BÖLÜM İKİ: Cehennemde Yaşayanın Yağmura Arzusu-İnsan yaratılışı kusurludur. En parlak yıldızların bile üzerinde lekeler vardır-
Charlotte Bronte
♡︎
JAMES ARTHUR= IMPOSSİBLE
THE NEİGHBOURHOOD= DADDY ISSUES
THE NEİGHBOURHOOD= SOFTCORE
Keyifli okumalar...
♡︎
--❄︎--
-BİR SAAT SONRA-
Evin kapısını tıklamadan önce başımdan aşağıya boncuk boncuk ter damlaları akıyordu. Şimdiden parmak boğumlarım beyazlamış, betim benzim atmıştı. Ben kapının ardında öylece cesaretlenmeyi beklerken içeriden bağırış sesleri geliyordu. Dehşete kapılmışlardı hala eve gelmediğim için. Ama bu dehşet endişelendikleri için değildi, öfkelendikleri, buna hakkım olmadığını düşündüklerindendi.
"Nerede kaldı bu orospu! Saate bak Nersin saate!"
Babamın dışarıda tüm o insanlarla kibarca konuşmasının aksine benimle iletişime her geçtiğinde hemen değişen o sert ve pervasız ses tonuyla konuşuyordu. Bu ton hiç hayra alamet değildi.
"Ama sorun bizde değil, ulan saçını süpürge ettin de emzirdin onu sen! Gecelere kadar fabrikada süründüm aç kalmasın diye, uykusuz kaldım hala adam edemedim elemanı."
Annemin ismini sayıklıyor, zaten hali hazırda yapması gereken şeyleri bir marifetmiş ve zorunluluğu yokmuş gibi anlatıyordu utanmadan. Annemin koltuğa pusmuş, ellerinin bacaklarının ortasında birleştirip susarak başını öne eğdiğini görmeden hissediyordum.
"Senin yüzünden amınakoyayım, sen kıçını kaldırdın bunun. Her dediğine 'evet kızım' diye diye geldi üstümüz bindi. Yazıklar olsun böyle evlata. Kim bilir kimin altına girmiştir sokak aralarında o oropsu."
Annemin halini düşününce kendime hakim olamadan zile yumruğumu vurup seslerin kesilmesini dinledim. Bana dediği onca şey ağrıma gitmiyordu, alışmıştım artık, sözler üstümde işlese de iz bırakmıyordu. Amma velakin anneme söyledikleri canımı çok acıtıyordu. Babamı ben seçmemiştim, annem ise kendi elleriyle cehennemi getirmişti hayatına. Tüm bu olanlara uyum sağlayan, babamdan bir farkı olmayan ablamı ve beni o sokmuştu bu duruma. Kızamıyordum, gençti, deneyimsizdi, fark edemedi, tehlikeyi sezemedi ve kendini çıkılmayacak bir aşkın içine sürükledi.
Ağır ve katı ayak sesleri yavaş yavaş yaklaşırken adımlamalardan gelen kişinin babam olduğunu sezdim. İçime dolan korku ve bulanık endişeyle beraber derin nefesler alıp gözlerimin dolmaması için, biraz daha cesur görünmek için tüm kaslarımı dişlerimle beraber sıktım.
"Gir lan içeri." Derken enseme çöken soğuk elin parmaklarının izinin çıktığından emindim. Acı işlemedi, alışıktım. Boynum aşağıya kayıkken gözlerimi kırpıştıra kırpıştıra evin salonuna girdim. Annem beni görünce ayaklandı, ablam ise yedi aylık bebeğini emzirirken göğüsleri görümesin diye oturur pozisyonda arkasını döndü. "Nerdesin bu saate kadar!" Bu sefer tekmesi bacaklarımı kırdı geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONDER
Romantizm"Bu zamana kadar hep başkalarının bizim için istediği hayatı yaşayıp sorumluluklar altında ezilip büzüldük. Madem hepimiz intiharı zaman zaman düşünüyoruz, el ele tutuşup öldürelim kendimizi. Ama öldürmeden önce hayatı öyle savruk yaşayalım ki yarın...