24. Bölüm

59 5 0
                                    

Nazlının ağzından

Nazlının iç sesi
(Olamaz! Ne yapıcam ben şimdi! Ne açıklayacağım Erdeme! Her şeyi duydu! Of Nazlı bi ağzını tutamıyosun!)

Ben donmuş bir şekilde Erdeme bakarken Duru hemen araya girdi.

Duru: E-Eee, E-Erdem? Ne işin var senin burda? Gitmemiş miydin sen?

Erdem: B-Bir şeyimi unutmuştum da, o yüzden geri döndüm. Daha demin duyduklarım doğru mu?

Duru: Haa, yook! O sen değilsin. Bizim eski okulda bir Erdem vardı, Nazlıda ondan baya hoşlanıyordu. Biz o Erdemden bahsetiyorduk.

Erdem: Yaa, öylemi? Demek baya hoşlanıyordu...

Durunun söylediği şeyle birden duraya baktım ve çaktırmadan koluna sertçe vurdum. Duru vurmamla kolunu ovalamaya başladı. Fısıldayarak konuştum.

Nazlı: Naptın kızım sen ya! Eski okuldaki Erdem ne alaka! Bizim okulda öyle biri yoktu ki!

Duru: Kızım durumu toparlamaya çalışıyorum işte!

Erdem: Neyse ben gideyim artık. Siz devam edin konuşmanıza. Çok önemli biri olucakki Nazlı baya heycanlı anlatıyordu. Görüşürüz.

Ben daha konuşamadan Erdem arkasını dönüp hızla evden çıktı.

Duruya döndüğümde çok sinirliydim. Böylemi durumu toparlamış oldu yani! Dahada batırdı resmen!

Nazlı: Duru! Artık bir karar vermemiz gerekiyor ya! Ben söyliycem Erdeme gerçeği! Sende bir yolunu bulup Tolgayla konuş bence! Her şeyi batırdık! Ben gidiyorum!

Koşarak içeri girdiğimde hemen çantamı alıp çıktım evden. Dışarı çıktığımda soğuk rüzgarla açıkta kalan bacaklarım üşümeye başladı. Sonbahara girmiştik ve bu yüzden havalar yavaş yavaş soğumaya başlamıştı. Üşümemi umursamadan etrafıma baktım. Erdemi arabasına binerken gördüğümde koşarak yanına gitmek istedim ama arabasını çalıştırınca ona yetişemeyeceğimi anladım. Hemen yanımdan geçen bir taksiyi durdurup bindim.

Nazlı: Abi, öndeki arcı takip et!

Taksi ile Erdemi takip ediyordum. Acaba nereye gidiyordu?

Yaklaşık 20 dakika sonra Erdem arabayı durdurup indi. Burası bir sahil kıyısıydı. Erdem denize doğru yürüdü ve önünde durup ellerini cebine soktu. Sadece uzağa bakıyordu...Gün batımını izliyordu...Büyük ihtimalle bir şeyler düşünüyordu...

Taksiciye parasını verip taksiden indim. Yavaş yavaş ona doğru yürüdüğümde kendimi hazırlıyordum. Ona gerçeği söylemeliydim. Arkasından ona doğru yavaş yavaş gelirken duyduğum sesle olduğum yerde durdum.

Erdem: Niye geldin?

Benim burda olduğumu nerden anladı?

Boğazımı temizleyip konuştum.

Nazlı: Bak-

Erdem: Nazlı...Eve dön. Şu an konuşmak istemiyorum.

Konuşurken bir saniye bile bana dönmemişti.

Nazlı: Erdem...konuşmamız gerekiyor.

Erdem: Nazlı... Eve git. Yalnız kalmak istiyorum.

Nazlı: Erdem-

Erdem: Nazlı, git dedim. Lütfen beni şu an yalnız bırak.

Nazlı: peki...öyle olsun...gidiyorum.

Koşar adımlarla ordan uzaklaştım. Sanırım şu an konuşmanın sırası değildi. Erdemden bir kaç metre ötede bir iskele vardı. Oraya gittim ve en ucuna oturdum. Ayaklarımı denize doğru uzattım. Kafamı çevirdiğimde Erdemi uzaktan görebiliyordum. Hala uzağa bakıyordu...

Neredeyse yarım saat boyunca orda oturdum. Gün batımını izledim. Ayağı kalkacakken bir ayağım tahtanın arasına sıkıştı. Ayağımı çeke çeke çıkarmaya çalıştım ama olmadı. En sonunda sertçe çektiğimde birden ayağım tahtanın arasından çıktı ve arkamdaki denize düştüm. Tek sorun.....Yüzme bilmiyordum!

Hem çırpınıyor hemde çığlık atıyordum. Çok fazla su yutmuştum. Artık çırpınıcak gücüm kalmadığında dibe doğru yavaşça batmaya başladım. Kalp atışlarım yavaşlamaya başlamıştı. Nefesim tükenmek üzereydi. Gözlerim kararmaya başladığında artık ümidimi kesmiştim...Ama o sırada bir el belimi sıkıca kavrayıp beni hızlıca yukarı çıkarmaya başladı. Ne yazık ki yavaş yavaş bilincimi kaybetmiştim.

Erdemin ağzından

Düşünüyordum...Birini seviyor...Ama ben onu seviyorum...Ama belkide sevmiyor...Belkide eski bir anısını anlatıyordu...Belkide eskiden seviyordu çocuğu...peki ya hala seviyorsa? Of! Kafam çok karışık!

Nazlıyı yanımdan gönderdiğimden beri ilerideki iskelede oturuyordu. Bende onu izliyordum...Gün batımının altında o kadar güzel gözüküyordu ki, gözlerimi ayıramıyordum...Dayanamayıp telefonumu çıkarttım ve gizlice fotoğrafını çektim. Ne yapayım? O da beni çekmişti.

Telefonumdaki fotoğrafa bakarken bir çığlık sesi duydum. Hemen başımı telefondan kaldırdığımda Nazlının orda olmadığını fark ettim. Denize baktığımda Nazlının suyun içinde çırpındığını gördüm. Sonra birden çırpınmayı bıraktı. Onu artık göremiyordum. Hemen koşmaya başladım. O kadar hızlı koluyordumki insanlara çarpıyordum. İçinden sadece tek bir cümle geçiyordu..

"Sakın ölme!..."

Erdem: Bu lanet iskele neden bu kadar uzakta!

Koşmaya devam ettim ve sonunda iskele gelmiştim. Üstümü bile çıkartmadan hemen denize atladım. Biraz derinlere indikten sonra onu gördüm...O güzel saçları suda dalgalanıyordu... Hızlıca yüzerek belini sıkıca kavradım ve yukarıya doğru yüzmeye başladım. Nefesim tükenmeye başlamıştı. Burdan bir an önce çıkmamız gerekiyordu...

Son nefeslerimi tüketirken sudan çıkmayı başarmıştık. Bir dakika...Nazlı hala gözlerini açmamıştı. Hayır! Hayır! Hayır! Düşündüğüm şey olamaz!

Nazlıyı hemen iskeleye yatırdım ve bende denizden çıktım. Baş uçuna geldiğimde hala gözlerini açmamıştı. Kulağımı burnuna yaklaştırdığımda nefes almadığını fark ettim.

Erdem: Hayır...Hayır...HAYIR! Ölemezsin! Şimdi ölemezsin Nazlı!

Gözlerimden yaşlar akarken hemen kalp masajı yapmaya başladım.

Erdem: 1!...2!...3!...

Sonra Nazlının dudağına yapıştım ve suni teneffüs yaptım. Tekrar kalp masajı ve tekrar suni teneffüs...olmuyordu! İşe yaramıyordu!
Nazlının elini tuttuğumda gözlerimden yaşlar akıyordu.

Erdem: Nazlı...Aç gözlerini hadi! Nefes al artık!

Birden tüm nefesimle suni teneffüs yaptım. Ama o da işe yaramadı. Artık umudumu kesmiştim. Nazlının elini tutup ağlamaya başladım.

Erdem: Daha sana, sana aşık olduğumu bile söyleyemedim...Böyle gidemezsin...

Birden sanki elimi sıkmış gibi hissettim. Bir daha sıktığında Nazlıya baktım. Ağzından yuttuğu sular çıktığında öksürmeye başladı.

Erdem: Allahım sana şükürler olsun!

Hemen Nazlının kafasını kaldırdım ve onu göğsüme çekip sıkıca sarıldım.

Erdem: şükürler olsun! Şükürler olsun! Geldin!

Nazlıda bana sarıldığında zar zor konuştu.

Nazlı: Geldim...

YAZ ŞARKISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin