Yıldızların kolaylıkla görülebileceği bir
geceydi. Yıldızlar o kadar parlak ve tatlı görünüyordu ki... Yokohama'da yeni açılan bir Bar'ı ziyaret edip viski içmek için gelen Dazai, bir masaya oturdu. Oturduğu masayı anlatmak gerekirse biraz değişik bir masaydı. Her tarafında oturmak için sandalyeler vardı. Masanın eni baya uzundu. Dazai bir sandalyeye oturdu ve arkasını dönüp bir viski istedi Barmen'den. Barmen viskisini getirince bir yudum aldı ve gözlerini kapattı. Bar biraz farklı kokuyordu. Sanki ferah ve insanın içini rahatlatan bir kokuydu bu. Hayır, hayır... Bu yeni gelen kişinin kokusuydu. Yeni gelen kişi ise hemen onun arkasına oturdu o da arkasını döndü. Barmen'den bir şarap istedi ve bir kaç süre sonra şarap yabancının eline ulaştı. Bir kaç yudum tattı. Dazai kokunun yoğunlaştığını fark etti koku arkasında oturan yabancıdan geliyordu. Çok güzel kokuyordu. Sonsuza kadar içine çekmek isteyeceği bir kokuydu. Sonrasında Dazai çok geçmeden bir konuşma başlattı.- Kokun güzelmiş.
- Sağol.Barmen yanlarına geldi ve tekrardan bir şey isteyip istemediklerini sordu ikisi de aynı anda cevap verince Dazai:
- Önce sen.
- Sorun değil söyleyebilirsiniz.
- Peki, o zaman şöyle yapalım... Bir şarap ve bir viski.
- Sağol.
- Ne demek.
- Sesini birine benzetiyorum ama çıkaramadım.
- Bende benzetiyorum. Çok tanıdık geliyor.
- Hmhm buldum galiba ama ondan çok nefret ediyordum.
- Neden?
- Partnerdik ama düşman-partner ilişkisi vardı aramızda daha çok. Zıt kutupları bir araya koymuşlar resmen!
- Zıt kutuplar birbirini çeker ama...
- Biz birbirimizi çekmedik.
- Anlıyorum. Kıkırdıyor. Peki sence neden? Tam bunu söylerken yabancıya dönmüştü. Chuuya?
- Sese doğru döndü Dazai? Senin ne işin var lan burda??
- Yeni açılmıştı bende bir göz atayım dedim. Sence neden çekmedik birbirimizi, zıt kutubum benim?
- Benin olduğumu biliyordun değil mi? Senin hakkında düşüncelerimi mi almak istedin it herif!
- Ne alaka be! Ben ne yapayım senin düşünceni.
- Kes.
- Gel kestir.
- Seni var ya parçalarım! Birden ayağı kalktı ve başı dönmeye başladı şarap bu sefer fazla vurmuştu.Bunu gören Dazai bir şey olduğunu anladı ve hemen ne olduğunu sordu
- İyi misin? Ne oldu?
- İyiyim. Sadece birden ayağı kalkınca başım döndü.
- Lavaboya filan git istersen.
- Kes sesini..
- İyilik de yaramıyor buna...Yürürken tökezlediğini gördü ve bir iç çekti
- Sarhoş olup başıma kalmayı mı düşündün Chuuya?
- Ne diyorsun ya? Sus bi...
- Tamam tamam.Lavaboda
Chuuya yüzüne su çarpıyordu. Ama nedense etki etmedi fazla. Başı çatlıyordu ve tek isteği uyumaktı. Uyku diye mırıldanıyor söylediği şeyleri tekrar ediyordu. Dazai en sonunda dayanamayıp evinin nerde olduğunu sordu ama maalesef Chuuyadan cevap olarak sadece uyku cevabı gelmişti. Sonrasında ise Dazai, Chuuya'yı böyle bırakamayacağını anlayıp kendi evine götürmeye karar vermişti. Birkaç saat sonra Dazai'nin evine gelmişlerdi. Chuuya, Dazai'ye tutunuyordu. Hala uyku diye sayıklıyordu. Dazai sonrasında onu yatağa yatırıp kahve yapmayo düşündü fakat Chuuya yatağa girer girmez uykuya daldı. Yatak genişti bir kişiye göre ne çift kişil yatak gibi ne de tek kişilik. Sonrasında Chuuya'ya arkasını dönerek yatağa girerek uyumaya çalıştı.
Sabah olunca Chuuya karnında soğuk eller hissetti birisi arkadan sarılıyordu. Tabi vucudu sıcacıktı. Kansızlıktan vucut sıcaklığı düşen Dazaş belli ki gece fark etmeden Chuuya'ya sarılmıştı. Chuuya hemen itiraz etmeye çalıştı.
- Çek lan ellerini üstümden.
- Beş dakika daha sussan olmaz mı? Isınmaya çalışıyorum
- Soba mıyım ben gerizekalı!?
- Of sus işte uyuyacam biraz daha.Boyun boşluğuna kafasını sokuşturdu. Sıkıca sarıldı. O kadar sıcaktı ki Chuuya, içini o kadar ısıtıyordu ki Dazai'nin ona şuan çok yakın olmak istiyordu ve yapıyordu da. Sonrasında Chuuya da minik çocuk gibi zıtlık çıkarmayı kesip gözlerini kapattı ve biraz daha uyumaya çalıştı. Arkasında o varken güvende hissediyordu biraz. Bir kaç saat geçince bir boşluk hissetti Chuuya ve hemen uyandı. Burnuna güzel kokular geliyordu. Bunlar krep kokusu muydu yoksa? Evet, çikolatalı krepler!
Chuuya küçük bir çocuk gibi sevinip yataktan çıktı ve mutfağın yolunu bulmaya başladı. Mutfakta Dazai'yi görünce ne yaptığına baktı ve sonrasında Dazai konuşmaya başladı.- Uyuyan güzelimiz uyanmış bakıyorum da.
- Sensin o tabut kafa. 5 dakika diye yalvaran ben miydim?
- Ama içimi ısıtan bir sıcaklığı öylece bırakamazdım.
-Bir kaç yıl önce nasıl bıraktın acaba...
-Efendim?
-Yok bir şey.Kendi kendine söylendiğini biliyordu. Bu yüzden ona yaklaştı ve:
-Bir daha seni bırakmayacağım söz veriyorum
-Onca şeyden sonra sana inanamamı mı bekliyorsun cidden?
-Haklısın ama lütfen bundan sonra bırakmayacağım.
-Sonra sana tekrar güveneyim ve sen beni bırakıp git aynen.Chuuya trençkotunu ve şapkasını almak için salona geçti. Her yerde şapkasını arıyor. Arkasından Dazai de dalona geliyor.
-Şapkam nerde?
-Şöyle yapalım.. Sana şapkanı vereceğim ama gece benle yine o bara gideceksin. O bar cidden güzel bir yer.
-İçkiler senden.
-Hay hay nasıl istersen. Hadi gel krep hazırladım o kadar.. Elinden tuttu. Dazai'nin eli her zaman ki gibi soğuktu. Chuuya'nın ki ise sıcacık.
-Neden bu kadar soğuksun?
-Bilmiyorum ama belki sıcak ellerinle beni ısıtırsın. Cilveli bir bakış atıyor.
-Oradan bakınca soba gibi mi görünüyorum?
-Of... O anlamda demedim. Huysuz keçisin tam he.
-NE KEÇİSİ LANDazai onun bu tepkisine çok gülüyor.