18.Bölüm

188 10 8
                                    

Barışın ağzından

Görev için şam'a gelmiştik. İki mağara baskını yaptıktan ve kırmızı listede yer alan bir teröristi ölü de olsa ele geçirdirdikten sonra Tüm tim tam teçhizat dağdaydık. Dağdaki altıncı günümüzdü. Gülseren aklımın köşelerinden silinmezken açıp gizlice çektiğim fotoğrafına baktım, derince iç çektim.
Pusuya yatmıştık gelecek aracı bekliyorduk.
"Battal durum ne" dedim telsize.
Battalı yolun göründüğü bir yere göndermiştim.
"Uzakta bir araba yaklaşıyor fakat sivil mi değil mi anlayamadım" dedi.
" havadan kuş geçse bana haber ver" dedim. "Emredersiniz komutanım"dedi
"Mehmet durum nedir" dedim telsize.
"Mağara girişimde hiçbir hareketlilik yok komutanım sakin ve terk edilmiş gibi" dedi.
"Tamamdır dikkatli ol" dedim.

Tam ağzımı açmıştım ki telsizden battalın sesi yükseldi.
"Geldiler komutanım" dedi.
"Herkes hazır üç dediğimde atış serbest" dedim.
Araç yavaşça geliyordu. "Üç" dedim telsize ve sanki zaman ağır çekime kapıldı. Kurşunlar ve silah sesleri. Kulaklarım ve vücudum sanki tetikte ve bu anı bekliyormuş gibi hazırdı.
Çatışmada her zaman şehit olan arkadaşlarımı düşünür onların intikamı için saha azimli savaşırdım.

Çatışma sona ermişti. " bir sorun var mı?" Dedim telsize. " komutanım battal yaralandı fakat iyi ve bilinci açık" dedi ferhat. " tamamdır araçlara inmek için talimat bekleyin battalın yarasına da tampon yapın battal sen de bana ses ver oğlum" dedim.
"İyiyim komutanım omzumu sıyırdı" dedi.
Derin bir nefes aldım.
"Tamamdır asker beklemede kal"dedim.
"5462 görev tamam araçlara geçiyoruz"dedim.
"Tamamdır komutan yavuz araçlar hazır karargahda bekliyoruz"dedi albay Kemal bey.
"Kartal timi toplan araçlara!" Dedim ve telsizi kapatıp aşağıya indim.
...
Araçlarla karargaha varmıştık. Araçtan atlayıp time hazırol komutu verdikten sonra albay Kemal beyin gelmesini bekledik çok geçmediki geldi.
"Barış yavuz emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!" dedim.
"Rahat asker!"dedi. Rahata geçtik.
"Evet çok güzel bir operasyon başardınız çocuklar sizlerle gurur duyuyorum. Bir hafta gibi kısa bir sürede hem mağaraları hemde düzenlenen saldırırıyı durdurdunuz. Şimdilik başka bir plan dahilinde olmadığı için serbestsiniz. Kendi karargahınıza gitmeniz için size uçak tahsis edildi. Var olun!" Dedi.
"Sağol!" Dedik hep bir ağızdan.
Tüm askerler dağılırken ben Kemal albayla birlikte içeriye geçtim.

"Tüm bu başarılarının arasında bir başarı daha var komutan yavuz o da kırmızı listede yer alan hejan velevi baskında ele geçirmeniz kendini intihar etmesi pek bişey değiştirmiyor. Onu buraya getirsekte konuşmayacaktı bunu zaten kendini infaz etmesinden anlamıştık. Şimdi sen bulunduğun bölgeye emanet ol bir sonraki görevde görüşmek üzere" dedi.
"Tamamdır albayım sağolun" dedim ve avluya çıktım. Askeri araçlara binip yola koyulduk.
Havaalanına giderken bile aklımda gülseren vardı.
Acaba iyileşmiş miydi? gizlice çektiğim fotoğrafına bakıp özlemimi gideriyordum. Ben bu kadar kısa sürede bu kıza nasıl bağlanmıştım ki!?

Araçlardan inip uçağa yerleştik. Başlasın bizim 3 saatlik yolculuk.
...

Gülserenin ağzından

Hafize annelere geleli beş gün olmuştu.
Barıştan ne bir ses ne de bir seda vardı.
Allahım sen onu koru!
Amin iç sesim aminn!
Onu çok özlemiştim. Hafize anne Bugün yarın gelir dese de sanki gelemeyecekmiş gibi hissediyor teleşlanıyordum.
İki gün önce tekrar pansuman için hastaneye gitmiştim rapor alıp çalıştığım yere uğradıktan sonra eve gelmiştim.
Eskisi kadar kötü değildim ama hala dikiş yataklarım acıyordu.
Hızlı toparlanıyordum.

Yemekten sonra Uyumak ve dinlenmek için odaya geçmiştim. Yarım saattir tavanla bakışıyor ve barışla yaşadığımız anılarımızı gözümün önüne getiriyordum.
Dağ evi, hastane, otel balosu, deniz. Şu üç atı dolu yaşadığımız için az çok anılarımız vardı ama hepsi çook güzeldi.
Beni öptüğü baloyu hatırladıkça yanaklarım kızarıyor içimdeki istek gün yüzüne çıkıyordu.
Ya o seni istemezse altı ay sonra ayrılacaksınız sonuçta bence hayallere kapılma!
İç ses bir susar mısın!?
Aslında çok da doğru konuşuyor. Ya beni istemezse altı aylık bir antlaşmaydı sonuçta.
Ama beni öptü niye istemesin ki?
Serkana göz dağı vermek için yaptı seni sevdiği için değil aptal!
O da doğru. Offf!
Deyip yattığım yerden doğruldum.
Bir haftada yeterince kafayı yemiştim.
Barış nerdesin?
Gel artık...
"Geldim! Patlama!" Diye bağıran hafize annenin sesiyle salona geçtim.

