Han Jisung...
Kanı delice akan 17'sinde bir delikanlı.Lee Minho, ruhunu ölen annesiyle birlikte mezara kefenleyip yerleştiren 15 yaşında bir "çocuk."
Günlerden ölümdü Lee Minho için. Annesiyle anılarının sesiyle yankılanan duvarlara bakınca bile gözleri dolan bir çocukken buradan uzaklaşması gerekiyordu.
Minho Bay Lee'den ilk kez bu isteği duyduğunda ağlamak, bağırmak, reddetmek, onun fikirlerini de önemsemesi gerektiğini babasının zihnine işlemek istedi ancak tek yapabildiği sessizce odasına çıkıp annesinin sesini dinleyerek bedenini kanatmaktı.
Diz çöktüğü lavabo mermerinin soğukluğu yanık tenine işliyordu Minho'nun. Umurunda mıydı diye düşündü bir süre, hayır değildi.
Kanayan bedenine bir süre bakamadı, kandan korkan bir çocuk için fazla mıydı bunlar bulanık zihniyle seçemiyordu bile.
Herkes için basit bir taşınma hikayesi olarak düşünülebilir, Minho'nun olayı dramatize ettiği kanısına varılabilirdi ancak kimse Minho'yu anlamazdı, anlayamayacaktı.
Genç çocuk temizlendi, temizlenmekten kastı bedeniydi, annesinin öldüğü günden beri ruhu kırmızılar içindeydi zaten, bu yüzden yakışırdı Minho'nun tenine kan kırmızısı.
Belindeki havluyla umursamadan aynayı es geçerek dolabına yöneldi, uygun gecelikleri seçip bedenine geçirdi. Odasında toplu olmayan tek şey yatağı ve kolinin içine konulmaya bile layık görülmeyen annesine ait olan birkaç kumaş parçasından ibaretti.
Yatağın sol tarafına uzandı Minho, sağ tarafı hep boş kalırdı, yastıklar ile bedenini çevreler, yorganına sıkıca sarılır, gözlerini yıldızlarına çevirip uyumak üzere kendini delilercesine korktuğu karanlığa mahkum etmek zorunda kalırdı.
|
Han Jisung, Christopher ile 2+1 evlerinde oturuyor, önünde duran test kitaplarına bakarak delirecek gibi oluyordu. Arada bir dudağında ve kaşında duran piercingi ile oynuyor, yanındaki hiçbir sikim anlamayan çocuğa Fizik anlatmaya çalışıyordu.
"Sikeyim seni Chan, formülü öğrettim ya az önce, uygulasana amına koyayım!"
"Beni sikemezsin Han Jisung ayrıca bunlar formül değil amına çaktığım, birkaç harf."
Jisung derin bir nefes verdi ve bu aptalla uğraşamayacağına kanaat getirip kitapları kapattı.
Bunu gören Chan sevinerek ayağa kalktı ve hemen odadan ceketini alarak Han Jisung müfettişinin sorgusuna tutulmadan evden kaçmak üzere ayakkabılığa yöneldiğinde duyduğu sesle birlikte yarrağı yediğini anladı.
"Nereye gidiyorsun Christopher, daha dersimizin bittiğini zannetmiyorum?"
"Şey Jisung-ah, Jeongin'in birkaç eksiği varmış, biliyorsun velet halledemiyor da beni aradı. Bilirsin bende çok yardımseverim, bir koşu halledeyim mii?"
"Christopher, son kez izin veriyorum."
"Taşşaklarına kurban Han Jisung!"
Chan'ın dediği şeylere sırıtıp arkasını döndü ve masanın üstünde duran kitapları toparlamaya başladı.
Güzel bir duş alacak, 2 senedir alıştığı tek şey olan sessizliğin zevkini çıkarıp kitap okuyarak uyuyacaktı Han Jisung.
|
İşlerini halletmiş, temiz çarşaflar, soğuk yorganın verdiği mayışıklık ile tüm gece uyuyan Han Jisung haftasonunda onu saat 06.57'de kaldırmaya cesaret edecek gücü çok merak ediyordu.
Normalde erken kalkan biriydi ancak geceden huzuru yakalayan Han, bunun bozulmasıyla sinirlenip homurdanarak yataktan ayrılmış ve üzerine siyah bir hırka alarak aceleyle kapıya çıkmıştı.
Kapıda siyah saçlı, gözaltları mosmor, kıpkırmızı gözlerle merdiven dibinde oturan, tırnak etlerini soymaktan elleri kana bulanan, ayakkabı bağcıklarından kafasındaki tokalara kadar yıldız şeklinin vücut bulmuş hali bir oğlan beklemiyordu.
°
Küçük bir tanıtım bölümü gibiydi, umarım beğenirsiniz! Eksiklerimi bana belirtirseniz sevinirim. Bu kitabı onun için hiç olduğum biri üzerine yazıyorum.Mei's.