Ağzımın içindeki kan tadı ve etrafı saran rutubet kokusu midemi bulandırmak için yeterli bir sebepti. Ama kusarsam günde verilen sadece 1 öğünlük yemeğim boşa gidip yine aç kalırdım. Kapının gıcırdayarak açılmasıyla kim olduğunu bildiğim için bakma zahmetine girmedim.
"Neden bana böyle davranıyorsun?" dedim duygusuz bir şekilde.
"Neden mi? Nedenini söyleyeyim. Siz Türkler yüzünden! Ailemi öldürdünüz. Sırf sizin yüzünüzden korkak olarak görülüyorum!! Ve intikamımı senden alarak başlayacağım!!!" diyip botu ile yüzüme sert bir tekme atınca ağzımdaki kan tadı iyice arttı.
"Seni sevenler var mı?" Dedim nefes nefese.
"Var. N'olmuş yani Doğu Türkistan?" Dedi.
"Kimileri için şeytanın kendisini sevmek çıkar amaçlıdır, bir cesaret gösterisidir veya tamamen aptallıktır. Merak ediyorum acaba seni sevenler içlerinden hangisi için seviyorlar? Sonuçta şeytanı kimse boşuna sevmek istemez." Dedikten sonra sinirden köpüren Çin ayağıyla çenemin altına tekme atınca bilincimi kaybetmeden önce duyduğum tek cümle "KAPA ÇENENİ!" demesiydi.
- 1 Gün Sonra -
Ayıldığımda her yerim -özellikle yüz kısımlarım- çok ağrıyordu. Dün Çin'i sinir edebildiğim için kıkırdadım fakat hemen mutluluğum yarım kalıp özgürlüğümün elimden alındığı aklıma gelince yine umutsuzluğa düştüm.
"Acaba neden beni kurtarmak için kimse çabalamıyor. Çin'in dediği kadar değersiz biri miyim cidden?" diye içimden geçirdim.
Artık zaman kavramını yitirip delirdiğim oluyordu. Ve her seferinde yanıma yüzü maskeli doktorlar gelip bana iğne vururlardı. Bu sebeple artık iğneden korkmaya başlamıştım. Sırf iğne olmamak için kendi kendimi kontrol etmeyi bile öğrenmiştim.
Bu süre zarfında Çin'in bana kötü davranmadığı -aynı zamanda iyi de davranmadığı- tek şey bana sadece tek seferliğine yemeği bana kendi getirirken merakımdan tarihi sorduğumda söylemesiydi. O günden bugüne kadar her yemek verildiğinde saatin tam 00:00'da getirildiğini öğrendim ve tıpkı hapishanedeki suçlular gibi duvara çizik attım. Bu süre zarfında burada geçirdiğim her günümün adına 'Matem Geceleri' ismini verdim. Neden bilmiyorum ama bence çok hoş.
Çin son zamanlarda yanıma çok sık uğramaya başlayınca işkillenmedim değil. Ama çok umursamadım. Zaten sonunda ölecek değil miyim?
Kapıdan içeri girdiğinde arkasında doktordan çok cerrahlara benzeyen bir kaç kişi ve 2 asker girdi. Doktorlar ağzımı bir mendille kapatınca gözüm karardı.
- Bir Kaç Dakika Sonra -
Uyandığımda ameliyathane gibi bir yerdeydim. İçimi korku sarınca etrafımda ki cerrahlar ellerinde neşter ve adını bilmediğim bir çok aletle dibimde Azrail gibi duruyorlardı. Gözlerim Çin'i gördüğünde ona dolu gözlerle baktım. O ise bana sırıtarak bakıyordu. Ağzından çıkan cümle beni iyice korkuttu.
"İstediğinizi yapabilirsiniz."
- Saatler Sonra -
Dayanamıyorum, dayanamıyorum, dayanamıyorum, DAYANAMIYORUM! Canlı canlı beni kesiyorlar ve ben artık katlanamıyorum. Bağırıyorum, ağlıyorum ama beni dinlemiyorlar. İlk zamanlar alışırım belki diye düşünmüştüm fakat bir kısma alışsam öbür kısım acımaya başlıyordu. Artık fiziksel acıdan değil kendime acıyordum. Çin beni öldüresiye dövdüğü zamanlar "Lütfen beni öldürme." derken şimdi "Beni öldür." diyorum. Eskiden yaşamak için ayaklarına kapanırken şimdi ölmek için yalvarmam ne kadar da acınası...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ Matem Geceleri ~ (OneShot)
Historical Fiction"𝙰𝚌𝚊𝚋𝚊 𝚗𝚎𝚍𝚎𝚗 𝚋𝚎𝚗𝚒 𝚔𝚞𝚛𝚝𝚊𝚛𝚖𝚊𝚔 𝚒𝚌̧𝚒𝚗 𝚔𝚒𝚖𝚜𝚎 𝚌̧𝚊𝚋𝚊𝚕𝚊𝚖ı𝚢𝚘𝚛. 𝙲̧𝚒𝚗'𝚒𝚗 𝚍𝚎𝚍𝚒𝚐̆𝚒 𝚔𝚊𝚍𝚊𝚛 𝚍𝚎𝚐̆𝚎𝚛𝚜𝚒𝚣 𝚋𝚒𝚛𝚒 𝚖𝚒𝚢𝚒𝚖 𝚌𝚒𝚍𝚍𝚎𝚗?" "𝙺𝚒𝚖𝚒𝚕𝚎𝚛𝚒 𝚒𝚌̧𝚒𝚗 𝚜̧𝚎𝚢𝚝𝚊𝚗ı𝚗 𝚔𝚎𝚗𝚍𝚒𝚜𝚒𝚗�...