başlangıç

5 0 0
                                    

Bir sabah uyandığımda etraf çok daha farklı geliyordu. Renkler çok daha soğuk ve dengesiz gibiydi, kendi kendime 'sanırım delirmeye başlıyorum, neyse zaten kaçınılmaz bir sondu' diye söylendim. Bugünün havasından bile çevremdeki insanların davranışlarının farklı olacağını sezimlemiştim sanki. Mutfağa gittim, evdekilere selam verdim davranışları aynıydı ama hepsinde bir soğukluk ve tepki sezimliyordum ve hayır kafamda kuruyor da olamazdım, bunu yaptığım zamanlar oluyordu ama farkındaolurdum genellikle öyle anlarda. Birşeyler olmuştu, çökmüştüm ve ben bilmeme rağmen bilmiyordum ilginc bir histi doğrusu. Kendi zihnim kendinden kaçıyor gibiydi. Daha fazla bu boğucu ortamda nefes almak istemiyordum, adeta bir panik atak krizi geçirmeden önceki son düzgün nefes alışlarımı yaşıyor gibiydim. Dünya olduğundan daha boğucu ve asla düzelmeyecek gibi hissettiriyordu, yalpalayarak dışarı çıktım dışarda derin bir nefes alabileceğimi sanıyorken gözlerim karardı.

Bayılmışım.

Çevremin renkli olduğu zamanları anımsadım, dünyadaki hiçbir derdim yokmuş gibi koşuşturduğumu. Şimdi olsa o kadar derin düşünebilir miydim kendim ile baş başayken, kendimle o kadar zaman geçirmeye cesaret edebilir miydim? İçimdeki kendime bile açıklayamadığım vicdan azapları yakalar mıydı eğer o kadar süre sabit durursam,  peki ya onlara doğru koşmaya başlasaydım onlar mı kaçmaya başlarlardı ve sonunda onları özleyecek olduğumun gerçekliği ile baş başa kalırdım..

Sanırım son günlerde fazla düşünüyordum, belki de ilk uyandığımda kendime söylemiş olduğum delirmeye başladığım argümanını doğrulardı bütün bunlar kim bilir.. bayılmış olduğumun farkındaydım artık sanırım ama fiziksel bedenim çok uzaklardaydı ve yaklaşmasını istiyor muydum bilmiyorum. kendimle baş başa kalmak iyi gelebilirdi sanırım ve şu anda istemsiz olarak yapıyor olduğum şey de tam olarak buydu.

Çok uzun süre hayatta kaldığımı farkettim, aklımdan bir çok anı aynı anda geçiyor gibiydi bazılarını hatırladığımdan bile emin değildim ki belki de uyduruyorumdur kim bilir? Yaşamış olsam da uyduruyor olsam da hiçbir şeyi kimseye kanıtlayamazdım. Kendimin tek şahidi kendimdim gerçekten de.

Ne diyorduk, evet, fazla yaşamıştım. Uyanmayacak olmayı diledim ama beyin ölümümün gerçekleşmiş olduğu bir senaryoda da kendim ile başbaşa kalabilecek olamayacağımın da farkındaydım. Hayır, bunu istemezdim daha kendimle konuşacak olduğum çok şey vardı -kendimle konuşacak olduğum bu kadar şey olduğunun farkına vardığımda da 'belki de istiyorumdur' diye düşünecek olacak olma ihtimalim de beni bir miktar korkutmuştu, belki de bayıldığımda gördüğüm o absürt rüyalardan görme zamanım gelmiştir' diye düşündüm.

Çocukken olduğumdan farklı ya da hissettiğimden farklı davrandığım zamanları anımsadım ilk önce, uzun zamandır o dönemleri hatırlamıyordum, o zamanki çevremdeki insanlar da farklı insanlardı sanki ya da benim kafama işledikleri yönleri onları oldukları insanlar olarak anımsamamı zorlaştırıyordu. O zamanlarda kendime karşı olan sorunluluklarımı ve dünyaya karşı olan farkındalığım da farklıydı sanki. Yalan söylemenin kötü olduğu söylenmişti ve ben kötü bir insan olmaktan korkuyordum, doğduğumdan beri iyi olduğumda/ iyi şeyler yaptığımda tebrik edilmiş, kötü şeyler yaptığımda ise beni yetiştiren insanların bile -ki onlara şartlı olarak dünyaya geliyorsun, asla soyutlanamadığın bir gerçekliktir bence akraba bağı- bana karşı olan bakışlarının değiştiğini farkediyordum. Elbette korkacaktım kötü biri olmaktan. Kendime karşı olan vicdan azaplarım ve kendime söylediğim yalanlar da tam olarak bunun farkındalığının oluşmaya başladığı yaşlarda oluşmaya başlamıştı. Bi davranışımı gerçekleştirirken tam olarak ne hissettiğimi karşı tarafa yansıtmadığımda (yansıtamadığımda) yalan söylediğimi hissediyordum ve bu beni kötü bir insan yapardı -en azından o ben öyle düşünüyordu yani- kötü insanlar sevgiyi, sevilmeyi hak etmezdi. Ebeveyinlerim, çevremdeki insanlar bana sevgi gösterdiğinde vicdan azabı çekmeye de o yaşlarda başlamıştım sanırım. Bu tarz bana zarar veren alışkanlıkları bu kadar erken edinmiş olmam gelecekte bırakmamı da zorlaştıracaktı. Mental bağımlılıkları bırakmak fiziksel bağımlılıkları bırakmaktan daha zordu sanırım, çünkü eğer sigaraya bağımlıysan fiziksel olarak ondan kopman en azından senin elinde oluyor ama beyninin içinde gerçekleşen bir alışkanlıktan ne kadar uzun süre kaçmaya çalışırsan o kadar fazla tutunuyorsun.

Gerçekten uzun süre yaşamışım diye düşüdüm ama sanırım düşünecek çok daha fazla şeyim vardı. O sırada aklımda bir sorunun daha canlandığını anımsıyorum: "Yazmaya başladığın andan itibaren ölene kadar yazmaya devam ettiğin bir kitap intihar mektubu olur muydu?" sanırım evet ama konumuz bu değildi, öz bilincimin kendimde olduğu bir zamanda uyuya kalmıştım ve bu her zaman insanın başına gelmezdi zihnimin derinliklerine inebilir unutmuş olduğum anılarım üzerüne yoğunlaşabilirdim. Bunun daha önce başıma gelmesini hayal ettiğime eminim yani hipnoz altında olmak gibiydi, kendime karşı tamamen dürüsttüm ama zihnimin dizginlerini de başkasının eline vermemiş olmanın tatmini de vardı üzerimde.  

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 28, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

belki de yeterince uzun bir intihar mektubuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin