Masal telefonunu almadığını aceleyle çıktığından yolun yarısında fark etti.
Sıkıntıyla nefesini verdi ve gerisin geri eve döndü. Kapıyı açıp içeri girdi. Telefonunu alıp tekrar dışarı çıktı. Adımlarını hızlandırıp dövüş kulübünün olduğu yere doğru gitmeyi sürdürürken telefonu çaldı.Lüzumsuz Arıyor...
Telefonu açmadı. Şu an Gökay'a cevap verecek hâlde değildi. Ekranını kapatıp çantanın içine fırlattı.
...
Gözlerimi açtığımda ısrarla çalan kapının sesini duydum. Masal bir şeyini unutmuş olabilir diye düşündüm. Zorla yerimden kalkarak gidip kapıyı açtım. Masal'ın içeri girmesi beklerken gözlerimi ovuşturuyordum. Gelenin Araf olduğunu bilseydim bu hâlde kapıyı açmazdım. Şu an saçlarım dağılmış ve uykulu gözlerle Araf'a bakıyordum.
Mahcup bir sesle "Sanırım rahatsız ettim, uyuyor muydun?" Dedi üzerimdeki pijamalardan bu net bir şekilde anlaşılıyordu.
"Uyanmıştım zaten." diye cevap verdim.
Kısa bir ân sessizlik oluştu. Yüzüne bakınca içeri davet etmem gerektiğini anladım. "Kapıda durma öyle, içeri gel." Gülümseyip davetime icabet etti. Kapıyı kapatıp peşinden gittim. Sanki dün hiçbir şey olmamış gibi davranıyordum.
Tekli koltuğa oturdu, ben de karşı taraftaki ikili koltuğa yerleştim. Uykum kaçmıştı ama hâlâ rüyamın etkisindeydim. Buraya niye gelmişti? Merakımdan sormadan edemedim: "Bir şey mi oldu Araf Bey?"
"Bey mi, Araf demek istedin herhalde? Dün istifa ettin ya hani artık senin patronun değilim."
"Ah, evet doğru." Diye mırıldandım. Başını kaldırıp gözlerime baktı. "Özür dilerim." Bunu söylemek için çok çaba sarf ettiğini görebiliyordum. Madem evime kadar gelmişti, o zaman ben de dün ve daha önce bana yaptıklarının acısını çıkartmalıydım.
"Siz özür diler miydiniz?"
"Dün sen istifa ettikten sonra bugün evine kadar geldim ve senden özür diledim. Gerçekten takıldığın şey bu mu?"
En çok yaptığım şey olan salağa yatma vaktiydi. Dünü hatırlamıyormuş gibi yaparak onu daha fazla vicdan azabı hissettirmek istedim.
"Neden, ne oldu ki dün?"
Araf gözlerini kısarak:
"Dün olanları hatırlamıyor musun? Tartıştık ve sen istifa ettin.""Ah, evet, hatırladım."
Gülümseyerek, "Yani özrümü kabul ettin mi?"
"Etmezsem ne değişecek ki Araf? " Diye saçma bir soru sordum.
"Bir şey değişmeyecekti sadece yaptığım kötü davranışımdan dolayı üzülecektim." diye cevap verdi.
"Buraya vicdanını rahatlatmak için geldiysen özrünü kabul ettim Araf." Tüm dikkatim dağılmıştı, ne dediğimi bile anlamıyordum.
"Dün kötü davrandığım için bugün pişman olduğumu söylemeye geldim. Buraya başka ne için gelebilirim ki?"
Sorusuna cevap vermedim, onun yerine şunları söyledim: “Bir ân da özür dileyince özür dileyenin siz olduğunuzdan şüphelendim. Siz iyi misiniz, ateşiniz falan yok değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgene Bile Acıma
Teen FictionAlisa'nın duygusuz ve titiz bir adamla yaşadıklarını anlatıyor. [Eğlence amaçlı yazılmıştır. Hikaye tamamlanınca yazımlar düzeltilecektir.]