1710... Fransız ihtilali öncesi halkın yavaş yavaş ayaklanmaya başlamasının net olmayan, ama tahmin edilen o tarihi. Kilisenin, Hristiyanlığın bütün Avrupa'nın üstüne karanlık bir perde gibi kapandığı; tıp, astroloji gibi alanlarda deneylerin yasaklandığı bir zaman. Fyodor, ülkesinden Avrupa'ya gelen bir rahipti. Buraya gelmesinin nedeni, Ortaçağda kilisenin aşırı zengin olmasıydı. Rahipler inanılmaz paralar kazanıyordu. Hepsinin özel kaleleri, malikaneleri, sayısız hizmetçileri vardı. Kral bile rahipler ne derse onu yapıyordu. Fyodor da her zaman saygın birisi olmanın hayalini kurmuştu ancak ülkesi buna pek müsait değildi. İncili ezbere bilirdi, neredeyse yazılan bütün incilleri okumuştu. Ailesi her ne kadar onun bu fikrini desteklemese de birşey diyemezlerdi çünkü Fyodor her zaman ailesinden bağımsız bir çocuk olmuştu. Kiliseye verilmesinde tabii ki ailesinin payı vardı. Ancak bu kadar fazla gelişmesi tamamen kendi istek ve çabasıylaydı. Ülkesi o zamanlar fakirdi. Halk kendi kendini aşağı çekiyordu. Fyodor da bu insanlarla uğraşmak istemiyordu. Bu yüzden kendini burada geliştirip bu boktan ülkeyi düzeltmekle hayatını geçirmek istemiyordu.
Bir gün göçler sırasında araya kaynayıp biriktirdiği üç beş kuruş parasıyla Avrupa'ya giden bütün yolu geçmek için hazırlanmıştı. Bunca kişi arasında fark edilmemesi çok doğaldı. Göç esnasındaki olaylarda anlatmaya değer birşey yoktu. Zaten bu olayın ardından 6 sene geçmişti. Fyodor kilisedeki baş rahibin favorisi olmuştu 3 yıldan kısa bir sürede. Bu zamanda pek birşey yapmamıştı. Ancak zenginlik içinde yaşıyordu. Gerçekten de hayal olarak başlayan bu hayatı dilediği gibi gidiyordu. Rahipler her sabah ayin yapıyor, her akşam birlikte kiliseyi kapatıp kendi malikanelerine dağılıyorlardı. Ancak her akşam da kilisede bir kişi kalıyordu. Bu böyle 6 sene sürüp gitmişti. Daha şimdiden zamanın nasıl da akıp gittiğini anlayamamıştı.
Bir gün baş rahip Fyodor'un yanına geldi. Ona bir parti hakkında birkaç şeyden bahsetti ve kendisi ile gelmesini istediğini söyledi. Tanıdığı bir tasarımcının galası gibi olacaktı. Baş rahip o kişiyi çok iyi tanıdığı için kendi malikanesinde yapılmasına izin vermişti. Fyodor'un anladığı kadarıyla maskeli bir baloydu bu. İlgisini çekmiyordu ancak baş rahibi reddedecek değildi. Zaten bugün nöbet sırası onda değildi. Yani kafası rahattı. Fyodor kendisini onayladıktan sonra baş rahip keyifli bir şekilde omzunu patpatlayıp yemek masasına döndü. Bugün akşam yemeğini birlikte yiyip kutsal şarap içeceklerdi. Fyodor da baş rahibin arkasından sofraya gidip herkese Tanrının selamını verdi. Daha sonra hep birlikte sağlığına kadeh kaldırdılar.
Akşam ayini ve yemekten sonra Fyodor herkese iyi akşamlar diledikten sonra karanlık sokakta, siyah kıyafetleriyle evine doğru yürümeye başladı. Ancak içinde bir huzursuzluk vardı. İzleniyor muydu? İzleniyor ise bile bunun evine kadar devam etmemesini umdu. Evinde sakladığı deney formülleri ve malzemeler vardı. Bunlar keşfedilirse gerçekten başı belaya girerdi. Kiliseden kovulurdu. Bununla da kalmaz, çarmıha gerilip kilisenin önünde yakılırdı. Daha önceden bunu canlı canlı izlemişti. Bu yüzden yakalanmayı düşünmek bile istemiyordu. Gerçi yakalanacak birisi de değildi. Gerçekten izlendiğini düşünmeye başladığı zaman birden bilmediği karanlık bir sokağa girdi. Tahmini doğruydu. Siyah pelerini sayesinde karanlıkta görünmüyordu. Sadece mor gözlerini açıkta bırakmıştı. Küçük melon şapkası olan bir adam sokağa girdiği zaman pelerinini yüzünden çıkardı ve adamı duvara yaslayıp hançerini boğazına dayadı. Adam anında ellerini kaldırmıştı.
"Kimsin?"
"Sadece birisi."
"Adını söyle. Daha önce seni görmedim."
"Buralardan değilim."
"Ne diye beni takip ediyorsun?"
"Sadece ilgimi çektin. Ve davranışların bir rahibe göre garip."
"Bu seni ilgilendirmez. İşine bak ve benden... Uzak dur."
Adam kıkırdamış ve ellerini indirmişti boğazındaki hançer oradan çekilince. Daha sonra adam, Fyodor'un pek de dikkate almadığı kelimeleri söylemesinin hemen ardından kayboldu.
"Tekrar görüşeceğiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐶𝐻𝑈𝑅𝐶𝐻 𝐵𝐸𝐿𝐿𝑆 [𝐹𝑦𝑜𝑧𝑎𝑖]
FanfictionFyodor, kendisini dine adamış bir rahipti. Ancak bir tarafı her zaman bilim için meraklıydı. Ortaçağ karanlığı kendisini de kapatacak mıydı? Yoksa şans eseri tanıştığı sinir bozucu birisi onu Kilisenin elinden kurtaracak mıydı?