10.Bölüm: KARANLIK YOL (2)

7 2 1
                                    

Adım attıkça içimdeki korku daha da büyüyordu. Yılların üstüne tozlarını çektiği anıların birer birer beynimde canlanıyordu. Toprak zemine diktiğim bakışlarım önümde aniden duran bedeni görmeden ona çarpmama neden oldu. Dmitry omzunun arkasından bana bakarken yavaşça kafamı kaldırıp etrafıma bakındım.

Yerdeki lastik izleri sonunda bitmişti. Bununla beraber etrafı şehrin turuncu ışıkları yerine beyaz gereğinden fazla parlak ışıklandırmalar aydınlatıyordu. Boydan boya çekili olan delikli demir çitler neredeyse bir katlı ev kadar yükseltilmişti ve uçlarına da dikenli daireler çizen demirlikler çekilmişti. Demirlerin ardına baktığımda karşımda Sky'da beklenmeyecek kadar çok katı olan 3 bina vardı. Ortadaki bina daire çeklindeydi ve yanındaki yanlamasına olan düz binalara göre daha uzundu. Düz binalar nedensiz bir şekilde Kraliyetin hastanelerine benziyordu. Ortadaki binada biraz gözüm takılsa da eski püskü ve çatısından paslı suların akarak beyaz yüzeylerinde iz bıraktığı duvarlarından gözlerimi çektim. Bahçesinde neredeyse hiçbir şey yoktu ancak bu yapının arka bahçesi olduğunu hatırlıyordum. Bahçesinde dolanan yeşil üniformalı adamlar, birkaç yeni ekildiği belli olan ve güvenlik amacıyla etrafına tahta çit çekilmiş ağaçlar ve ortalara öylesine yapılmış tahta banklar vardı.

Dmitry'in parmaklarını hissettiğimde ona döndüm. Elimi sıkıca tutarak bana doğru yaklaştı. "İyi misin? Ben buradayım, sakın unutma bunu." Evet bu sefer farklıydı. İki iri beden içinde bulunduğum kafesi ittirerek içeri sokmayacaktı. Bu tellerin ardında beni bekleyen kişiye tek başıma götürülmeyecektim. Dmitry'in yaydığı sıcaklık ile bedenimden çekilen ısı geri gelmeye başlamıştı. Midemdeki bulantı yavaşça yok olurken aklımdaki düşünceler birer birer susuyordu. Gülümseyerek elini sıkıca tuttum. "Evet bu sefer sen varsın." İyi olduğumu hissettiğinden yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı. "Hemen girip çıkacağız."

"Keşke Bertwin ile Danny'de gelseydi." Bir kaşını havaya kaldırarak bana baktı. "Ne yanı ben yeterli değil miyim?" Sorusuna gülerek cevap verdim. "Hayır öyle demek istemedim. Daha erken halledebiliriz diye söyledim."

"Gelmelerini ben istemedim. O çatlak sadece ikimizi görmeli." Duyduğum takma isim kalbimin hızlanmasına neden oldu. Bakışlarım yavaşça yere kayarken Dmitry'in parmaklarını çenemde hissetim. Boşta kalan eliyle başımı yukarıya doğru kaldırıp ona bakmamı sağladı. "Bunu aşman lazım. O sana bir şey yapamaz. Ondan daha güçlüsün. Sen babamın elinden çıktın Moon, lütfen ama ayaklı silahsın." Gülerek üstümdeki gerginliği atmaya çalıştı, hafifçe gülümseyerek bakışlarımı tellerin arkasındaki binaya çevirdim. "Buradaki anılarımı unutamıyorum. Yarısı karanlıktan ibaret olsa da."

"Benimkiler de öyleydi, demek o gölgelerin arasında yalnız değilmişim. Zifiri karanlığın içinde sende vardın." Elini yüzümden çekse de parmaklarımızı hiç ayırmadan bana baktı. "Karanlıktan hoşlanmıyorum."

"Biliyorum." Önündeki binaya döndü. "Artık girmemiz lazım." Parmakları sıkılaşırken öne doğru adım almaya başladı. Demirliklerin önünde bekleyen askerin yanına ilerledik. Dmitry'i gördüğü gibi yüzüne bir şaşkınlık ifadesi yerleşti. "Buyurun efendim." Dmitry samimi bir gülümsemeyle onun karşısında durdu. "İçeriye girmemiz gerekiyor."

"İzniniz var mı?"

Sadece başını sallayarak sorusuna yanıt verdi. "Üzgünüm sizi içeri alamam." Dmitry'in gözleri demirliklerin ardına kaydı. "Atlas Bey hâlâ burada mı?" Bakışları adama kaymamıştı bile adam ise başını sallayarak yanıt vermişti. Atlas denilen doktor hâlâ buradaydı. Yıllar geçmesine içerideki kişilerin değişmesine rağmen o bu acı kokan duvarları terk etmemişti. "Ona benim geldiğimi iletebilir misin?" Asker kıyafeti giyinmiş olan bu adam bir süre duraksadı daha sonra karşısında ama demirliklerin arkasında olan başka bir askere seslendi. "Atlas Bey'e Krallıktan misafiri olduğunu ilet."

Kayıp Rüyalar: Yıldızlara Kalan Aşk (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin