Sağır Edici Sessizlik
1.Bölüm"Günaydın Bay Jingle!"
Elimdeki yemleri parmaklarımın arasında ufalayarak fanusun içine bıraktım. Hemen su yüzeyine çıkıp yemleri yemeye başladı.
Pardon, sizi tanıştırmayı unuttum. Fanusunun içinde afiyetle yemleri yiyen şey benim balık dostum, 8 yıl önce babamın bana aldığı son doğum günü hediyem olan Bay Jingle.
İsmini beraber koymuştuk. İzlediğimiz bir filmde farenin adıydı ve ben çok sevmiştim. Babam da bir fareye bakamayacak olsam da bir balığa her şekilde bakabileceğimi söyleyip bana Bay ve Bayan Jingle'ı hediye etmişti.
Babam trafik kazası geçirip öldükten sonra Bayan Jingle da ölmüştü.
Ah evet söylemeyi unuttuğum başka bir şey daha. Babam 8 yıl önce doğum günümden 3 hafta sonra bir trafik kazasında ölmüştü. Haberi aldığımızda yaşadığım duyguları hala hatırlıyorum. Neredeyse her gün tekrar aynı acıları yaşıyor olduğum için unutmam pek mümkün olmuyor zaten. Bolca kollarımı, bacaklarımı bıçaklarla yavaş yavaş kesiyorlarmış gibi fiziksel ve ruhumu bedenimden ayırıyorlarmış gibi ruhsal acılar.
Ama alışmıştım. Alışmak zorundaydım. Güçlü olmak zorundaydım. 'Babasız zor olmuyor mu?' sorularından kaçmak için, 'Babası olsaydı böyle olmazdı.' önyargılarından uzak kalmak için, 'Kız evlat işte, babanın yeri çok ayrıdır.' ajitasyonlarından saklanmak için.
Babam öldükten sonra eski neşem kalmamıştı. O gece hayatımın miladı olmuştu.
Ondan önce ve ondan sonra..
Ama yine de ona söz vermiştim. Her ne kadar mezar taşı da olsa ben babama söz vermiştim. Güçlü olacaktım. Anneme destek olacak, onun bana her zaman dediği Avukat unvanını alacaktım.
"Canım hazır mısın? Haydi geç kalacaksın."
"Geliyorum."
Aynanın karşısında saçlarımı son bir kez toparlayıp üzerimdekileri de düzelttikten sonra odamdan çıktım.
Mutfağa girdiğimde geleneksel okulun ilk günü kahvaltı sofrası hazırdı. Peynir, zeytin, yumurta, şeftali suyu...
Annemin yanağını sımsıkı öptükten sonra onun etrafımda olduğu her an usta bir sanaçtı edasıyla sergilediğim 'Hayatı hala seviyorum' gülücüklerimden birisini daha saçarak masadaki yerime oturdum. O da kendisine çay alıp karşıma oturdu.
Göz kırpıp "Yanılmıyorsam öğrenciler okulun ilk günü depresyona girerler. Hani sıkıcı dersler, hocalar, boş boğaz arkadaşlarla dolu yeni bir sene daha başlıyor filan. Senin sergilemekte olduğun enerji bu kurallara karşı gelmek oluyor küçük hanım." dedikten sonra çayından bir yudum aldı.
Annemle ilişkimiz ikimiz kaldıktan sonra geleneksel anne-kız ilişkisinden daha farklı şekillendi. İyi polis-kötü polis ikilisinden iyi polis ayrılınca annem hayatımdaki normal polis olmuştu. 'Ödevini yap, odanı topla, sokakta çok koşma, soğuk su içme' kalıpları 'Babasının prensesi ne isterse onu yapar karışma bakayım sen' şımartmaları hayatımdan çıktığı için onlarla beraber çıkmıştı. 'Bu kızı da babası böyle şımartıyor.' diyemiyorlardı artık.
Düşüncelerimden sıyrılıp dediği şeye gülümseyerek "Işıl'tılarla dolu bir yıl daha geçireceğim." deyip daha geniş sırıttım.
Tabi ki Işılla bir yıl daha geçireceğim için sevinmiyordum. Benim sevinme sebebim daha net olarak Uraz'dı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sağır Edici Sessizlik
General FictionKimse bilmez doğan güneşin kendisi için acı mı, mutluluk mu, korku mu taşıdığını. Fırtına olur, şimşekler çakar. Ardından bulutlar geçer, güneş açar. Belki bir gökkuşağı oluşur. İçinde taşıdığı tüm renkler beyazdan çıkar ve siyaha döner. Dalgalar kı...