BÖLÜM 23

339 35 14
                                    

[ MEDYA ile okuyunuz. ]

Holün zayıf ışığından yararlanamayan odaya girdiğinde adımları yatağa yöneldi. Gözleri yatağının yanında, zemindeki makette; kadehinden küçük bir yudumu tattı. Şaraba dikkat ederek yatağa yüz üstü uzandı. Tek kolunu yastık olarak kullanıp çenesini yasladı. Şarabı zemine bıraktığında odağına uzanmıştı. Ahşap pervaneyi ikinci bir tura yetmeyecek kuvvette itti. Hafifçe sarsılarak durduğunda parmağını pervaneyi tutan küçük parçaya dokundurup pervanenin bir kanadı boyunca ilerletti.
Şarabından bir yudum daha alırken gözleri hala maketteydi ve keskin yüzünde mimikten eser yoktu. Tekrar şarabı zemine bıraktı.
Kendini biraz daha aşağı çekerek parmağını helikopterin gövdesine kaydırdı. Ahşap maketin her parçasında O'nun parmak izleri vardı. Yüzünü dahi net hatırlamadığı o adamın...

Parmak uçları zımparalanmış ahşap yüzeyde geziniyordu. Yorgunca bıraktığı nefese hayali anı eşlik etti.

Çalışma lambasının aydınlattığı masanın üzerinde karışık duran parçalardan birini O'nun yönlendirmesiyle aldığını hatırlıyordu. Küçük bir çocuğun kalbini heyecanla attıran bir an!
Minik ellerini destekleyen koca el parçayı doğru yerine oturtmasına yardımcı oluyordu. Sonra farklı bir parça uzatılıyordu minik ellere. Birlikte yerine yerleştirilen her parça bir çocuğun unutulmazı olurken; kim bu anın acı verici olabileceğini düşünürdü ki!

O'nunla olduğu tek anısında; koca eller, samimi bir gülüş ve bir gözlükle hatırlanan bir siluet olarak kalması ne kadar adildi?!

Yi Fan hüzün saklayan, koruyucu bir gülümsemeyi dudaklarına misafir etti. Hafızasındaki kayıp yüz fotoğraflardaki ile tamamlanamıyordu. Günümüze taşınmış birkaç karede o gülüş yoktu. Fotoğraflarda dudakları birbirine bastırılmış bir gülümseme ile gördüğü babası, o gün başka bir gülüşe sahipti. Fotoğrafların eksiği gülüş, gülüşün eksiği yüz Yi Fan'da iki farklı adama aitti. Bir bedene konamayan iki adam...
Bay Wu ile olan fotoğraflarına bakmayı yıllar öncesinde, gençliğine adım atarken, bırakmıştı. Anısındaki gülüşü fotoğraflarda bulamadığı sürece fotoğraflara bakmak bir yabancıya bakmak gibiydi.
Eksik bir siluet Yi Fan'da babası olarak kalmıştı. Güzel bir gülüşü, koca elleri olan bir siluet...

Karanlığı bastırmayan hafif ışıltı şarap kadehine hafifçe vuruyordu.
Yi Fan doluluğu gidermek için yumdu gözlerini. Sessiz yutkunuşunun ardından kadehle birlikte doğruldu. Artık o beş yaşındaki çocuk değildi. Koca ellerin elindeki tutuşunu birkaç hatıra gözlerine getiriyordu.
Evlerinin bahçesindeki bir andı hatıralarında tekrar oynattığı... Kısa mesafede elleri babasının elleri tarafından tutuluyordu.
O günden hatırladığı şey ise: babası uzun boyuydu!
Birkaç silik anının yansımaları ile aklında canlandırdığı adam her halükarda eksiklerle doluydu ve bunu tamamlamanın hiçbir yolu yoktu.
Bu defa büyük bir yudum için dudaklarına yasladı kadehi. Boğazını acıtan hissin gitmesini dileyerek...

Dirseklerini bağdaş kurduğu dizlerine yasladığında gözleri duvardaki fazlalığa takılmıştı. Boştaki elini bir yumrukla baskıladığını hissedemeyecek haldeydi. Gün geçtikçe her şeyin düzene oturması gerekmez miydi?
Bayan Kim ve Bayan Wu'nun planladığı yemeğin üzerinden üç hafta kadar geçmişti ve Suho, Bayan Kim'den yetkiyi teslim alalı ise dört gün oluyordu. Suho'nun yaşadığı zorlukların kendi zorluklarını hatırlatması acıtıcıydı. Uzun zamandır beyaz çarşafların altına itilen konuların gün yüzüne çıkması Wu için tozlanmış geçmişe kapı açmıştı. Sürekli beynine hakimiyet kuran geçmiş, huzursuzluk ve acıdan başka duyguları getirmiyordu. Benzer yaşanmışlıklar Wu'yu karanlığa çekerken diğerlerinin bundan haberi olmuyordu.
Her gece gözlerine takılan fazlalığa ise bakmaya cesareti yoktu.

THE LOST PURITYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin