05. O Zaman Bir Öpücük

491 54 31
                                    

Aşağı kattan gelen kahkaha yüzünden sarışın oğlanın öfkesi daha da yükselmişti. Zaten bu gün zor bir gün geçirmişti. Birde duş alırken doğa üstü bir varlık tarafından röntgenlenmişti. Öfkeli adımlarla merdivenlerden aşağı indi. Siyah saçlı oğlan salondaki koltuklardan birine yayılmış oturuyordu. Felix çocuğa yaklaşıp kolundan tuttuğu gibi ayağa kaldırdı. Hyunjin ise Felix'in ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Felix hiç bir şey demeden çocuğu kapıya doğru sürüklemeye başladı. Kapıyı açtığı gibi dışarı atıp üstüne kapattı. Sanki dışarı çöp atmış gibi ellerini silkeledi ve salonu doğru yürümeye başladı. Salona girince koltukta ona gülümseyerek bakan Hyunjin'i gördü.

"Ellerini silkmen beni biraz üzdü doğrusu." dedi Hyunjin.

Felix salonun kapısından hala şaşkınca karşısındaki oğlana bakıyordu. 'Ben bu salaktan kurtulamayacağım sanırım.' diye geçirdi içinden. Şaşkınlığını attıktan sonra gidip çocuğun karşısındaki koltuğa oturdu.

"Ben seni biraz önce dışarı atmadım mı?" dedi Felix, öfkeli bir ifadeyle.

"Bende geri girdim. Benden bu kadar kolay kurtulabileceğine inanman çok komik, ufaklık." dedi Hyunjin, gülümseyerek.

Felix bir süre sırıtan oğlana baktı. Annesi evde olmadığı için içi biraz rahattı. Bir de annesine çocuğun kim olduğunu anlatmak istemiyordu. Bugün kahinin anlattıklarınından sonra hayatının tehlikede olduğundan emindi. Annesi de bunun farkındaydı. Hyunjin'i gördüğünde vereceği tepki muhtemelen çok büyük olacaktı. Ayağa kalktı.

"Kendime kahve yapacağım. İçecek misin?" dedi, çocuğun yüzüne bakmadan.

"Aslında bir şey içmem ama sen yapacaksan olur." dedi Hyunjin.

Felix mutfağa gidip kahve hazırlamaya başladı. Suyun kaynamasını beklerken ellerini mutfak tezgahına dayayıp düşünmeye başladı. Yaşaması yasaksa nasıl hayatta kalacaktı? Peki ya bekçiler ona düşman mı olacaklardı? Ölmek istemiyordu ama yaşamak için de pek bir sebebi yoktu. Bu yaşına kadar kaçarak yalnız bir hayat yaşamıştı.

Önündeki iki fincana baktı. Fincanların artık çift olması hoşuna gidiyordu. Yüzüne bir gülümseme yayıldı. Hyunjin sürekli onu taciz ediyordu ama çocuğun varlığı Felix'e iyi geliyordu. 'Benim ölmemi isteyen bir topluluğun parçasıyken aynı zamanda bana yaşamak için bir sebep olabilir mi?' diye geçirdi içinden.

Suyun kaynaması ile birlikte düşüncelerinden sıyrıldı. Tam elini suya uzatacakken beline sarılan kollarla irkildi. Yüzünü ona sarılan kolların sahibine çevirdi. Işıl ışıl parlayan mor irisler ile karşılaştı. Siyah saçlı oğlanın yüzünde yumuşak bir gülümseme vardı.

"Salonda tek başıma sıkıldım." dedi Hyunjin, çocuğa sardığı kollarını sıkılaştırarak.

Felix, Hyunjin'in kollarını ittirmeye çalıştı ama gücü yetmiyordu.

"Bırakır mısın beni?"

Hyunjin kollarını daha da sıktı. Felix artık nefes almakta zorlanıyordu. Aynı zamanda kızardığını da hissediyordu. Hyunjin'in sadece dokunması bile içinde bir şeylerin yükselmesini sağlıyordu. Ondan sadece insani duygularından kaynaklı etkilenmiyordu. Enerjileri ikisini birbirine bağlıyordu.

"Sam nefes alamıyorum."

Hyunjin yavaşça sardığı kolları gevşetti. Kafasını çocuğun saçlarına dayadı. Kokusunu içine çekti.
Hyunjin bu zamana kadar birçok insanla ve öteki taraftaki varlıkla beraber olmuştu. Onun için bu durum eğlence gibi bir şeydi. İnsanları çoğu zaman oyuncak gibi görürdü. Onlarla eğlenir ve bırakırdı ama bu çocuk onun için farklıydı. Felix'in kokusu bile Hyunjin'e sanki huzur veriyordu. Kısa sürede çocuğa bağımlı olmuş gibi hissediyordu. Birbirlerine dokunduklarında içindeki enerjinin yükseldiğini hissediyor ve çocuğu bırakmak istemiyordu. Kafasını çocuğun saçlarından çekip bir iki adım uzaklaştı.

Guard Angels / HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin