🔥3.BÖLÜM -Mavi Gözlü Canavar-🔥

3 0 0
                                    

Merhaba Canlarım bu son bölüm OYUNU BOZUYORUM kitap oluyoruz.

Bana hep yanımda olan canlarıma sonsuz teşekkür ederim.

Tekrar başka kitabımda görüşmek üzere Hoşcakalın canlarım 💋❤️








İnsanın en karanlık sırları, kendisinden sakladıklarıdır.



5 yıl öncesi...

Akşam olmuştu. Nisa ile beraber kafeye gitmiştik ve gün boyu orada kalmıştık. Zeynep'e yardım etmiştik ilk çalışma günüydü. Kaan'la daha hızlı kurabiye yeme yarışması yapmış. Burak'ın asık suratını çekmiştim ve Kaan'ın başına bin bir bela açmıştım. Aytuğ kafeye gelmesiyle gülmem solmuştu. Gözlerime bakarak canım acımasını umursamadan Nisa'nın yanına gelip yanağını öptü ve yanına oturdu.

Kendimi kafenin dışına nasıl attı mı bilmiyordum. Uzun süre sokaklarda dolaşmış, yağan yağmurun altında adımlamıştım şehrin her köşesini. Bir binanın çatısında yan yana dizilmiş sevgili görmüş, bir süre onları izleyip onlarınki gibi bir hayatımda bir sevgilim olmadığı için dünyanın adaletini sorgulamıştım. Bir köşede bir kedinin başını okşamış, başka bir köşede tek katlı bir evin pencere kenarındaki çiçekleri koklamıştım.

Telefonum Elfida halam aramaları ve sayamadığım kadar fazla iğneleyici mesajları ile dolmuştu. Ona haber vermem lazım fakat şu an bunu bile istemiyordum. Merak edip etmemesi umurumda değildi. Kalbim çok kırılmıştı ve ben artık bu kırgınlığı aşamıyordum. Yedi ay öncesi böyle değildim onu tanıyana kadar kalbim çok rahattı. Çok mutluydu. Şimdiyse kötülükle tanışmış, hayal kırıklığıyla boynumu bükmüştü.

Yağan yağmurla beraber esen rüzgar; tenimi, kalbimin üşüdüğü gibi üşüttü. Üzerimdeki ince montun fermuarını sonuna kadar çektim. Montun yakasını kaldırıp sıkı sıkıya sarındım ve nereye olduğunu bilmeden yürümeye devam ettim. Ara sıra arkama bakıyor, birinin gelip gelmediğini kontrol ediyordum. Kimse olmasa da sırtımda başka gözlerin dolaştığını hissediyordum.

Sokak lambalarının altında loş ışığın göbeğinde hızlı adımlarla ilerken arkama bakmak için başımı omzuma doğru çevirmişti ki asfalt yoldaki çukura takılıp yere düşmem ve ellerimin üzerine kapaklanmam bir olmuştu. Diz kapaklarım yoğun bir acıyla tanışırken giydiğim beyaz çorap yırtılmış, tenim soyulmuştu. Ellerim batan küçük taşlarla yüzümü buruşturdum, hafif bir inilti bıraktım dudaklarımdan.

Bakışlarım yerdeyken kulaklarıma ulaşan yerdeki su birikintisine adım sesleriyle kalp atışlarım hızlanmış, gözlerim korkuyla büyümüş ve tenim gerim gerim gerilmişti. Yutkunuşum, boğazımdaki kuruluk canımı yakıyordu. Birkaç saniye sonra görüş alanıma bir çift klasik ayakkabılı biri girince önüne dökülen saçlarımı toparladım ve korkuyla geriye doğru adımladım.

"İyi misin?" diye sordu karşımdaki kişi, elini boynumdan sarkan çantama attı. Tanıdık sesiyle yerimde kalakalırken gözlerimi yerden kaldırarak gözlerine diktim. Doktor Bey'di. Bizim aile doktorumuzdu. Yanı başıma çökmüş, boynumdan kayıp düşen çantamı hızlı refleksle eliyle tutmuştu.

"Doktor Bey," diye mırıldandım şaşkınlıkla ve ellerimdeki acıyı göz ardı ederek ayaklandım. Üzerim ıslandığı ve pislikten kurtardığımda Doktor Bey, elindeki çantayı bana doğru uzattı. Çekinerek çantamı avuçlarım ve karnıma baskılayarak iki elimle tuttum. Gözlerime soran gözlerle bakarken kendime geldim. "İyiyim, teşekkür ederim. Sizin ne işiniz var burada ?"

OYUNU BOZUYORUM (Kitap Oluyoruz)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin