''Saray çok sıkıcı ya'' dedi Nya. Karşı krallığın prensesiydi. Aynı savaşta ailelerimizi kaybetmiştik. Nya; pembe kraliyet elbisesiyle çok güzel bir kraliçeydi. Aramızda yarım yıl vardı. Aklıma gelen şahane fikirle Nya'ya döndüm:
''Kraliyeti boş verip kaçalım mı?'' dedim. Nya boş boş bakıp ''Saçmalama Veronica. Kralsın sen.'' dedi. Ama ben çok ciddiydim.
''Peki. Ne yapalım cadı prenses?!'' dedim gülerek. Nya koluma sert bir şekilde vurdu. ''Aptal! Defol git!'' dedi. Tam arkamı dönüm ki Sofia nefes nefese bana doğru geliyordu. ''Kralım, kılıcınız-''demesine kalmadan koşarak odama ilerledim. Arkamda Nya'yı hissettim. Odama bir hışım girdim ve ''KILICIM NEREDE!??'' dedim. Kılıcım Jay'in elindeydi ve ortaındaki mücevher tüm odayı aydınlatıyordu. ''Neler oluyor !?'' Jay'in yanındaki şövalye bana bir parşömen verdi. Hala bir şey anlamıyordum. ''Bu ne ?!'' diye yükseldim. Jay;
''Efendim ilk önce sakin olun. Bu size annenizden kalma bir kılıçtır, efendim biliyorum ki bunu biliyordunuz. Ama anneniz sizden bir şey sakladı. Ben bu bilgiyi babamdan öğrendim. Efendim bu kılıç en son 100 yıl önce bu şekilde parlamış. Annenizden önce bu kılıç parlamış, sonra anneniz zamanında ve şimdi de sizin zamanınızda parlıyor. Anneniz bu parşömende neler yapmanız gerektiğini belirtmiş. Benim bilgilerim bu kadar kalanını parşömenden öğrenmelisiniz.'' dedi. Ağzım bir karış açık onu dinledim. Sonra Nya:
''Aşkım okusana parşömeni merak ettim.'' dedi. Hızlıca parşömeni açtım ve okumaya başladım;
Sevgili oğlum;
Ben bu kılıcın parlamasıyla uzun bir yolculuk yaptım. Bu kılıcın bir eşi daha var. Bu kılıcın eşi de şu an da senin kılıcın gibi parlıyor. Ben bu uzun yolculuğun sonunda babanı yani kral Jack'i buldum. Sende yola çık bundan böyle yolda 3 tane elf göreceksin. Onlarda ipuçları var. Unutma onlarla nazikçe konuş. Yoksa kılıcın eşini bulamazsın.
Artık kılıcın eşini ve kalbinin eşini bulma zamanın...
Kraliçe Laura, Annen...
''NE !?'' diye bir tepki verdi Nya. Ona:
''Nya, biz seninle olamazmışız. Başka birini bul, ama benim kadar sana iyi davranmasın.'' dedim. Anlamasını umuyordum. Umduğum gibide olmadı. ''Veronica olmaz, yapamazsın. Bana bir söz verdin. Dedin ki 'Nya sana söz veriyorum gelecekte bir olay yaşanmazsa çocuğuna babalık edeceğim' dedin. Yapamazsın beni böyle bırakamazsın.'' dedi. Elimi yanağına koyup narin ve zarif olan kar beyazı tenini sevmeye başladım. Gözünden bir damla göz yaşı firar etti. Yavaşça gözyaşını sildim. ''Muhafızlar derhal dışarı'' dedi Nya. Kaşlarım aniden çatıldı. Jay kılıcı bana verip dışarı çıktı. Kılıcı yatağımın üzerine bıraktı ı döndüm. Acaba kılıcın eşi kim? Nya kapı tarafında kalıyordu. Ona ''Yanıma gel'' dedim. Sanki bu anı bekliyormuş gibi koştu ve dudağını dudağıma kenetledi. Ay ne oluyo?! Kollarını belime dolayıp beni kendine hapsetti. Birkaç dakika sonra alnını göğsüme dayadı.
''Nya,'' dedim. Mızmızlanan çocuk edasıyla omuzlarını indirip kaldırdı. Ardından burnunu çekti. Tekrar ''Nya,''dedim. Göğsümde ıslaklık hissetmeye başladım. Başını kaldırdı:
''Sen de annem ve babam gibi gidip dönmeyeceksin değil mi?'' dedi. Ağlıyordu. Yüreğime bir ağırlık çöktü. Durdum. Buna diyecek hiçbir şeyim yoktu. Sustum. Ben susup durdukça içini döktü:
''Veronica susma! Susmak kabullenmektir! Kabullenme, bana bunu yapma... Kızımız için yapma...'' demesiyle durdu. Elimle çenesini tutup gözlerini gözlerime sabitledim. ''Ne dedin sen?'' diye sordum onu kırmamaya çalışarak. Sustu. Bu sefer o sustu. Yavaşça tane tane başka bir soru sordum.
''Sen hamile misin?'' dedim. Başını olumlu anlamda salladı. Adım adım ondan uzaklaştım. Olamazdı. Biz hiç birlikte olmadık. Aramızda sadece az önce bir şeyler geçmişti. Bu çocuk benden değil. Nya benim, bizim çocuğumuza hamile değil başkasındandı bu çocuk.
Eee kimden bu çocuk?, dedi iç sesim. Arada böyle konuşuyoruz kendisiyle.
Hiçbir fikrim yok iç sesim. Hem de hiçbir fikrim yok, aklımı kaybetmiş gibiyim.
Öpüşmektendir o 😊
Gözlerim irice açıldı ama fark ettirmemek için hemen kendime geldim. Nya bir şeyler mırıldandı ama sadece son kısmını duydum ve kollarıma yığıldı.'' Veronica gitme lütfen...''dedi. Onu yarağıma yatırmak için kılıcı yataktan kaldırıp masaya bıraktım. Ardından onu yatağıma yatırdım. Yerde bir not vardı. Notu elime aldım:
Jay senden bir çocuğum, kızım olacak.
Nya
Notu Nya'nın cebine koydum ve masama ilerledim. Bir kalem ve parşömen alıp yazmaya başladım:
Nya;
Uyandığında gitmiş olurum. Kızına ve sana kalabilmen için krallığı ödünç veriyorum. Kılıcın eşini bulduğumda onunla beraber krallığıma geri döneceğim. Aynı annen ve baban gibi gidiyorum ama döneceğim.
Prens Kral Veronica
Bu parşömeni saten kırmızı bir kurdele ile bağlayıp Nya'nın kolunun altına bıraktım. Kılıcımı, tacımı, babamdan kalan yüzüğü ve bir miktar para alıp aşağı indim. Kanatlı beyaz atıma bindim ve son kez krallığa baktım.
''Baba, verdiğim sözler yavaş yavaş bozuluyor. Krallık gitti. Terk ettim ama bir müddet olarak. Sonra geri döneceğim. Annemi, seni ve ablamla olan anılarımı terk ettim. Özür dilerim. Şu an bana sıkı sıkı sarıldığını farz ediyorum ama olmuyor anne. Hissedemiyorum sizi. Anne affet beni. Abla sende...'' dedim. Atı son sürat sürerek krallığı tamamen terk edip ormanın derinliklerine yol aldım...
🗡🗡🗡🗡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILIÇ EŞİ
Fantasy''Veronika... kılıçlarımız eş olabilir ama...'' Lorena durdu. Söyleyeceği cümle aşık olacağı ama sırf bir büyü yüzünden aşık olmaktan kaçan duygularını tamamen bitirecekti. Veronika ağladı. Evet cümlelerin ağırlığını fark edip çaresizlikle ağladı. L...