Ne Olur, Gitme

55 5 0
                                    

Çok çirkin görünüyorum değil mi?

Bu geceyi unutamıyorum. Bu geceyi unutmayacağım. Karşımdaki yansımam, gerçek yüzüm gibiydi. O pahalı kıyafetler, paralar.. Hiçbirisinin önemi olmadığı bir gündü. Ran ve Rindou'un yanından kaçıp kaçıp sevdiğim kadının ve en yakın arkadaşımın yanına gittiğim bir resim, tam gözlerimin önündeydi. Tam ortalarındaydım, gözlerim ışıl ışıldı. Akane her zamanki gibi sarı saçlarını savurup güneş gibi parlayan gözleriyle gülümsemiş ve tek kolunu boynuma dolamıştı. O zamandan kalan tek şey galiba bana hediye ettiği zincirli küpelerin hala duruyor oluşuydu. Birtek, onlar duruyordu. Ben, başka bir yoldaydım. Akane toprağın altındaydı ve nerede gömülü olduğunu bile bilmiyordum. Ah.. Birde Senju vardı. Kawaragi Senju. Biricik arkadaşım. Şimdiki arkadaş çevremin yakınından bile geçemeyen bu sıcacık görüntü, sanki beni daha çok ağlatmak ister gibi birde notlar içeriyordu. İlk başta platonik olan aşk hikayem Senju sayesinde karşılık bulmuştu. Ya da, ben öyle sanmıştım. Sonrasını hatırlamak istiyordu hafızam. Bu yüzden ben de resimleri bir kenara atıp sendeleyerek kalktım yerimden. Dünya üzerinde en ağır içkiler, uyuşturucular.. Galiba hiçbirisi bu gecenin bu karamsarlığıınıı alamazdı. Bu yüzden ben de, sessiz sessiz acımı çekmeye devam ettim. Çünkü diyorum ya, ben zaten daha fazlasını hak ediyordum. Nasıl o Emma denen kıza, Naoto'ya, kız kardeşlere geri kalan herkese nasıl eziyet ettiysem Akane'ye de etmiştim. Eğer öldürmem söylenirse o rehineleri geçtim, Inupi'yi bile öldürecektim. Eğer canım bu kadar tatlı olmasa zaten şimdiye kadar kendimi öldürmez miydim?

Kapının çalınma sesi kulağımda çınlarken sallana sallana kapıya doğru yürüdüm. Akane? Hayır. Karşımdaki kişi o değildi. Onun benim için gönderdiği kabustu. Gözlerim yeniden kendi elimde olmadan dolduğunda dudaklarımı ısırdım ve bir anda ona sımsıkı sarıldım. Şu anda gerçekten benim için Inupi değildi. Inupi ne zaman benim için Inupi olmuştu ki? Onu gördüğüm günden beri Ran'n söylediği gibi, o benim için kendi vicdanımı bastırdığım birisiydi

Gelmemeliydin.

Gelmemeliydi. Ona zarar verme ihtimalim vardı. Ve benim verdiğim zararlar sadece psikolojik olmuyordu, ben gerçekten zarar ziyandan başka bir şey değildim. Ağzımdan kaçan hıçkırığı bastıramadan başımı eğerek iki elimi de omzuna yaslayıp başımı eğdim. Gözünün önünde bu kadar çirkin, bitkin, yıkılmış bir halde olmak tıpkı Akane'nin önünde deli gibi utançtan titrediğim zamanları hatırlatıyordu bana. Bir müddet başımı eğmiş, onun beni çenemden tutup kaldırmasıyla kaldırmıştım. Eminim ki küçük gözlerim şişmişti ve berbat bir haldeydim. Sinirimi yenik düşüp omuzlarını sıkıştırdım ve onu kendimden sertçe iterek boşluğundan faydalanıp yere doğru savrulmasını sağladım. Ardından sinirimden ne yapacağımı bilemeden yerden kalkmasına izin vermeden yanına koşmuş, sertçe kasıklarına oturup ceketinden hınçla tutarak yüzüme yakın tuttum. Birkaç kez silkip kaşlarımı çattım

Bana şu gözlerle bakmandan nefret ediyorum. Senden nefret ediyorum. Sen.. Sen neden geldin?!

o kadar çok vurmak istemiştim ki şu masum suratına, gerçekten o benim için şu an Inupi değildi. Artık ağlamamı susturmak bir yana, onun gözlerinin dolması dahi sinirimi yatırtıramamıış gibiydi

Sebepsiz yere girdin hayatıma. Her şeye burnunu sokuyorsun. Canımı o kadar sıkıyorsun ki, senden kanımın son damlasına kadar nefret ediyorum.

bunları söylerken her kelimemin ardından onu sarsmaya devam etmiştim. Bir iki damla gözyaşı güzel yüzünü ıslatsa da saudırmaya bir süre daha devam etmiş ve yeniden yüzümü yüzüne yaklaştırmıştıım

Uzak dur benden. Sokma burnunu hayatıma. Aynı liderin Draken gibi, liderim Sanzu gibi, Keisuke gibi, Taiju gibi ol. Yaklaşma bana. Öpme beni. Bakma. Görme. Merak etme. Sarılma. Ağlama. Yapma.

ellerimin üzerindeki elleri sayesinde onu sarsmayı bırakmış ve sinirlice yerimden kalkıp üzerimde neredeyse kan revan içinde kalan gömleğimin düğmelerini açmıştım. Cebimdeki gümüş silahımı çıkartıp cam masaya fırlatıp attıktan sonra hala yerde yattığını görmek, sinirlerimi daha da geriyordu. Kol düğmelerimi çıkartıp silahımın yanına koyduktan sonra belli belirsiz fısıldadım

Hiçbir şey bilmiyorsunuz. Sanıyorsunuz ki herkes isteyerek seçiyor kendi hayatını. Ne cinsiyetimi, ne ailemi, ne sevdiklerimi, nne de şimdi kendi konumumu ben seçtim. Canını aldığım kim varsa bana ettiği beddualar yüzünden böyle oluyor değil mi? Her şey Akane yüzünden. Evet, onun laneti yüzünden.

yerinden kalktığını hissettiğim de bakışlarımı ona doğru çevirip yanına doğru yaklaştım. Yaştan ıslanan yanağına tek elimi kaydırıp yüzümü buruşturdum.

Ağlıyorsun. Neden ağlıyorsun? Bu kadar güzelliğe ağlamak yakışıyor mu?

ona biraz daha, tam bu an için yakın olmak istediğimden, gitmemesini de fırsat bilerek alnımı alnına bastırdım.

O benim olamadı belki ama, senin benim olmanı çok isterdim. Mis gibi kokunu içime çekebileceğim, saçlarını okşayabileceğim, belki de.. Normal hayatlarımız da seninle tanışmayı çok isterdim.

boş boş konuşsam da dinliyordu beni. Bu yüzden, konuşuyordum ben de. Bu sefer öbür elimde Akane'ye göre hafiften tombul olan öbür Yanağını da kavramış, alnımı alnına sürterek hafiften gülümsemiştim.

Eğer, gerçekten böyle tanışmasaydık da yine böyle koşar mıydın bana? Yine seni böyle istiyor olur muydum?

bu gecenin hatrına diye fısıldadım kendi kendime. Güzelim gözleriyle vana baktığını adım gibi biliyordum. O kadar beynim de vücudum da yaşadığım sinir krizleri yüzünden açıktı ki o anda tamamen hislerimle hareket ettim. İnce dudaklarım, onun kırmızı ağlamaktan hafif kızaran dudaklarına kapandığında o anda, kanıma kadar nefret ettiğim bu çocuğu kendi isteğimle öpüyor olmanın aptallığı ile bir kez daha yüzleştim. Çok öpmek istemiştim, zaten hiçbir şey normal değildi. Bunub da normal olmaması kadar doğal bir şey olamazdı. Belki de benim normalim, onun da normali buydu. Dudaklarımız ne kadar birbiriyle karıştı mı bilmiyorum, onu o kadar uzun süre ayakta yüzünü okşarken öpmüştüm ki sanki susuz kalmış gibiydi. Minik bir ses dudaklarımızı ayırınca hafifçe gülümsedim ve baş parmağımı alt dudağına bastırıp gözlerimi hiç açmadan fısıldadım.

Ne olur, gitme.

Keyifli okumalar!!

Glowing in the Dark | Kokonui. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin