close your eyes, changlix

64 4 27
                                    

"Ne yani, ben gözlerimi kapatacağım ve sen de bir kız gibi davranacaksın öyle mi?" dedi Felix çatılmış kaşlarıyla.

"Evet öyle." dedi Changbin. Kararlıydı, kuzeninin bir eskortla birlikte olmasına izin veremezdi. Felix'le birbirlerinden nefret etmeleri -aslında Felix'in ondan nefret etmesi- umrunda değildi. Ne idüğü belirsiz biriyle birlikte olmasındansa bu yöntem kulağa daha iyi geliyordu.

"Ben gay değilim, bunun farkındasın değil mi?" dedi Felix. Tek kaşı havaya kalkmış, Changbin'in ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu.

"Amcam seni bana emanet etti Yongbok, eskortlarla düşüp kalkmana izin veremem." Changbin'in tavrı netti.

Felix sinirle söylendi. "Bana şöyle seslenme. Benim adım Felix, Yongbok değil."

"Sen nasıl istersen ama kararım kesin. Bu evden bir eskortla buluşmak için adımını atamazsın, veya bu eve bir başkasını getiremezsin, nokta!"

Felix Changbin'in neden bu kadar ısrar ettiğini anlamıyordu. "Sana ne ki benim ne yaptığımdan. Bak işine beni rahat bırak."

"Amcam seni bana emanet etti diyorum. Anlaman da bir sorun mu var?" dedi Changbin, sesi yükselmişti.

"Bana bağırma!" dedi Felix sinirle.

"Bu evden dışarı adımını atmayacaksın Felix. Bitti!"

Felix öfkeyle soludu. "Ne var biliyor musun? Siktir git!" dedi ve odasına gidip kapıyı hışımla çarptı.

Changbin derin bir of çekip yüzünü ovuşturdu. O da neydi öyle? Neden öyle bir teklifte bulunmuştu ki? Sana tanıdığım birini bulabilirim de diyebilirdi. Eşcinsel olmayan kuzenine gözlerini kapattırıp kız gibi davranmayı teklif etmişti. Utanman yok mu senin diye azarladı kendini. Ama elbette yoktu ve o bunu çok iyi biliyordu.

Felix'ti o. Küçük, çilli, sinir bozucu velet. Sonradan ne olmuştu, değişen neydi? Gözüne zamanla neden bu kadar güzel gelmeye başlamıştı? İri kalp dudakları, küçükken tek tek saydığı çilleri, omzuna dökülen sarı saçları... Yıllar ona çok şey katmıştı. Kendisiyse küçükken olduğu bücürdü hala. Bir yere ilerleyememişti.

Sözde ondan nefret ediyormuş gibi davranmanın ağırlığı omzuna yük olmuştu. Ama Felix ondan nefret etmekte haklıydı. Küçükken ona ettiği ihaneti unutamıyordu. Henüz ortaokula gidiyorlardı. Felix merak edip kendisini öpmek istediğini söylemiş, o da buna izin vermişti. Ama okuldan bir kaç kişiye yakalandıklarında onu itip bağırmış ve herkesin önünde küçük düşmesine sebep olmuştu. Bir kaç gün sonraysa ikisini basan öğrencilerden dayak yediğini öğrenmişti. Zaten o saatten sonra orada durmamışlardı. Felix babasını Kore'de kalmaya sırf Changbin için ikna ediyordu. Ama bu olaydan sonra bir daha yüzüne bakmamış ve annesinin memleketi Avusturalya'ya gitmişti ailesiyle.

Changbin kendine olan öfkesiyle dolup taşıyordu bu olayı hatırladıkça. Günden güne içinde büyüyen hisler Felix'inkiyle zıttı. Felix günden güne içinde ona karşı nefret beslerken o özlem duyuyordu hep. Onun gidişinden sonra liseye geçtiğinde hırs yapıp dövüşmeyi öğrenmiş, kendini spor salonlarında şişirdikçe şişirmişti. Sonra onu döven çocukları bulup o gün yaptıklarına pişman etmişti ama bunun kimseye bir faydası yoktu. Olan olmuş, Felix'in okulda adı çıkmış ve dayak yemişti. Hepsi de geçip gitmişti. Defalarca kez özür dilese de Felix bir daha asla eskisi gibi olmamıştı. Artık kuzenden çok iki yabancı gibiydiler.

Kafasında düşüncelerle yatağına gitmişti ama gözüne bir gram uyku girmiyordu. Sağa dönmüş, sola dönmüş ve bunu defalarca kez tekrarlamıştı ama değişen bir şey yoktu. Bir süre sonra odasına hışımla giren Felix'le o da ayaklandı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 03, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

exilium vita est, one shotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin