(Flash Back)
Ertesi gün yeniden okula hazırlanmak için erkenden kalkmıştım. Her sabah erken kalkmak ve uykumu alamamak beni ne kadar zorlasa da bir şekilde enerjik olabiliyordum. Çantamı hazırlayıp hazırlamadığımı kontrol ettikten sonra omzuma alıp evden çıktım. Sert rüzgar yüzüme çarparken hava, sabah saatleri olduğu için serindi. Soğuk havaları sevdiğimden midir bilinmez, bu durum hoşuma gitmişti.
Okul servisi evimin tam önünde durduğunda bahçe kapısından dışarı çıktım. Ben bindikten sonra kapanan kapıya son bir bakış atıp boş yer var mı diye üstünden göz gezdirdim. Tekli boş yer bulunca oraya yerleştim. Servis ile 20 dakika süren yolu uyuklayarak geçirmiştim.
Sınıfa girdiğimde ise tüm duygularım birbirine karışmış gibiydi. Sınıfta 5-6 kişi vardı ve Jisung'u ortak oturduğumuz sıramızda görmüştüm. Dün yaşananlar aklıma bir bir dolarken sakin kalmaya çalıştım ve titreyen ellerimi ceplerimin içine sokarak gizledim. Çantamı sıranın köşesine bıraktıktan sonra sırama oturdum. Geldiğimden beri ne Jisung benim yüzüme bakıyordu ne ben onun yüzüne bakıyordum. Saçma bir gurur savaşıydı bizimkisi. O uzaklaşan taraf olduğu için belki de beni küçümserken ben, uzaklaşılan taraf olduğum için biraz haklı olarak tripliydim.
Bu tribimi çekecek birisi var mıydı diye sorarsanız eğer... artık yoktu..
Her neyse işte. İlk dersimiz yine matematikti. Matematik öğretmenimiz aynı zamanda sınıf öğretmenimiz olduğu için matematiğim kötü olsa bile aramızı iyi tutabiliyordum.
Öğretmenimiz derse girdiğinde ilk ders olmasını umursamadan yeni konuya geçti. Dersin ilk dakikalarında farkettiğim kadarıyla Jisung, söz hakkı almak için elini kaldırıp indiriyordu. Kararsız gibiydi. En sonunda kararını vermiş olacakki söz hakkı istedi.
"Öğretmenim yerimi değiştirebilir misiniz?"
Öğretmenimiz başta şaşırdı. Çünkü biz okulda tanınan en yakın arkadaşlardık. Yaklaşık 2 dönemdir yan yana oturuyorduk. Bazen okul birinciliği ve ikinciliğini paylaşsakta birbirimizi kıskandığımız olmuyordu. Yani en azından ben kıskanmıyordum.
"Neden Jisung?"
"Dönemin başından beri burada oturmaktan sıkıldım da. Beni Heesung'un yanına alabilir misiniz?"
"Elbette geçebilirsin. Tabii Minho, Seo Jin ile oturmayı kabul ederse."
Tüm gözler bana çevrildiğinde gerildim. Zorunlulukla baş sallayıp "Benim için farketmez." Dedim. Anında eşyalarını toplamaya başlayan Jisung'a kırgın gözlerle baktım. Cidden ne olmuştu böyle? Ne ara bu kadar uzaklaşmıştık birbirimizden?
Dersten uzaklaşan sınıf ben ve Jisung hakkında dedikodular ortaya koyarken bu durumdan hiç memnun değildim.~~~~
"Alooo~"
"Efendim Seungmin."
Odama kapanmış, kanal sayfama edit yapıyordum. Bu benim için bir terapi gibiydi. Her ne kadar diğer insanlar bunu garip bulsa da beni gerçekten rahatlatıyordu.
"Ne yapıyorsun bakalım?"
"Kanal sayfasına edit yapıyordum."
"Yine mi? Ne zaman mesaj atsam veya arasam her zaman edit yapıyor oluyorsun. İşsiz misin hayatım?"
"Benim işim bu canım."
"Her neyse işteee~ Felix ile buluşacağız. Chang'da olacak. Sen de ge~l."
Arada kalarak dudaklarımı büzdüm. Felix ile eh işte türünden bir samimiyetimiz vardı. Fakat Seungmin'in abisi Changbin Hyung ile bir diyaloğumuz olmamıştı. Pek gitmek istemiyordum çünkü onları rahatsız edebileceğimi düşünüyordum. Saate baktığımda tam olarak sekiz olduğunu gördüm.
"Ailem izin vermez bu saatte."
"Heh. Gelmeni isterdim dostum. Ailenin fikrini değiştirebilirsen aramıza katıl. Seni seviyorum~"
Arama sonlandığında telefonumu kapatıp yatağa fırlattım. Tamamladığım editi kanal sayfama yükleyip çizgisiz defterlerimden birini aldım. Kalem kutumdan da rastgele bir kurşun kalem çıkartıp resim çizmeye başladım.
Birkaç saat boyunca uğraştığım görüntüye son kez tatmin olmuş bir bakış atıp elime telefonumu aldım.
Anahtar sesini duymamla elime aldığım telefonu hızlıca bırakıp test kitaplarımı çıkardım. Ebeveynlerim dört gündür iş gezisindelerdi ve onlara bu dört günü verimli geçirdiğim imajını vermem gerekiyordu.
Kitabı açıp daha önceden çözdüğüm bir sayfaya geldim. Tahmin ettiğim gibi annem gelir gelmez odama girmişti- hayır, daha çok dalmıştı.
"Deneme nasıl geçti?"
İnsan dediğin bir hal hatır sorar. Ama diyorum ya, insan dediğin. Alışkın olduğum bu durum üzerinde fazla durmadım. Nasıl olsa derslerim hep benden öncelikliydi değil mi?
"İyi."
Annem sinirli bir şekilde sertçe nefes verip konuştu.
"Umarım dediğin gibi geçmiştir. Yoksa telefonunu elinden almak zorunda kalacağım."Bla, bla, bla. Her zamanki boş şeyler.
"Sonuçlar akşama ya da yarına açıklanırmış."
"İyi." Sertçe kapımı kapatıp odamdan çıktıktan sonra derin bir nefes aldım. Boğuluyor gibi hissediyordum. Her zaman ikinci plana atılmak fazlasıyla koyuyordu.
Son günlerde zihnime hapsolan olumsuz düşünceler ve kendi üzerime kurduğum psikolojik baskıya dayanamayıp sessizce ağlamaya başladım. Ellerimi hıçkırıklarım duyulmasın diye ağzıma bastırırken ağlamam daha da şiddetlenmişti. Bu yıkılmış halimi gören zihnim ise kafamda ikinci plana atıldığım sahneleri oynatmaya başladı.
Bir müddet ağlamam böyle devam etse de ağlamanın saçma olduğunu düşünüp gözlerimi bir peçeteyle kuruladım. Kafamı dağıtmak için kitap okuma fikrini aklıma geldiği an sildim. Tüm duvarımı kaplayan kitaplıktan okumak istediğim bir tane bile kitap yoktu. Daha çok moralimi bozmamasını dileyerek kanal sayfama giriş yaptım. Son 1 ayda gelen yorumları okuyacaktım.
Studio uygulamasına tıklayıp yorumlar kısmına girdim. Yorumların aynı hesaptan olması beni şaşırtmamıştı.
Jijitsu_mi adlı hesaba alışmıştım sanırım. Edit yüklediğimde ilk önce o yorum atmış mı diye bakıyordum. Tabii arada cevaplıyordum ve arkadaş olduğumuzu düşünüyordum.
Gözüm sağ üst köşedeki tarihe kaydığında 24 Ekim'de olduğumuzu gördüm. İçimi bir heyecan duygusu kaplarken üstünde w harfi olan turuncu uygulamaya girdim. Pek bir takipçim yoktu ama kafama göre yazıyordum zaten. Son yazdığım fici görünce aklıma farklı düşüncelerin dolmasına engel olamadım.
"Onu bu kadar çok özlediğimi bilse, bana geri döner miydi tamamı ile?"
—————
———Evet flashbacktaki minho 5. Sınıf arkadaslar dogustan sair ruhlu cocugum
İyi akşamlar güzeller
10.12.2023 / 12.22
ŞİMDİ OKUDUĞUN
still with you • minsung
Fanfic"Bir Japon efsanesine göre güneş ve ay birbirlerini seviyormuş fakat zaman farkı yüzünden kavuşamıyormuş. Tanrı da güneş tutulmasını onlar kavuşsun diye yaratmış ki insanlar 'imkansız aşk' diye bir şeyin olmadığını anlasın.." Başlangıç: 14 Mayıs 202...