Harbiden kimsi bu kapıyı güm güm çalan?
Koltuklara oturdum. Telefonumu elime aldım sosyal medyada gezmek için girdim girmesine fakat başımda dikilen silüet ile kafamı kaldırdım ve gördüğüm kişi
Barıştı! Gelmişti!
"Barış!" Dedim ve kalktığım gibi boynuna atladım. Çok özlemiştim onu.
"Kız dur dikişlerin açılacak" desede hafize anne umursamadan sıkı sıkı sarıldım.
Kokusunu derince soludum.
"Gülseren hadi güzelim bak annem haklı yavaşça ayrılalım canın acımasın" dedi. Yavaşça ayrılıp kızaran yanaklarımı saklamak pahasına kafamı eğdim ve koltuğa oturdum telefonumu elime aldım ve nereye girdiğimi bilmeden karıştırdım.

Barış annesine sıkı sıkı sarıldıktan sonra yanıma oturdu ve kolunu omzuma attı.
"Beni sahiden çok mu özledin" dedi.
Gülümsüyordu. Kafamı salladım çünkü konuşursam ağlardım.
Yaklaştı yaklaştı ve kulağıma " bende seni özledim biliyor musun" dedi. Derin bir nefes alıp geri çekildi.

Benim kalbim yerinden çıkacaktı burada adam dibime giriyor ayol bismillah daha kendimize gelemedik.
"Çocuklar sofra hazır hadi yemeğimizi yiyelim" dedi. Yavaşça kalktık barış önden ben arkasından masaya oturduk.
Sohbet muhabbet yemeğimizi yedik.
Ben sabahtan kek çırpmıştım hafize annenin yardımıyla onu da getirdik çaylarımızı içtik. Durmadık üstüne türk kahveside içtik.
"Ee annecim bize müsade" dedi barış.
Hafize anne ise "oğlum ne güzel oturuyorduk hem yatıya kalırsınız diye düşünmüştüm" dedi.
"Olsun anne gene geliriz evli evine köylü köyüne değil mi" dedi.
" tamam yavrum tamam" dedi.

Hızlıca ayağa kalktıktan sonra hafize annelerle vedalaştık. Arabaya binip evin yoluna koyulduk.
...
Eve geldiğimizde barışın kapıyı açmasını bekledim. Kapıyı açtı içeriye girdi. Ben hala dışarıdaydım.
"Gülseren gelsene orada mı sabahlayacaksın" dedi.
Adım atıp içeriye girdim. Cidden çook güzel ve hoş dekorasyonu olan bir evdi.
"Senin eşyalarını annem yerleştirdi biz tatildeyken" dedi. Kafamı salladım.
Yanıma yaklaştı çenemi tutup "sen iyi misin bişey olmadı ya" dedi.

" bişey olmadı sadece kendimi garip hissettim bir an aman boşver beni yorgunsundur sen yatalım" dedim. Gülümsedi. "Hayır ya ne yorgunluğu ben film izleriz demiştim" dedi.
"Tamam sen filmi ayarla ben üstümü değişip geleyim" dedim gülümseyerek.

Kafasını salladı. Odaya girdim tişörtümü çıkartmıştım ki pat diye odadan içeriye girdi. "Barış giyiniyorum!" Dedim.
"Ayy çok pardon soyunmamışsındır diye düşünmüştüm. Mısır yer misin?" Dedi. Bunu derken baştan aşağıya beni bir süzdü sonra yutkundu.
"Olabilir" dedim.
"Tamamdır" dedi ve odadan çıktı.
Yüzüm alev aldı. Off off
Üzerimi değiştirdikten sonra salona geçtim barış mısırı patlatmış pijamalarını giymiş oturuyordu.
Yanına oturdum. Bana baktı gülümsedi.

Bende bakıp gülümsedim filmi izlemeye başladık. İlerleyen zamanda koltukta git git kaydık mısır yerken ellerimiz birbirine çarptı. Barış beni tutup dorultu kendiside doğrulup elini omzuma attı.
Filmin son dakikalarına doğru gözlerim dolmuştu çünkü kızcağız babasını kaybetmişti. Cenazede sevdiği adam yanındaydı. Sonra biranda filmin akışın değişti adamla kadın yoğun bir öpüşme içerisine girdiler.
Bu sahnede ister istemez kafamı çevirdim ve barışın bana baktığını fark ettim. Sanki hava ağırlaşmıştı.
Derin bir nefes aldı ve beni dudaklarımdan öptü sonra ayrıldı suratıma ve tepkime baktı.
Hiçbir tepki vermemiştim.
Bu defa yavaş yavaş öptü ve öpüşüne karşılık verdim öpüşümüz derinleşti. Nefes nefese kalana kadar öpüştük.

Dili ağzımın içini keşfediyor. Dişleri dudaklarımı ısırlarıyla sızlatıyordu.
Tam kendimizi kaptırmıştık ki telefon sesiyle durmak zorunda kaldık.
Çalan tabi ki de barışın telefonuydu.
(Her zaman olduğu gibi).

"Alo efendim anne... hangi hastane... durumu nasıl?... tamam anne hemen geliyoruz sakin ol sen" dedi ve kapattı.
"Noldu!?" Dedim endişeyle
"Babam babam kalp krizi geçirmiş hastanedelermiş" dedi
"Kötü mi ha durumu kötü mü!?" Dedim.
"Hayır hazırlan gidelim annem perişan olmuş" dedi. Hızla üstümüzü değişmeden yola çıktık.
...

YALANCI SONBAHAR[+18]Where stories live. Discover now