2.1

73 7 43
                                    

Bu bir devam kitabıdır. İlk kitabı okumadıysanız onu okumanızı kesinlikle öneriyorum. Başka türlü bundan bir şey anlamazsınız. Bu kitap da o kitap da birer hayran kurgu ancak kurgular bana ait. İlk kitap profilimde. Bu kitabı umarım beğenirsiniz. Tabi öncekini de. Şimdiden keyifli okumalar dilerim🥰🥰

(Bu arada medya Wei QiJi'nin genel olarak görünümü. Ben bunu önceki hikayede belirtmeyi unuttum.)

-----------------------------------------------------------------

Wei Wuxian dolan gözlerini kimseye çaktırmadan silmeye çalıştı ama Lan Wangji'den tabi ki kaçmadı. Eşinin göz yaşını nazikçe sildi ve sakin olması adına elini tuttu. Bugün ağlanacak bir gün değildi. Ne de olsa minik kızları bu gün ömründe ilk -ve muhtemelen son- kez kırmızı cüppeleri giyiyordu. Yıllarca inatla giydiği siyah ağırlıklı cüppelerden sonra bu bir günlük de olsa önemli bir farktı. Bugün sadece mutluluk olmalıydı. Bugün düğün günüydü.

Yine de Wei Wuxian bin bir zorlukla doğurup, çeşit çeşit engellerle yüz yüze gelerek büyüttüğü ve kocasının ne kadar etkisi olursa olsun eninde sonunda kendisinin kız versiyonu gibi olan kızının düğün gününde ağlamaktan kendini alamıyordu. O yıllarca Wei QiJi'nin onun minik bebeği olduğu fikrinden vazgeçmemişti. Kızı ergenliğe resmi olarak girdiğinde ya da bir akşam yemeğinde Lan Wangji ve ona evlenmek istediği biri olduğunu söylediğinde bile. Hatta kızının düğün cübbesini kendi elleriyle çizerken bile sanki sadece bir hayâlmiş gibi hissetmişti. Ta ki bugün tasarladığı o cübbeyi kızının üstüne gördüğü ilk âna kadar...

Kızını kaybetmeyeceğini bilse de onun artık büyüdüğünü kabullenmek Wei Wuxian'i istese de istemese de hüzne sürüklüyordu. Onun her türlü uç duygusunda ve her anında yanında dağ gibi güçlü duran kocasına ise minnettardı. Tanrı korusun, eğer ona bir şey olmuş olsaydı Wei Wuxian bunca yıl nasıl yaşardı? Bu maddi olarak değildi tabi. Gusu Lan klanı, klanın varisinin ve kim bilir kaç nesil sonra doğmuş ilk Lan Hanımı'nın annesini kocası artık orada değil diye kapı dışarı edecek değillerdi. Ki yapsalar bile Wei Wuxian bir yolunu bulurdu ama Lan Wangji olmasaydı yaşamanın tadı kalır mıydı? Wei Wuxian hiç sanmıyordu. Onca şeyden sonra Wei Wuxian'in en net öğrendiği şey Lan Wangji olmadan ne olursa olsun yaşayamayacağıydı. Biliyordu ki eğer HanGuang-Jun kendisinden önce atalarının yanına gidecek olursa kendisi de olabilecek en kısa sürede ona katılmak için her şeyi yapardı, yapacaktı. Özellikle bu günden sonra gözü arkada kalmazdı zaten.

Lan Wangji Wei Wuxian'in elini tekrar hafifçe sıktığında koskoca Yiling Piri biraz önce gizlemeye çalıştığı göz yaşlarının o fark etmeden yüzünü ıslatmış olduğunu hissetti. Kocası ona bu yüzden endişeli gözlerle bakıyor olmalıydı. Gözlerini ipek bir mendille sildi ve kocasına 'Sorun yok' der gibi gülümsedi. Biraz buruk olsa da mutlu bir gülümsemeydi bu. Lan Wangji eşine son yirmi beş yıldır yaptığı gibi tekrar güvendi. Aslında ona güvenmeye başlayalı çok daha uzun zaman olmuştu ama netçe konuşmak gerekirse yirmi beş yıl demek uygun olurdu. İkiz evlatları artık yirmi üç yaşındalardı. Ve onlar bir ay önce evliliklerinde yirmi beş yılı doldurmuşlardı. Bugün ise hem ikizler tam yirmi üç yaşını dolduruyordu hem de Wei QiJi kendisinden bir yaş büyük yakışıklı bir gençle hayatını birleştiriyordu. Wei QiJi'nin bu gün evleneceği genç hiç bir efsuncu klanından değildi. Çünkü o bir efsuncu değildi. Wei QiJi 12-13 yaşlarındayken MianMian'la tanıştıktan sonra hayatta her şeyin mümkün olduğuna karar kılmıştı. Yeter ki yeterince isteyin.

Bir aralar abisinin oğlunu tatlı bulduğu olmuştu ve bu yüzden ondan hoşlandığı konusunda bir şüphesi olmuştu ama Wang Lichen'le tanıştıktan sonra tüm şüpheleri buhar olup uçmuştu. Yeğeninden hoşlandığı falan yoktu. Sadece Lan HuDie cidden tatlı çocuktu. Son duyduğuna göre onunda şu aralar konuştuğu bir kız vardı. O kızın Yummeng Jiang sektinden olduğu da Wei QiJi'ye gelen bilgiler arasındaydı. Jiang LianHua'yla epey zaman geçiren Lan HuDie sonunda evlenmeyi düşündüğü kızı da "kardeşim" dediği çocuğun sektinden bulmuştu.

Düğün için hazırlanan salonda arka planda çalan şarkı değişip düğünlerde en yaygın kullanılan şarkı başladığında gelinle damadın gelmek üzere olduğu anlaşıldı. Wei Wuxian ve Lan Wangji oturdukları yerde daha da dikleştiler. Hemen yanlarında oturan damadın ailesine bir bakış attılar. Bayan Wang onlara gülümsedi. Bay ve bayan Wang çok tatlı insanlardı. Aynı zamanda oturup kalkmasını bilen, güç hırsı olmayan insanlardı. Oğulları yoluyla kimlerle akraba olduklarının farkındalardı ama nişanın bozulma ihtimalinden korkup normal yaşamlarını olduğundan farklı göstermeye falan çalışmamışlardı hiç. Dürüst insanlardı. Ki bu ailelerin anlaşmasında daha büyük etken olmuştu.

Az sonra salonun ardına kadar açık olan kapılarında kırmızı cüppeler içinde iki figür belirdi. Hafif kısa boylu, güzel, tatlı, bir genç hanım ve yanında uzun boylu, güler yüzlü, yakışıklı bir geç adam karalı adımlarla tüm izleyicilerin arasında yürüyüp ailelerin önüne kadar geldiler. Onlardan bir kaç adım uzakta, hemen kenarda bekleyen ve komutları vermekle görevli olan kişi yüksek sesle konuşmaya başladı. "Ailelere selam verin!" Gelin ve damat ailelerinin önünde eğilip onlara selam verdiler. Görevli tekrar konuştu. "Cennet ve Dünya'ya selam verin!" Girdikleri kapıya yüzlerini çevirdiler ve eğilip selam verdiler. Bu sembolikti tabi. Görevli son kez konuştu. "Birbirinize selam verin!" Wei QiJi ve Wang Lichen birbirlerine döndüler ve saygıyla eğilip selam verdiler. Doğrulduklarında yanlarına hizmetçi bir kız geldi. Elinde iki küçük kadeh bulunan ahşap bir tepsi tutuyordu. Gelin ve damat tepsideki kadehleri aldılar. Ardından dikkatli hareketlerle kollarını birbirlerine çaprazlayıp geçirerek kadehleri kafalarına diktiler. Zaten tek yudumluktu o kadehler. Ardından tüm konuklar ayağa kalkıp ve az önce komutları veren görevli son kez konuştu. "Yemin tamamlandı. Artık siz karı kocasınız."

Wei Wuxian'ın gözleri yaşlıydı. Ağlamasını diğerleri fark etmese de Lan Wangji direkt olarak görüyordu. Ama bu kez mutluluktan ağladığını bildiği eşine dokunmadı Lan Wangji. Nasıl olsa bu gece onu tam olarak zevk çığlıkları attıracak kadar keyiflendirecekti. O yüzden şimdi biraz mutluluktan ağlasa da sorun olmazdı. Tam müzik değişip daha eğlenmeye uygun bir hâle geliyordu ki kulak zarlarını patlatması mümkün görünen bir çığlık duyuldu. Hemen ardından klanın hizmetçilerinden olduğu belli olan genç bir adam resmen kendisini giriş kapısından içeri attı. 'Felaket!' diye bağırdı. Bir an dışarıyı işaret etti. Sonra tek kelime daha edemeden küt diye bayıldı. Kimse ne olduğunu anlamadan dışarıdan bi çığlık sesi daha geldi. Bu kez daha güçlü ve daha vahşi bir sesti.

Dışarıda neler oluyordu?!

SONUNA DEK BİRLİKTE ( Buldum Seni 2 )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin