7🍂

92 34 13
                                    

"Tanrı'nın işareti"

Rindou parti sonuna kadar mutluymuş gibi davransa da gerçek öyle değildi. Gördüğü kişinin küçük kardeşi Shuji olduğuna emindi ve ne zaman onu bulmak için yerinden ayrılmaya kalksa Ran bir şekilde önüne geçiyordu. Abisi olarak kardeşinin hayal kırıklığına uğramasını istemediğinden Shuji'nin varlığından haberdar olsun istemiyordu.

"Nereye?" Kardeşinin yeniden ayaklandığını görerek koluna yapışınca, Rindou gerçekten bir şeyler sakladığından emin olmuştu.

"Tuvalete." Rindou tek kaşını kaldırarak abisini süzerken Ran istemeyerek kolunu bırakmak zorunda kalmıştı.

"Sanzu'ya bakacağım tamam mı? Uzun süredir görünmüyor." Abisini rahatlatmak için bir kaç yalan sözcüğün sorun olmayacağını düşünerek masadan ayrıldı. Ran'ın bakışları kalabalık içinden kendisini takip ederken hızlıca görüş açısından çıktı.

Etrafa bakınırken yalnızca personel yazılı kapı dikkatini çekti. Kardeşini bulmuş olmanın heyecanıyla kapıya yaklaşıp kolu indirdi. Açılan karanlığa süzülerek kapıyı kapattığında odanın içinde bulunan başka bir bölmeden ışık yayılıyordu.

Adımlarını oraya yönlendirip duvarın engellediği araya başını uzatıp görmek istediği bedeni bulmuştu. Dolabından bir şeyler çıkardığını fark ettiğinde gözü hemen köşede ki yıpranmış peluşa takıldı.

"Artık senin olabilir. Benim ihtiyacım kalmadı."

Hızla hücum eden anıları bir elektrik gibi zihninde çakarken, artık düşüncelerinden tamamen emin olmuştu.

"Shuji?" Hanma içini saran ürpertiyle birlikte endişe ve strese bürünürken korkuyla bakışlarını omzunun üzerinden arkasında dikilen bedene çevirdi. Rindou'nun yüzüne yayılan buruk tebessümle tuttuğu nefesini bırakıp önüne geri döndü.

"Burada olmamanız gerekiyordu. Lütfen çıkar mısınız?"

"Sensin değil mi?" Rindou heyecanla üzerine doğru adımlarken Hanma kaşlarını çatarak ona doğru dönüp olduğu yerde durmasını sağladı.

"Kimden veya neyden bahsettiğinizi anlamıyorum. Buradan çıkın lütfen." Eliyle kapının olduğu tarafı işaret ettiğinde Rindou'nun sulu bakışları dolabında ki peluşa kaydı. Çocukken annesinin kendisine aldığı oyuncağı tanımayacak kadar aptal değildi.

"Nerden buldun onu?" Hanma gözlerini devirerek dolabının önüne geçip kapağını kapattı. Her ne kadar sert davranmak istemese de bunu yapması gerekiyormuş gibi hissediyordu.

"Lütfen çık!"

"Ben aptal değilim Shuji. Seni ilk gördüğümde tanıdım hemen. Babama benziyorsun."

"Kırıcı konuşmak istemiyorum. Çık bu odadan." Rindou'nun hala babalarını hatırlamasına şaşırarak, söylediği şeyle birlikte içten içe öfkelenmişti. Ona benzemeyi kendisi seçmemişti.

"Neden yapıyorsun bunu?" Hanma yeni bir atağının yaklaştığını fark ederek kolundan tuttuğu bedeni kapı dışarı atmak için sürükledi. Rindou'nun bakışları yüzünde gezinirken kapıyı yüzüne kapatıp derin bir nefes alış verişine girdi.

Rindou hayal kırıklığı içinde masaya geri dönüp eve gitmek için eşyalarını toparladı. Wakasa ve Ran ne olduğunu anlamaya çalışırken Sanzu'da erkek arkadaşının peşinden geldi. İyi görünmediğinden onun için endişelenmişti.

"Hayatım iyi misin?"

"Eve gidiyoruz."

"Ne? Rin bu senin partin."

"Parti bitti." Wakasa'nın bakışları Ran'ı bulurken, Rindou kolundan tuttuğu Sanzu'yu beraberinde kafeden çıkardı. Bu geceye dair hiçbir şeyi abileriyle konuşmak istemiyordu.

"Sevgilim ne oluyor?" Sanzu'nun endişeli bakışları üzerinde gezinirken adımlarını durdurup ona sarılmak için döndü.

"Rin?"

"Eve gidelim lütfen. Burada kalmak istemiyorum."

"Tamam." İkili arabalarının bulunduğu park alanına girerken kafe'de kalan abileri partiyi bitirmek zorunda kalmıştı. Herkes yavaş yavaş dağılırken Ran'ın gözleri etrafta Hanma'yı aradı. Onunla ilgili bir şey olduğundan adı gibi emindi.

"Sence ne olmuş olabilir? Bu çocuk hiç böyle yapmazdı."

"Bilmiyorum." Ran omuzlarını düşürerek etrafa bakınmaya son verdi.

Yalnızca personel yazılı kapının ardından bilinmeyen bir ses herkesin dikkatini oraya çekti. Chifuyu etrafa bakınarak görmek istediği kişiyi bulamayınca elindeki tepsiyi bırakıp Baji'nin peşinden odaya girdi.

"Sakin olmalıyım, sakin olmalıyım." Odanın köşesine sinmiş Shuji'yi ileri geri sallanırken bulduklarında Baji'nin bakışları bilmiş bir tavırla erkek arkadaşına döndü. Hanma'nın kendileriyle birlikte burada çalışamayacağını söylemesine rağmen Chifuyu'nun herkesin bir şansı hak ettiği konusunda ki düşüncelerini yarım saat boyunca dinlemek zorunda kalmıştı.

Fakat Baji hiçbir zaman onunla aynı fikirde değildi. Hanma'nın ne zaman atak ya da kriz geçireceğini düşünmek zorunda da değildi. En önemlisi sorunlu ve kendilerine ayak uyduramayacak biriyle çalışmayı her zaman red etmişti.

"Sakin ol lütfen. Seni rahatsız edecek hiçbir şey yok." Baji gözlerini devirerek erkek arkadaşına üstten bir bakış atıp başını iki yana salladı.

"Hastaneye gitmek ister misin?" Chifuyu erkek arkadaşını ve saçma tavırlarını görmezden gelerek telefonunu çıkardı. Wakasa ve Ran kapıdan onlara bakarken Hanma dolabından sarkan ceketini başına geçirip kendisini görmelerini engellemeye çalıştı.

"Lütfen çıkart onları buradan."

"Dışarıya çıkabilir misiniz lütfen." Odaya girenler ve girmeye çalışanlar geri çıkarken Chifuyu'nun bakışları erkek arkadaşını buldu.

"Sende çık Baji." Erkek arkadaşının sert bakışları kendisini ezmeye çalışarak çıkana kadar üzerindeydi. Herkes çıktıktan sonra Hanma derin nefesler alıp verdi. Kardeşleriyle sürekli karşılaşmalarının tanrının bir işareti olduğunu biliyordu. Fakat onlarla yüzleşecek cesareti yoktu. Hele ki Ran kendisine nefret kusmaya devam ederken.

"İşi bırakıyorum. Burası bana göre değil." İkinci patronu olarak Baji'nin kendisini burada istemediğinin her zaman farkındaydı. Ve daha fazla bunu görmezden gelmeye devam edemezdi.

腹違いの兄弟 | Haitani Brothers/Hanma ShujiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin