changbin ona göreydi belki de ama Jeongine göre çok fazla farklıydı. Çok sert ve sinirli biriydi. Fazlasıyla fevriydi, Jeongin'de olmayan ne varsa Changbin'de vardı.
Neyseki şu an bunlar önemli değildi, Felix ve Changbin sürekli ayrılıp barışırlardı ancak sonunda gerçekten bitirmişlerdi.
Felix'in, Changbin'i unutmasını uzunca bir süre beklemişti. Sonunda ise ona duygularını açmakta kararlıydı.
Hoppipolla, üniversitede okurken şenlik için konser vermeye geldiklerinde; Felix onu zorla götürmüş ve çok eğlenmelerini sağlamıştı. İlk konserine Felixle gitmiş, ona orada bir şeyler hissetmeye başlamıştı belki de. Bu grubu ilk onunla duymuştu, bugün konser için istek şarkılara adını yazdırmış, Felix'in en sevdiği şarkıyı istemişti.
Hyunjin üstündeki cekete sarılarak telefonunu çıkardı ve fotoğrafına bakarak tilki gözlü oğlanı bir yere bıraktı gitti ve bu aradı. Onu konser alanının önünde bekleyeceğine söylemişti, gözleri etrafta dolanırken; Siyah deri ceketine sarılmış elindeki çiçeği koklayan oğlanı buldu gözleri. Gülümseyerek hızlıca ona yürüdü.
Fazlasıyla tatlı ve güzel duruyordu. Dedesinin beğeneceği tarzda biriydi.
"Jeongin-ah!" Hyunjin el sallayarak ona doğru yürüdüğünde Jeongin şaşkın gözlerini ona dikti. "Ah," diyerek ona baktı ve gözlerini kırpıştırdı. "Üzgünüm, bir sorun mu vardı?" dediğinde Hyunjin gülümseyerek ona bakmıştı. Koşturduğu için nefes nefese kalmış olasada tüm içtenliğiyle karşısındaki kurtarıcıya gülümsüyordu.
"Ah, hayır. Sen Felix'in arkadaşı, Jeongin olmalısın. Değil mi?" dediğinde Jeongin etrafına bakınmış ve usulca kafasını sallamıştı. "Ah, süper. Ben Hyunjin." diyerek elini uzattı, Jeongin anlamayarak ona bakarken elini sıkmıştı. "Felix bugün gelemeyecek, onun yerine ben geldim!" Hyunjin neşeyle konuşurken Jeongin düşen yüzü ile ona bakmıştı. Elinde hevesle tuttuğu çiçek eliyle birlikte yana savrulurlen gözlerini kırpıştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
where we are sometimes, hyunin
Fanfiction"Bir yalanın ortasında yaşıyoruz" -Where we are sometimes, hyunin.