"Hayır, ben yemin ederim ki- ah!"
Boğazımdaki parmaklarını bastırdı ve solunum yollarım kesildi. Her hamlesinde gözlerim kararıyor, zevkten başım zonkluyordu. Her şey çok fazla gelmeye başlamıştı ve bir tür rahatlama arayışı içindeydim.
"Şşş, bir şey söylemek zorunda değilsin."
Oksijen eksikliğinden dolayı başımın dönmeye başladığını hissetmiştim ama elini gevşetmek için hiçbir çaba sarf etmedim. Açıyı değiştirmek için bacaklarımı biraz daha kaldırdı. Hızını yavaşlattı, bunun yerine olabildiğince derine girmeye odaklandı.
"Özür dilerim." dedim zar zor. Yüzünde her zamankinden farklı, korkunç bir tebessüm oluştu, usulca yaklaştı ve alnıma bir öpücük bıraktı.
"Dileme." sesi merhametli çıkmıştı beden dilinin tam aksine. İçimi her dolduruşunda dudaklarımdan bir inilti kaçıyordu, o da bu hoşuna gitmişcesine her seferinde daha da derine itiyordu. Vücudumun bu kadarını kaldırabileceğini asla düşünmemiştim. Görüşüm bir bulanıklaşıp bir netleşiyordu. Yanaklarımı ıslatan gözyaşlarımı sildi, "O da seni böyle ağlattı mı?" dedi yumuşak ses tonuyla.
Hayır anlamında başımı sallayabildim sadece, artık yaklaştığımı hissediyordum. İçimde o kadar iyi hissettiriyordu ki hayaliyle bile sertleştiğim bu şeyi deneyimlerken fazla süre dayanmam mümkün değildi. Sonunda dayanamayıp,"Ben...boşalabilir miyim artık?" diye fısıldadım.
Bir süre cevap vermeden gülümseyerek yüzüme baktı.
"Evet."
O son kez içimden çıkarken kaslarımı gevşettim ve erkekliğimden çıkan sıvı karnımın üstünde birikti. Başım arkamdaki mindere düşerken gözlerimi kapatıp derince nefes aldım. Kapüşonlumun koluyla yüzümdeki gözyaşlarını ve teri sildim. Hala omuzundaki bacağımı okşadı, bakışlarını tekrar bana çevirirken ayak bileğime bir öpücük bıraktı, aşağı doğru ilerledi ve bir tane de iç bacağıma. Dirseklerinden yardım alarak yüz hizama gelecek kadar eğildi.
"Bana bak." diye fısıldadı. Dediğini yaptım, dağılmış kahverengi saçları ve olduğundan daha da koyu görünen mavi gözleriyle bana bakıyordu. Gülümsedi ve yanağımı öptü. Bu küçük öpücükler o kadar masumdu ki bilmesem az önce beni boğazlayanın o olduğuna asla inanmazdım. İyi hissettirmişti.
Üstümden kalkarken derin bir nefes aldı, "İyi geceler o zaman, çok geç yatma." kirlenmiş gömleğinin iliklerini açmaya başladı. Bu kadar mıydı diye düşündüm içimden. Daha fazla ne istediğimi bilmiyordum.
"Hey" diye seslendim kısık bir sesle giymek için pantolonuma uzanırken. Merdivenlere yönelmek üzereyken başını bana çevirdi.
"Hm?" Göz göze gelmemek adına bakışlarımı odanın köşesindeki loş ışık yayan abajura çevirdim.
"Anlaşmamızda bahsettiğiniz gibi bir şey yoktu. Kişisel hayatımda istediğim kişiyle istediğim şeyi yaşayabilirim ve siz bunun dışındasınız."
Kaşlarını kaldırdı ve birkaç adım bana yaklaştı, oturduğum koltuğun biraz önünde durdu. Devam etmemi bekliyormuş gibi dikildi orada. Sesim olduğundan daha da alçaldı. Şimdi pantolonumun fermuarını çekiştirip duruyordum.
"Buna müdahale edemezsiniz... ve beni bir daha takip etmezseniz sevinirim."
Bütün bunları söylemeye cesareti nereden bulduğumu bilmiyordum ama bildiğim bir şey varsa o da benimle biraz daha ilgilenmesiydi.
"Kız arkadaşın falan mı yoksa?" diye sordu. Sesi ciddiyetsizdi. Ona Enis'in erkek olduğunu söylemeli miyim diye düşündüm ama gereksiz bir detay oldacağı için boşvermeye karar verdim.
"Hayır."
Yüzünde anlam veremediğim geniş bir gülümseme oluştu.
"Seni takip ettiğimi nereden çıkardın peki?"
"Başka türlü nasıl bilebilirsiniz?" kaşlarım çatılmıştı ama sesim hala fısıltı gibi çıkıyordu.
"Tesadüfen oradan geçiyordum ve seni o zavallı kızla sarmaş dolaş taksiye binerken gördüm işte. Hepsi bu kadar." dedi kıkırdarken, benimle dalga geçermiş gibi. Bunları böyle dile getirmesi yüzümün kızarmasına sebep olmuştu.
Boğazını temizledi ve ciddi bir tavır takındı. "Ve haklısın. Senden böyle bir şey isteyemem, özel hayatın sonuçta. Taşkınlığımı mazur gör lütfen." cümlesini bitirince her zaman yaptığı o içimi ısıtan tebessümünü sundu ve merdivenlere yöneldi. Kısa süre sonra odasının kapısının kapanma sesiyle kendime geldim.
Şimdi kötü hissediyordum. Hayal kırıklığı. Agresifleşip bana sadece ona ait olduğumu söylemek yerine mütevazi ve saygılı bir tavırla sözümü dinlemiş olmasıydı beni böyle hissettiren. Biliyordum ki o an beni kollarına alıp başka kimseyle olmamı istemediğini söyleseydi körü körüne dediğini yapar, hatta hayatımdaki herkesi düşünmeden anında çıkarabilirdim. Ama o benim ilkel arzularım için fazla olgun ve kültürlü birisiydi. Ama acaba içerlerde bir yerlerde...öyle hissediyor muydu?
Bunları düşünürken sol elimi pantolonumun içine soktum ve kendim okşamaya başladım, sağ elimi onun yaptığı gibi boğazıma doladım. Beni nasıl tuttuğunu ve öptüğünü hayal ederken dudaklarımdan titrek bir nefes kaçtı. Tüm bunları yaparken gözlerimin yaşardığını fark etmedim. Onu nasıl hayatımın merkezine koyduğumu bilmesini, onun de beni tıpkı benim yaptığım gibi önemsemesini istiyordum. Bu sıcak ve tıpkı bir genç kız gibi karnımda kelebeklerin uçuşmasına sebep olan hayaller ise asıl durumu hatırladığımda paramparça oluyordu. Sadece birkaç hafta ve sonra hepsi bitecekti. Ardından gerçekler tır gibi çarpıyor, burada olmamın asıl sebebini hatırlatıyordu bana.
Gururlandırmaya çalıştığım sevgili babam ondan sadece birkaç yaş küçük bir adamla sürekli olarak yattığımı bilseydi ne düşünürdü diye sorguluyor, aldığım cevaplardan memnun olmayıp düşüncelerimi dağıtmaya çalışıyordum. Bazen ise öfkeleniyor ve bütün suçu babama atıp aradan sıyrılmaya çalışırdım.
Tüm bu düşünceler içinde kaybolmuşken ikinci kez boşaldığımı gözlerimi açıp kucağımdaki iğrenç pisliği görünce fark ettim. Sığ ve zayıf karakterim yüzünden yüzümü buruştururken gözlerimin önüne düşen sarı saçlarımı geriye ittim ve yavaşça doğruldum. Ağrıyan belimi tutarak lavaboya ilerledim. Koridorun diğer ucundaki odasına omuzumun üstünden bakarken kapının altından sızan sarı masa lambasının ışığıyla birlikte çevrilen sayfaların sesini işittim. Önce beni becerip ardından da hayaliyle boşalttıktan sonra çalışmalarına devam ediyordu, harika.
Kapıyı arkamdan sertçe çektikten sonra musluğu açtım. Soğuk suyu yüzüme çarptım. Aynadaki kızarmış yanaklarıma ve çenemden damlayan su taneciklerini izledim. Elimi adem elmamın üstüne götürdüğümde aklımda canlanan sahneyle tekrar istemsizce gülümsedim. Sanırım gerçekten deliriyordum. Kaldığım odaya geri döndüğümde kıyafetlerimi çıkarıp bir köşeye fırlattım ve başka hiçbir şey düşünmeden yorganın altına girdim.
...
Sabahleyin ise saat altıda o uyurken nereye gideceğim veya ne yapacağımdan habersiz evden ayrıldım. Bir süre onu görmeden daha mantıklı düşünebileceğimi zannettim. Kapıyı arkamdan çektikten sonra ürpertici havada ellerimi ceketimin ceplerine sokup yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadist Sahibim +18
Teen FictionYüzümün alev aldığını hissettim. Bdsm ve bunun gibi şeyler hakkında hiçbir deneyimim ya da bilgim yoktu. Acı çekmek bir insana nasıl zevk verebilirdi aklım almıyordu. Ama eğer ihtiyacım olan parayı iki ay içerisinde elde edebileceksem öğrenmekten çe...