Ebrar
Yorgunluk...
Bir süredir öyle yorgun hissediyordum ki ne kadar uyusam da, dinlensem de geçmiyordu. Başta maçların yoğunluğundan dolayı olduğunu düşünsem de değildi. Ruhen yorulmuştum. Kendimi ilk fark ettiğimde daha ergenliğin başlarındaydım. İlk başta tepkilerden çok korkmuş kimseye söyleyememiştim. İçime kapandığım sıra kendimi ful voleybola vermiştim. Öyle suçlu hissediyordum ki değil başkaları ile iletişime geçmek, kendimle baş başa kalmamak için asla boş kalmıyordum. Ama ben suçlu değildim. Ne yapmıştım? Adam mı öldürmüştüm, hırsızlık mı yapmıştım? Literatürde suç sayılmayan bir şeyi yapmıştım ancak bu insanlara göre adam öldürmekten beterdi anlaşılan. Sevmenin cezasının bu kadar ağır olacağını düşünmemiştim o zamanlar. Çocukluğumdan beri memleketimi gururlandıran, başarılar getiren bir sporcu olmaktı hayalim. Ben bu hayallerimi gerçekleştirirken insanlar takımdan atılmam gerektiğini söyleyip, beni akla hayale sığamayacak şekilde duvardan duvara vuruyorlardı. Öyle çirkin yazılar vardı ki okumayı midem kaldırmıyordu artık. Gerçekten bulanan midemle olan savaşı o kazanmıştı. Hızla lavaboya gitmek için yataktan kalkmıştım. Mile'yi de uyandırdığımı anlamam uzun sürmemişti. Gözlerine baktığımda endişe ile bana bakıyordu. İlk önce alnıma bakarak ateşim olup olmadığına bakmıştı. Yoktu. Biliyordum. Fiziken hiç bir hastalığım yoktu. Ruhum artık kaldıramadığından böyle bir tepkime yapmıştı sadece. Son zamanlarda her şey üst üste gelmişti. Mile, bana hayatımın en zor zamanlarında gönderilen bir hediyeydi. O yanımdayken hiç bir şeyi düşünmüyordum. Ne olursa olsun yanımda olması benim için büyük bir dayanma sebebiydi. Bir şeyler konuşuyordu. Ancak anlamıyordum. Odağım sadece dudaklarıydı. Özlemiştim. Her bir zerresini deli gibi özlemiştim. Onu dinlemeyip dudaklarına baktığımı fark ettiğinde muzipçe gülmüştü. İstemsiz mesafeyi düşürdüğümde kendini geri çekmişti. Garip bir şekilde ona baktığımda gülümsemişti.
-Aaa Ebrar Hanım tamamen iyileşmeden öpüşmek, sarılmak ve ani hareketler yapmak yok. Unuttun mu?
-Ya ama Milee
-Hoş muymuş?
Evet. Değilmiş. Anladım. Anlamaz olsaydım. Kahvaltı edip koca günümüzü kendimize harcamıştık. Kitap okumuştuk, film izlemiştik, yemek yapmıştık. Her şey o kadar iyi gidiyordu bozulacak diye ödüm kopuyordu. Hava karardıktan sonra bahçeye minder ve örtüleri sermiştik. Kahvemizi de alıp öylece duruyorduk. Sustum, sustu. Ben sustum o anladı. O hep anlardı dimi? Gitmezdi de hiç? Ne gibi bir iyilik yapmıştım da karşılığında bana hediye olarak verilmişti acaba? Hala susuyordu. Her şeyi konuşup, en ufak sorunlarımızı bile yok etmek istediğini biliyordum. Konuşmak istiyordu ancak gene de bana alan tanıyordu. Altın kalbiydi beni ona ilk çeken şey. Daha fazla beklemesini istemediğimden bu sefer ilk ben attım adımı. Bu gece artık konuşalım dediğimde gözlerinden ilk kısa bir şok geçti. Gerçekten konuşacağımızı anladığında ise gözleri parlamıştı. Benim sadece bir hareketimle dünyanın en mutlu insanı olabiliyordu. Melissa Vargas çok güzel seviyordu. Ve bende onu çok seviyordum. Belli edip edemediğimi bilmiyordum ancak çok seviyordum. Kelimelere sığamayacak kadar.
-Güzelim biraz daha bana öyle bakarsan biz gene konuşamayacağız haberin olsun?
-Nasıl bakıyorum ki?
-Çok güzel bakıyorsun. Böyle baktığında en değerlin olduğumu düşünüyorum biliyor musun?
-Öylesin zaten. En değerlimsin. En güvendiğim, en sevdiğim bir tanemsin benim.
-Mile'm. Artık aramızda minicik bir pürüz kalsın istemiyorum. Seninle ayrı kaldığım her saniye senin bendeki yerini daha iyi anladım. Bazılarına göre kısa gelebilir bu süre ama sen bu sürede benim içim oldun. Ve ben canımın içini üzdüm. Bu yüzden senden ilk olarak özür diliyorum.
-Bende özür dilerim sevgilim. Kaçmak başta mantıklı gelmişti ancak ben kaçtıkça olaylar sarpa sardı istemeden. Bazı yanlış anlaşılmalar oldu.
-Rica ediyorum ilk ben anlatsam. Çünkü bir daha bu cesareti bulamayacak gibi hissediyorum da.
-Tabi ki sevgilim. Dinliyorum.
-Mile benim sorunum kendimi açıkladığımdan beri var aslında. Uzun süredir o kadar nefret yorumu alıyordum ki ilk çözüm olarak İtalya'ya kaçtım. Kendimi böyle koruyabileceğime inandım o ara. Oraya gidince mobbing'e uğradım. Dilini bile bilmediğim o yerde o kadar yalnız hissettim ki o ara her şeyden soyutladım kendimi. Buradakiler beni her ne kadar istemese de ülkemi de çok özledim. Ama öyle ama böyle 2 sene geçirdim orada. Seninle ilk tanıştığımız gün. Düşün hiç tanımadığım bir yabancıydın aslında ama omzunda ağladım. Ben normalde asla böyle bir şey yapmazdım. Seni tanıyana kadar da bu süreç hep böyle geçti Seni tanıdıktan sonra Mile hayatım değişti. Sen yanımdayken hiç bir şey gelmedi aklıma. Gözümü açıyorum sen, kapıyorum sen. Ama o görüşmediğimiz hafta yanımda sen de olmayınca bir anda geri geldi bütün olumsuz düşünceler. İster istemez sık pozisyon değiştirdiğimden ötürü oyun performansımda değişince moralim daha da bozuldu. Sana söylemdim çünkü en başından pozisyon konusuna takıntılıydın. Kendini suçla istemedim. Çünkü senlik hiç bir sorun yoktu. Zaten sonrasında da senin yanına gelme heyecanından unutmuştum onları. O gün barda sen, o kızla konuşana kadar aklıma bile gelmemişti. Herkes, o kızda dahil, herkes beni senin yanına yakıştırmıyordu. Seni, seni kullandığımı düşünen bile vardı Mile. İstemsiz o an kendimi çok çirkin ve değersiz hissettim. Bunun seni kırdığını o an düşünemedim. Hatta sonrasında bile düşünemedim. Sen o kapıdan çıktıktan sonra seni gerçekten kırdığımı anladım. Konuşmak için yanına geldiğimde de o kız vardı yine barda. Vera, yani yanımda o gün gördüğün kız bana sadece kendini belli et ve sevgilinle konuşmak için geç kalma dedi. Diğer türlü bir şey olsaydı zaten yanında bir saniye bile kalmazdım. Sonrasında bana yaptığın imada beni kırınca o gece konuşmamızın sağlıklı olmayacağını bildiğim için gittim aslında. Kısa sürede konuşur ve hallederiz diye düşünüyordum ancak terasta da o kızı yanında görünce kıskandım işte. Özür dilerim.
Bana daha çok sokulup o sözü aldı bu sefer.
- Güzelim benim. Sende kendince haklısın aslında. Biz kırılmayalım diye uğraşırken kırıyoruz birbirimiz hep. Ben başta sadece bana gel istedim. Ne derdin, sıkıntın varsa beraber çözelim istedim. Uzaklaşma sebebim de aslında sadece senin güzelce düşünmendi. Elbet konuşacağımızı biliyordum. O kız barda da terasta da yanıma geldiğinde tersledim onu. Sana yemin ederim. Kızla asla bir samimiyet kurmadım ancak o kadar yüzsüzdü ki. Ve o gece bardan sonra konuşurken seni kırdığım için çok özür dilerim. Kıskandım bende. Zaten seni özlemiştim ve ben özlemden delirirken başkasının senin gülüşünü görmesine dayanamadım. Gerçekten özür dilerim.
-Ama Ebrar neden gidiyordun ki? Gideceksin ve seni tamamen kaybedeceğim diye o kadar korktum ki. Neden benimle konuşmadan gitmek istedin?
-Aslında amacım sadece kafamı tamamen toparlamaktı. Ailemle de konuşup senin yanına gelecektim ancak sen beni aradığın ilk an zaten vazgeçmiştim. O kadar hızlı konuşup beni dinlemiyordun ki içimden sussa da bana gitme derken nasıl gideceğimi ve neredeysen oraya geleceğim demeyi planlıyordum. Ama sonra öyle bir sustun ki sessizlikte boğulacağımı sandım. Kaybettim sandım seni. Hayatımda bir çok şeyi kaybetmekten korktum Mile ama bu çok başkaydı. Ölüyorum desem değil, yaşıyorum desem hiç değil. Gözlerini açana kadar araftaydım resmen.
İstemsiz titreyen sesime engel olamamıştım. Küçük bir kaza olsa bile etkisi bende güçlü kalmıştı. Bunu fark eden güzel sevgilimse beni kolları arasına çoktan almıştı. Bir süre aynı pozisyonda durduktan sonra Mile bana gözlerinde bir parıltıyla dönüp kısa bir tatile çıkalım mı diye sormuştu. Tatil. İyi gelirdi. Ki istemesem bile bu gözlere bakarken reddetmek ne mümkündü? Onayladığımda direkt bavul hazırlamak için yukarı çıkarmıştı beni. Bavul hazırlarken, kendince bir şeyler anlatıyor ben ise sadece gülümseyerek onu dinliyordum. Çok seviyorum be merkez. Çok.
2-3 saate üniversiteme gitmek için yola çıkıcaz ama ben uyuyamıyorum. Uyku düzenimi cidden düzene sokmam lazım. Şuan saat gece dört ve benim pazartesi de 9 da dersim var. Ve psikolojiye girişle başlıyorum üniversite hayatıma çok gerginim ama sevgili çiftim beni minnoş bir kediye çevirdiği için gitmeden bir bölümcük daha yazayım dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRE
Fiksi PenggemarKabilesi tarafından kucaklanmayan çocuklar büyüyünce sıcaklığı hissedebilmek için köyü yakarmış. Onlar da bu ateşte beraber yanmayı kabul ettiler.