25

18 0 0
                                    

( Elif'in Anlatımıyla )

Tik tak..

Zaman kavramının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamıştım. Yoğun bakımdaki Uraz'ı çaresizce bekliyorduk sadece. Sadece bunu yapabiliyorduk.

Yaklaşık bir saat önce polis gelip ifadelerimizi almıştı. Adımlarımın yoğun bakımın kapısından ayrılmasına sebep olan ses ile hızla oraya yöneldim. 

Hazal..

Uyanmış, sadece ağlıyordu. Yüzündeki makyaj suratının her köşesine dağılmıştı. Aldığı ilaç yüzünden yataktan çıkmaya hali yoktu. 

"Elif.."

Mahvoluyordum.

"Elif beni Uraz'a götür lütfen, tek çıkamıyorum."

Odanın içine girip yatağının köşesine oturduğumda ağlaması bir kez daha şiddetlendi.

"Ne olur, sadece bir kere göreyim, ne olur!"

Saçlarını sevmeye başladım.

"Söz veriyorum, uyandığında yanına beraber gireceğiz."

Yüzüme bakmaya başladı.

"Söz, iyileşecek."

Dudakları titrerken konuştu.

"Yaraları da geçecek mi?"

Gözümden bir damla yaş aşağıya doğru süzüldü.

"İyileşecek tabii, hatta o suratı eskisinden de yakışıklı hale getirecek ki prensesi onu beğensin."

Hafifçe güldü.

"Her haliyle kabulüm ben ona."

"Biliyorum.." dedim gülümseyerek.

Yüzü tekrar hüzünlü bir ifade alırken tekrar konuştu.

"Elif.." dedi vücudu ile birlikte sesi de titredi bu kez.

"Çöp kutusuna atmışlar, geldiğinde her yer kandı.."

"Şş.. geçecek."

"Elif ölecekmiş, yetişmese eğer.."

"Yetişti." dedim hızla, onu kollarımın arasına aldım.

"Yetişti ve iyileşecek tamam mı güzelim?"

Başını yukarı aşağı salladıktan bir süre sonra kollarımın arasında uyuyakaldı.

Yatağına rahat bir şekilde yerleştirerek üstünü örttükten sonra yoğun bakım kapısındaki bekleyişime geri döndüm.

( Sude'nin Anlatımıyla ) 

Adımlarım sadece Ege'nin peşinden gidiyordu. Konuşmuyordu, kahretsin ki saatlerdir ağzından tek bir kelime bile çıkmamıştı. Bu durum beni ürkütse de peşinden gitmekten vazgeçmedim. 

Adımları sahilin orada hızla durduğunda bende durmak zorunda kaldım. Ardından aynı hızla bana döndüğünde ise, keşke dönmese dedim.

Gözlerinin içi kıpkırmızıydı, öfkeyle dolup taşıyordu.

"Onu.." parmağını ısırdı.

"O orospu çocuğunu burada boğacağım, benim elimde can verecek!"

"Ege.."

"Onu bulacağım!" 

Yanındaki çöpü tekmeledi.

"Bu çöpe atmış, benim kardeşimi bu çöpe atmış!"

Parçalı BulutluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin