Junmyeon bir haftalık tatilini bir uzatmıştı, ikinci haftanın ortasına gelmişlerdi bile. Baekhyun sağolsun, Sehun'un sunbaesi, Sehun'a bir aylık izin verilmesi için içeriyle konuşmuştu.
"Günaydın tatlım." dedi Junmyeon üzerindeki tatlı bol sabahlıkla. Birlikte aldıkları takımı giymişlerdi. "Ne o, roller mi değişti balım?" Junmyeon kıkırdayıp başını salladı. "Kalk kahvaltı yapalım, hazır. Krep de yaptım bayılırsın."
"Ondan önce biraz senden mi yesem?" Küçük bedeni kucağına çekip altına aldı. "Kahvaltıyı boş mu versek acaba, burada karnım yeterince doyar." Junmyeon dudaklarını büzüp gözlerini devirdi. "Hayır~ Bugün işimiz var, bana söz vermiştin gezecektik. Sonra bakarız söz veremem." Oğlanın altından sıyrılıp kalktı, elini tuttu. "Hadi buz gibi oldu hadi."
Zorla yataktan kalkıp mutfağa gittiler, koca buket masada duruyordu ve kreplerin üstüne mum dikilmişti. "Doğum günün kutlu olsun Sehun~" Junmyeon turuncu çiçeklerle dolu buketi sevgilisine uzatırken gülümsedi. "Bugün doğum günüm müydü?" Sehun kaşlarını çatıp düşünürken Junmyeon kollarını boynuna dolarken başını salladı. "Evet canım, bugün senin doğum günün." Dudakları birbirlerini bulduğunda, Sehun diğerini kucağına alıp belini sardı.
"Madem doğum günümmüş, bugün istediğimi yapabilirsin hadi yatağımıza gidelim ve tüm günü orada geçirelim."
"Hayır dedim! Bir sürü planımız var eve gelince.. düşünürüz. Bugün gezeceğiz alışveriş yapacağız önce kahvaltı yapalım. Bakma öyle. Hadi." Junmyeon üsstten sevgilisine bakıp saçlarını okşadı. "Hadi canım, kahvaltımızı yapalım." Sehun oflaya oflaya Junmyeon'u yere indirdi, kahvaltı yaptılar.
Sehun masayı toplarken Junmyeon bilgisayarda geziniyordu. "Sehun!" Sehun ellerini kurulayıp salona geçti. "Ne oldu tatlım Bi'şey mi oldu neyin var?"
"Sonuçlar açıklanmış Sehun."
"Aç da bakalım hadi." Junmyeon başını iki yana sallarken gözleri endişeyle bakıyordu. "Benim bakmamı ister misin?" Junmyeon ağlamak üzereydi. "Hayır, bakmayalım olmaz mı? Nasıl batırdığımı görmeni istemiyorum." "Kapat gözlerini bakayım. ben bakacağım. İtiraz yok hadi tatlım." Junmyeon çenesini oğlanın omzuna koymuş başını duvara çevirmişti. Sehun ezbere bildiği bilgileri sisteme girip sonuç ekranına tıkladı. Sonuç açılmıştı.
"Ee, ne oldu? Açıklanmış mı, belli olmuş mu? Sehun bir şey desene. Açıldı mı?"
"Junmyeon bakar mısın?" Sehun büyük sakinlikle sevgilisinin saçlarını okşarken konuştu.
"Kazanmışım! Sehun kazanmışım!" Junmyeon ayağa kalkıp büyük mutlulukla bağırdı. "Sonunda! Tanrı'm sonunda! Sehun kazandım Sehun!" Junmyeon dolan gözleriyle sevgilisine bakarken Sehun ayağa kalkıp ellerini tuttu. "Sana söylemiştim, kazanacağını biliyordum. Tek yapman gereken şey kendine inanmaktı ve başardın." Junmyeon ağlamaya başladığında Sehun kollarını tutup kendine çekti. "Ağlama tatlım, mutlu olman gerek."
"Mutluluktan ağlıyorum, yapamayacağımı düşünmüştüm."
"Sana yapacağını söylemiştim, tek yapman gereken kendine inanmaktı ve sen bunu zor da olsa başardın."
"Teşekkür ederim Sehun, yanımda olup bana güvendiğin için teşekkür ederim."
"Asıl kendine teşekkür etmelisin. Tüm zorluklara rağmen pes etmeden çalıştın, elinden geleni yaptın." Saçlarını öpüp sıkıca sarıldı. Sehun mutlu olacağı tek haberin bu olmayacağından habersizdi.
...
"Eyfel'e çıkmak istemiyorum, oturup kahve içelim işte hadi." Sehun'u kolundan sürüklerken Junmyeon mızmızlanıyordu. Sehun Eyfel'e çıkmayı istediğini biliyordu ama neden fikri değişmişti bir türlü anlayamamıştı. "İyi madem, gidip oturalım."
Dükkana geldiklerinde tanıdık yüz onlara selam vermiş ve siparişlerini almıştı. Junmyeon çekildikleri resimleri tek tek Sejong'a atarken Sehun kollarını birleştirmiş yalandan küs numarası yapıyordu. "Çocuk değilsin, kıskanma."
"Kız kardeşimle bu kadar yakın olman beni mutsuz ediyor. Onu imha edeceğim."
"Tatlım, en çok seni seviyorum. Unutuyorsun." Sehun başını sallayıp arkasına yaslandı. "İki hafta sonra dönmesen olmaz mı, biraz daha kalsan?"
"Atamam ne olacak, kazanmamış olsaydım biraz daha kalırdım ne kadar istediğimi biliyorsun, gidip halletmem gerek. Evden taşınmaya da karar vermiştim zaten, eşyaların çoğunu topladık." Sehun başını sallayıp gözlerini fincanına çevirdi. "Gelmemi bekleseydin keşke."
"Çoğunluğu sen yapacaksın, biliyorum. O yüzden ben de şimdiden taşınmaya karar verdim. Endişelenme, her şeyi halledebilirim."
"Yorulmandan korkuyorum tatlım, zaten yoruluyorsun." Junmyeon kolundan tutup kendine çekip yanağını öptü. "Merak etme dedim hallederim, sen işine odaklan." Sehun başını sallayıp fincanına uzandı. Biraz daha oturup sonrasında eve geldiler.
Sehun önce eve girdi, bir yerlerden ışık geliyordu. Salona yürüdü, yerde mumlar vardı. Her yer mum doluydu, kocaman salon Eyfel'in ışığı haricinde mumların parlak ışığıyla kaplıydı.
"Junmyeon? Burası neden- ne oluyor?" Sehun arkasına döndüğünde Junmyeon'u gülümserken gördü. "Neler oluyor, buranın nesi var?" Junmyeon derin nefes alıp oğlana bakmaya devam etti. "Sehun..."
"Ne oluyor bu ne? Söyler misin bir an önce?" Oğlanın ellerini tutup başparmaklarıyla ellerini okşadı. "Sakin ol bitanem." Birkaç saniye daha gözlerine baktı oğlanın, korkuyordu sanki.
"Neler söyleyeceğim hakkında bilgi en ufak fikrim bile yok, prova yapmadım çünkü gerek duymadım. Aklımda hiçbir şey yoktu hepsini Baekhyun ve Minseok hazırladı. Neyse..." Junmyeon gülmek için kendini zorladı, sonra durdurdu.
"Seninle geçen her günüm bana kocaman bir yıl gibi hissettiriyor, zamanın nasıl ilerlediğini günlerin ve mevsimlerin nasıl geçtiğini anlamıyorum ama bunu seviyorum. Seninle birlikte geçirdiğim günler, mevsimlerle yeniden doğdum. Bana adım attığında tereddüt etmeden sana koşmalıydım ama korktum. Seni ne kadar itersem iteyim pes etmeden beni bekledin, bana geldin." Titreyen dudağını ısırdı Junmyeon, gözlerini kapatıp sakin kalmaya çalıştı.
Sehun'un ellerini bırakıp önünde diz çöktü. "Sakın..."
"Sehun, canım, caniçim... Her anımda yanımda olduğun için, beni ben olarak kabul ettiğin için, zorlandığımda yapayalnız kaldığımda sığınağım olduğun ve beni koruduğun için teşekkür ederim. Bundan sonra senin yanında olmak, yorulduğunda ve düştüğünde seni koruyup kollayacak güvende tutacak sığınağın olmak istiyorum." Cebinden kutuyu çıkarıp açtı.
"Oh Sehun. Benimle evlenir misin?"
Sehun dolan gözleriyle gülümserken başını salladı. "Evet.. evet evlenirim."
Baekhyun ve diğerleri arkadan çıktı, konfetiler patladı. Sehun'un parmağına parlak gümüş yüzüğü taktı, Sehun yere eğilip dudaklarına uzandı, öptü. Alkış ve konfetiler havada uçuştu.
"Eyfel'in önünde evlenme teklifi almak istiyorum." demişti oğlan. "Klişe şeyleri severim. Muhakkak orada evlilik teklifi almalıyım." Junmyeon bunu aklına kazıdı. Oğlanla ilgili her şey aklındaydı, en ince ayrıntısına kadar biliyordu. Onunla yapmak istediği şeyler arasına bunu eklemişti. Daha vakti vardı ama unutmamak için her saniye kendine hatırlatacaktı.
Hayalini kurduğu teklifi almıştı Sehun, hayalini çoktan unutmuştu ama bu önemli değildi.
Diğer bölüm final🙂