.......
Deniyorum ama - Mavi
-Yazardan..-Genç kadın ameliyata alınırken, adam gözlerini zeminde ki kanlardan çekemiyordu. Hızla kendini toparlayıp ameliyathanenin olduğu kata çıktı. Sevmeyi yeni öğrenmeye başlayana reva mıydı bu? Yüzbaşı Göktuğ duvara yasladı sırtını, bir destek bekler gibi.. duvardan yavaş yavaş aşağı süzülürken, gözün de akmayı bekleyen damlalar da ona büyük bir sükunet içinde eşlik etti. Sahi? Sessizlik miydi insanı öldüren, yoksa ölüm müydü sessizliği yaratan. İçindeki çığlıkları kim duyacaktı? Gözünde ki yıkımı kim görüp ona destek çıkacaktı?..
Yüzbaşı Göktuğ Siraç~
5 saat geçmişti o nalet anın üzerinden, siktiğimin 5 saati. Sadece hemşireler girip çıkıyordu. Birden fazla ayak sesleri duymam ile kafamı oraya çevirdim. Albay ve yanında bir kaç adam daha vardı. Sendeleyerek ayağı kalkıp tekmil verdim. "Nasıl yüzbaşım?" "Bilmiyorum komutanım kimse bir şey demiyor." Baş sallayıp gitti. Adamlar yanıma yaklaştı en büyükleri sözü alıp konuştu. "Ben Binbaşı Boran Acar Eftalya'nın abisiyim" kulağıma yaklaştı, "o güçlüdür ama bu seni dövmeyeceğim anlamına gelmez" omzunu sertçe sıkıp albayın peşinden gitti. "Rüzgar bende ikiziyim" oda abisinin peşinden gitti en küçükleri geldi bu sefer karşıma sert bakıyordu ama gözleri kızarıktı, ağlamış mıydı? "Kardeşiyim bende adımı bilmene hiç gerek yok." Diyerek trip atar gibi o da abilerinin peşinden gitti.
2 saat sonra~
Yazardan-Doktor çıkmıştı, karargahtan yüksek rütbeliden tut, düşük rütbeliye kadar herkes vardı. Çıkan doktor konuşmaya başladı, "başınız sağolsun." Bu cümle, işte bu cümle koskoca bir yıkıma sebep olmuştu. Eftalya'yı tanıyan annelerin feryatları, babaların gururlu dolu bakışları, abla bildikleri kardeş koydukları kadının gidişi. Kolay değildi. Ardından yandaki ameliyathanenin kapısı açıldı ve doktor çıktı. "Yalın Kılıç'ın yakınları" bu sefer de herkes o doktorun başında toplanmıştı. "Başınız sağolsun, hastayı kaybettik." Ve ikinci bir darbe de oradan gelmişti. İki kardeş gitmişti, iki kahraman gitmişti, iki Türk askeri şehit olmuştu bu gün. Bu gün yas günüydü.. kadın ardında sevenini ve daha varlığından bile haberdar olmayan ailesini, adam ardında pişmanlık ile yanıp tutuşan ailesini bırakmıştı..
1 ay sonra
Karargahta tüm herkesin ruhu çekilmiş gibiydi. Sis timi ve ölüm timin de işler farklı değildi açıkçası. Gidilmesi gereken görevlere gidiyor, geliyordular. İtiraf edemeselerde köpek gibi Korktukları iki deli komutanı geri istiyordular. Şehitlerimizin haberi süper dörtlüye de, biyolojik aileye de gitmişti. Süper dörtlü yaş evinde farksız iken biyolojik ailede işler çok farklıydı, güle oynaya yemek yiyor ve normal hayatlarına devam ediyorlardı.
Göktuğ, o en çok yıkılanlardan biriydi. Ve kadın bunu biliyordu.
Göktuğ, her sabah askeriyeye gitmeden önce şehitliğe uğruyor, askeriyeden çıktıktan sonra da önce şehitliğe uğruyor öyle eve geçiyordu.Bilinmeyen sırlar boldu, ve hepsini ortaya dökecek olan yine oydu..
Sınır 5 oy..
Nasılsınız?
Yani pek iç açıcı bir bölüm değildi. Şehitlerimiz var. Belki de yok ama var gibi her neyse.. bu daha çok geçiş bölümü gibi düşünün asıl olaylar işte tam da buradan sonra başlayacak..
Teorileri alayım?
Seviliyorsunuz 🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA Küllerin Ateşi
Ficção AdolescenteO, evet evet İşte o döndü küllerinden doğdu ve tekrar evine döndü yada evi bildiği hapishanesine mi demeliydim? Eftalya Arin... Arkadaşlar ilk kitabım yazım ve mantık hataları elbet olacak bundan dolayı üzgünüm 🤍 BAĞIMSIZ EĞLENCE AMAÇLI YAZILMIŞTI...