13. ACI ŞEKİLLENDİRİR

32 9 0
                                    


"Acıydı şekillendiren, acıydı yol gösteren..."

×××              

İnsan öyle bir anda hayattan soğumaz. Kademe kademe...
Bazıları ise donmaya mahkûm edilmişlerdir...
Dıştan bakınca çoğu insanın aynasına toz pembe hayatı yansır. İnsanın içinde ki hayat yeri gelir sadece enkazlardan ibaret olur. O yüzden herkesin hayatı kusursuzdur diyemiyorum...

İnsan kendini tam anlamıyla tanıyamaz. Kendimize dair içimizde daha bilmediğimiz neler var.
Ne yazık kendini tanıdığını sananlara...

Bazıları vardır ki en kötü anda bile o pozitif duyguyu kalplerine aşılarlar. Bazıları ise dünyanın sonsuz yaşam yurdu olmadığını bildiği için kendilerini eğlenceye vururlar.

Peki ya kaçırdığımız şeyler ve bizden kaçan şeyler ?
"Kaçan kovalanır" derler. Oysa ben etrafta yaşam ışıltılarını kovalayan pek İnsan göremiyorum...

Herşeyden öte pek az insan zafer bayrağını kaldırmıştır. Birde hayatı onlardan dinlemek lazım. Onların yollarında papatyalar veya güller olmaz. Onlar o dikenli yollara mahkûm edilmişlerdir. Çoğu zaman arkalarında birilerinin gölgesi görünür lâkin halisilasyondan ibarettir. O dikenli yolar can yakar, ızdırap verir. Onlara o yolda sadece acı eşlik eder...

Aslında acı diyip geçmemek lazım. Acıdır insanı zafere ulaştıran ve acıdır insanın kendisini tanımasını sağlayan.
Acı : Hayatın kıvılcımları ve o yolun dikenlerindir.

"Acı sana öğretmesi gereken şeyi öğretiğinde seni terk edecek..."

Ne mutlu hayatın kıvılcımlarını söndürüp zafer bayrağını kaldırana...

×××

Kumsal, zamanında masumlarla dolup taşan ve bir daha kimsenin sağ çıkamadığı o odada tek kalmıştı. Sadece ona orda beyni eşlik ediyordu. Her seferinde duygularıyla hareket edişinde olduğu yere çakılıyordu. Macerası başlamadan sonla çakışıyordu adeta boğazında bir türlü yutkunmadığı zafran...

Saatlerce karşında ki bom boş duvarı izledi. Adeta harab bir mabede dönmüştü. İçinde, tanımlayamadığı bir tür duygu her kardeşi aklına geldiğinde onu daha da kırbaçlıyordu...

Bir anda bir seslen irkildi :

" Kumsallll !"

Kumsal adeta bu sesi duyar duymaz olduğu yere mühürlendi.

Yine o ses :

" Kime diyorum ! Bunu da eline yüzüne bulaştırmazsın İnşallah "

Kumsal bişey söylemek zorundaydı. Hafif yerinden kalkınmaya yeltendi, lâkin kalbi ona inat göğüs kafesini zorluyordu. Yutkunmak ona hiç bu kadar zor gelmemişti. Su misali bir kaç damla göz yaşı gözlerinden yere süzüldü, ağlamak ona iyi geliyordu. Yüreğinde yanan ateşin sönmesi için azda olsa yağan yağmur damlacıklarıydı...
Bir zamanlar onu hayatından koparan kişi o sonuçta.
O, Ateş Maral...

Bu ses Kumsalın bileğinde ki saat görünümlü bir tür telefon işlevini gören bilekliğinden geliyordu. Koluna adeta mühürlemişlerdi. İstese bile çıkaramazdı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 02 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KANCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin