"Ben Irmak."
"Bende Tuğçe Kaya"
-Köleleştirilmek nedir sizce? Bir hayalinizi başkaları doğrultusunda unutmak? Ya da bir çok şey... Özgürlük nedir sizce? Kapalı kapılar ardında Duyduğun sözlerin Seni kontrol etmesi mi? Sorgulamaktansa Düşünmek seni avutuyor. Bizde tam bu noktada gözlerimizi hayata açtık. Gözlerimizdeki yansımalar aracı oldu hayatlarımıza. Yaşantılarımız birbirinden farksız fakat insanlar aynı...
"Ben Irmak "
"Bende Tuğçe Kaya"Buda bizim hikayemiz...
Her şey o gün başladı. Dedemin son vasiyeti. Beni boğazından çıkan son nefesleriyle yanına çağırıyordu. İçim onun bana seslenen ismimle iyice dolup taşmıştı. Bir hışım yanına koştum. Dolu gözlerle yüzüne bakıyordum. "Irmakçım gelirmisin..." Kapıyı kapattım ve dizinin dibine oturdum. Benden bir isteği vardı. Güzel Sanatlar okumam...
"Canım kızım , Güzel sanatlar okumanı çok istiyorum. Kültürlü ve saygılı bir birey olarak bu dünyaya katkı sağlaman benim en büyük dünya emanetim. Umudum sensin. Bazense Hayat mâni..."
Bu sözleri beni çok duygulandırmıştı. Omzuna başımı koydum. Sadece ağladım... Ama onun bu vasiyetini yerine getiriceğime kararlıydım.
Bu sözlerin üzerinden 1 hafta geçti. Dedem bu dünyadaki yolculuğunun sonuna gelmişti ve bir melek olmuştu artık. Azrail kapılarını açmıştı çoktan ,Ardındaki gözyaşlarıyla. Ama bu beni yıpratsada benim daha yolculuğum yeni başlıyordu. Güzel sanatlar neydi sahi? Bunu araştırmakla başladım yola. Öğrendiklerime göre Güzel sanatlar öğrencilerini her yönden ( Resim , Heykel , tiyatro, müzik vb. ) sanatla iç içe besleyen bir okuldu. Bu benim merak duygumu dahada uyandırdı. Bunu okiycaktım... Ailemlede bu isteğimi , duygumu paylaşmam gerekiyordu. Akşama kadar araştırmalarıma devam ettim ve Bir yemek saati Ailemle konuşacaktım.
Irmak: Anne , Baba... Size bir haberim var ben Güzel sanatlar okuyacağım!
Merve Hanım: Ne kadar güzel bir haber ırmakçım! Hangi bölüme karar verdin bakalım?
Irmak: Resim bölümünü istiyorum.
Kıvanç Bey: NE! Ben istemiyorum. Sen müzik bölümü okiycaksın. Herkes o zaman senle gurur duyar. Başım yerde kalmaz.
Irmak: Ama baba... Ben bunu okumak istiyorum. Nasıl olsa benim hayatım!
Kıvanç Bey: Karşılık verme küçük hanım!
Sen 9 yıldır piano kursuna gidiyorsun boşunamı para ödüyoruz biz!......
Sustum. Sadece sustum... İçimdeki kaosu anlatamazdım bile. Sadece haykırıyordum.
Kendimi hiç bilmediğim bir bilinmezlikte bulmuşken Sadece şunu dilemiştim.
Hayır. "Ben bunu Okiycam"...(Tuğçe'nin Gözünden)
Tuğçe: Annee... Babam bir türlü kalkmıyor! Okula geç kalıcam!
Neden her zaman böyle olmak zorunda da ki >:("Canan Hanım: Babana tek bir kelime ettiğini duymiyim! Babanı değiştiremezsin bunu biliyorsun. Ayrıca bu sene senden takdir getirmeni istiyorum. İllaki o takdir gelecek. Artık 8. Sınıfsın daha çok ders çalışıp herkesten üstün olacaksın çünkü sen benim kızımsın. LGS ye de sıkı çalışacaksın. Duydun mu beni?!
Tuğçe: pfff... Tamammmm. Elimden geldiği kadar yapıcam.
Tam o sırada babam uyandı. Oda konuşmalarımızı azda olsa duymuştu. Evet bu sene 8. Sınıftım. 7 yıllık ızdırabın ardından son senemdi. Bu yıllar boyunca Hiçbir zaman Arkadaşım olmamıştı. 1 tane bile? Sadece her gün sırama geçip uyumakmıydı kaderim? Herkesin dalga konusu olmakmı yoksa sınıfımdaki erkeklere cinsel bir objemi?
Kafamı her gün patlatmaları mı? Yoksa uğradığım istismar mı?Sene 16.02.2017
"Bir Dağlık okul gezisi...
Çocuklar gülüşüyor. Etrafı kahkahalar basarken gözlerimin önündeki ölümüm.
Arkamdaki eller sırtımdan vurarken düştüğüm uzun bir uçurum kenarı. Her bir düşüşte çıkan ruhumun haykırışı. Ölümü bekleyen gözler... Vicdanı sızlayan tek ben birde yüzümdeki kan. Sadece ambulans sesleri. Ve yanımda ağlayan annem. Anne diyorum. Buradamısın? Duymuyor. İçimde yaşadığım acının melodisi bu. Peki ya Ben? Sadece melodiler... Solas?"...
Bir hışım arabaya koştum. Babam beni 7 yıldır arabayla okula bırakıyordu. Okulum bir köy okulu olduğu için etraftaki insanlara güvenmiyorlardı. Ona katılıyordum. 7 yıldır yaşadığım bu ortama hangi bir insan katlanabilirdiki. Bir şehir çocuğumu? Mükemmel bir ailede ve çevrede sevgiyle büyümüş bir çocuk? Hayır... Ben katlanıyordum. Her yaşadığım gün ölmemi söyleyen sesler haksız olamazdı. Yada olabilirmiydi?
Evet. Haksız olabilirdi. Çünkü cahil bir toplumda dışlanmak benim en büyük imtahanımdı. Her gün 7 yıl 2.555 gün 153.342 saat.. evet. Hesapladığında çok büyük rakamlar. Ama yaşayan bilir ki o anların bu rakamlardan da uzun olduğunu. Herşeyi sorgulamam belkide bunları düşünmektendi. Bunları yaşamamdandı hayatımı sorgulamam. Yaşadıklarım akran zorbalığı değildi bana göre. Daha beteri. İnsanların bana ölmemi söylemesi beni kırmamalıydı yoksa buna kırılmam kendime yaptığım en büyük aptallıktı. Onlar öl dedi diye ben ölmüyorum. Ölüm kolaya kaçmaksa ben direniyorum ve Doğrusu buydu. Alışık olmadığı bir durum olabilir insanlar için bu. Ağlamaları normal. Ama ben alışmıştım. Her neyse , okula vardığımızda insanlara mümkün olduğunca uzaktım. Onlarda beni istemiyorlardı bunu yıllardır öğrenmiştim. Fakat son senemdi katlanırsam her şeye son vericeğimi biliyordum. Bütün gözler üzerimde. Sahi neyim ben? Anormal biri mi onlara göre? Evet öyleyim. Bütün bir okul gene aynıydı. Hala arkadaşsızım. Eve döndüğümde aileme ağladım tüm gün. Yaşamak ilk günden sıkmıştı o kadar motivasyon cümlesine rağmen. Tekrar yaz tatilinden sonra kendimi okuldaki bu yaşantıma alıştıramadığımdandı belki. Yada o kadar yıl yaşantılarımı anlatamadığım. Anlatsamda beni istismar edip evde kıyameti yaşatan ailem...
Göz yaşlarım dindiğinde kapı çaldı birden. Gelen komşumuzdu. İçeri davet ettik. Bana liselerden bahsettiler ve birden konu onu buldu"Güzel sanatlar lisesi". O neydi ki? Sordum. Bana "Birbirinden farklı birçok kültürden öğrenciyi ( toplumdan üstün insanı) sanat bakımından geliştiren bir okul."
Bu kulaklarımı büyülemişti. Uzun zamandır resim ve müzikle ilgileniyordum. Daha çok müzikle . Her okul sonrası müzik , şarkı söylemek falan benim kendi huzurumdu. O okula gidersem kendim gibilerini bulabilirdim! Ya da Beni anlayabilecek insanlar...Misafirler en sonunda gitmiştiler. Ailemle konuştum. Onlarda benim bu okula gitmemi istediklerini söylediler. Fakat müzik bölümünü duyunca ortam karardı birden ve Babam atıldı.
Kadir bey: Müzik Bölümü okuyup bir yere varamazsın sen. Müzikçiler iyi insanlar değiller. Daha beter olursun. Sen resim okuyacaksın!
Tuğçe: Ama Ba-
Kadir bey: Susucaksın.Babanım ben senin.Benim dediklerim geçerli!
...
Evet o babaydı. Evet hayallerimden vazgeçip bu yolu izlemeliydim.
O doğruydu , çünkü o babaydı...( Irmağın Gözünden):
Ailemin müzik okumamı istemesi üzerinden 1 hafta geçti. Bu süreçte üzerimde kurduğu baskıların Ardındaki en büyük destekçim abimdi. Fakat başka bir kadın daha vardı , Abimin gözünü kör eden en büyük aşkı. Onların hayalleri başkaydı. Yurt dışına çıkmak ,Güzel bir aile , Yeni bir hayat ve o gün geldi çattı. Abim sonunda yurt dışına (fransaya) gidiyordu.
Irmak: Abi.. Lütfen beni bırakma...
Mert: Zorundayım Irmak...
Irmak: Ama. Ya her şeyimi kaybedersem?
Abi...Abi
ABİ!
O Gitti.
Her şeyimi kaybettim.
Peki şimdi?
Irmak: Şimdi hangi bilinmezlikteydim?
Tuğçe: Şimdi hangi bilinmezlikteydim?
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANSI - Irmak & Tugce Kaya
Non-FictionBu hikayede ele geçen baş rolleri ikimiz olduğumuz hayatın içindeki birtakım savaşlarımızın arasından bir mutluluk arayışımızın yolculuğunu ele alıyoruz..