13. BÖLÜM

1K 73 15
                                    

İyi okumlar

Yarım saatten fazladır ilk deha görmüş gibi odanın salonunu izliyordum. Kendi evim bana yabancı gelirken önümde flörtleşen ikili  ve benden daha rahat takılan erkek kızı, evi kendine benimsemişti bile. 

"Sor bari kim olduğumuzu" diyen kızla kafamı ona doğru çevirdim. Halının üzerindeki desenleri inceler gibi onu incelediğimde rahatsız olmuş gibi yüzünü buruşturdu. "İlk defa mı insan görüyorsun. Cevap versene"

Haklı olduğunu düşünsemde bir müddet bekledim. Evet sanırım ilk defa yakışıklı bir kız görüyordum.

"İltifat için teşekürler" ne dediğini anlamayarak bakışlarımı tekrar ona çevirdiğimde yüzündeki piç gülüşüyle karşılaştım. "Hı"

"Aşık bu kız ya" konuşmasıyla bu seferde sarmaş dolaş olan ikiliye dönüp tekrar "hı" diye bir ses çıkartmıştım. Sanırım düşündüklerimi dışımdan söylemiştim ve bu aşırı utanç vericiydi. Yanaklarımın yanmasıyla kızardığımdan emin olduğum için kafamı eğdim. Yanaklarımındaki kızarıklık gitmeden karnımın gururtusu yüzünden yanaklarım daha da kızardı. Utancımdan ya koltuğu sırtlıyıp kaçıcak yada götüme sokacaktım. 

"La kıza yemek hazırlamıştık"

"Harbi unuttuk onu"

Hepsi birlikte mutafağa gidip hazırladıkları şeylerle geri dönmüşerdi. Ellerindeki ekmeği ve yaptıkları yumurtayı koltuğun önündeki mini sehpaya koyup eski yerlerine geçtiler. Gerçekten çok acıkmıştım ama başkasının evindeymişim gibi birinin "ye artık" demesini bekliyordum.

"Davetiye mi bekliyorsun yumurtadan." Rahatca koltuğa oturup boş bakışlarıyla beni şenlendiren kızla ekmekten bir parça alıp yumurtaya bandırdım. Yediğim lokmayla yüzüm şekilden şekile girerken birkaç dakikada bütün yumurtayı bitirmiştim. Kaç gündür aç olmamdan mı yoksa yumurtanın gerçekten mükemmel piştiğinden mi bu kadar güzel olduğunu bilmesemde şişen göbeğimi okşarak kendimi koltuğa yasladım. 

Yüzündeki sırıtışla beni izleyen üç kafayla rahatlığım saniyesinde bozulurken koltukta dikleşip rahatımı bozdum. 

"Ç-çok güzel olmuş elinize sağlık" kibar bir şekilde kafalarını sallayarak yanıtladılar. Bir süre evde sessizlik oluşsada yanımdaki çiftin birbirlerini öpme sesleriyle sessizlik bozulmuştu. Onlara bakmamaya çalışsam da istemsizce gözlerim onların üzerine kayıyordu. Kafasının sevgilisinin boynuna koyup öpen oğlanın öpücük sesleri ve partnerinin mırıltılı gülücükleri utanmama ve yüzümün kızarmasına sebep olurken benim aksine oldukça rahat davranıyorlardı. Sonunda sevgililer birbirlerinden ayrıldıklarında bana yöneldiklerinini soru sormaya başlamalarıyla anlamıştım. Hiç konuşmasak olmaz mıydı?

"E selin ne var ne yok?" Ne diyeceğimi bilemeyerek bir üste suratlarına bakınmakla yetindim. "Şey, bişey yok" 

"Yok mu bişey?" diyip güldüler, şuan nasıl bir cevap vermem lazımdı acaba. Çünkü cevaplarım kesinlikle onları kesmiyordu.

"Biraz çekingen misin selin?" Dedi, diğer oğlana göre daha ciddi duran çocuk. 

"Sanırım biraz klavye delikanlısı" sırıtarak arkadaşını cevaplayan kızla sadece kafamı eğebilmiştim. Biraz değil fazlaca öyleydim. Hiç arkadaşımın olmamasına ve sokakta soru sormak için gelen insanlardan kaçarak uzaklaşmamdan bu çıkartılabilirdi ama tehlikede olduğum yada yanında güvende olduğum insanlardaysa tam tersi bir şekilde sürekli konuşuyordum. Asla tam ortam yoktu.

"Burak ben" dedi daha neşeli ve cocuksu olan oğlan. Sadece kafamı sallayıp kurtulacağımı düşünsem de el sıkışmak için elini ağzıma sokunca, çekingence titreyen ellerime hakim olmaya çalışarak elinı sıktım. 

Mert" dedi diğer oğlan daha tek düze bir sesle. Burağın aksine elini uzatmamıştı. İsimlerini ve kim olduklarını merak ettiğim pek söylenemezdi doğrusu ama anlık merakla gözlerim önümde oturan kızı buldu. Ona dönmemle dudağının tek tarafı yukarı kalkmış piç gülüşüyle dirseklerini bacakarına dayayıp bana daha da yakınlaşmıştı. Sağ elini bana uzatıp gülümseyerek Ateş dedi. Kafamı hafifçe sallayıp elini sıktım. Bir süre elim elinde kalsa da telefonunun çalmasıyla elini hızla çekip cebine attı. Çıkarttığı telefonunun ekranına baktığında kaşları çatılmış hızla telefonu kulağına götürüp sessizce karşı tarafın sesini dinlemişti. Bir süre karşı tarafın konuşmasını dinledikten sonra sert bir sesle "tamam" diyip telefonu kapatmıştı. 

Aniden ayaklanınca arkadaşları da ona ayak uydurup kalkmıştı. 

"Emin ol sohpetine doyum olmuyor Selincim ama gitmemiz lazım." Ateşin konuşmasıyla hızla ayağa kalkıp ellerinle garip hareketler yaparak "ha şey, tamam. Kapı orda" dedim kapıyı işaret ederek. Daha nasıl rezil olabilirdim bilmiyorum ama sanırım onları kovuştum. 

Benim aksime gülerek "biliyoruz ama sen bilirsin tabi" diyerek dışarı çıktılar. Hâlâ ne diyeceğimi bilmediğim için ayakkabılarını giyerken onları izlemiştim. Burak havada ayakkabısını giymeye çalışarak görüşürüz Selincim diyip sekerek merdivenleri inmeye çalışıyordu. Onun aksine mert kafasını sakince  sallayıp görüşürüz deyip burağın peşine takılıp merdivenleri inmişti. Muhtemelen düşüp bir yerini kırmasın diye peşindeydi. 

En önce ayakkabısını giymesine rağmen en sona ateş kalmıştı. "Görüşürüz ufaklık, birkaç gün dışarı çıkmamaya çalış." Kafamı olumlu anlamda salladım. 

Merdivenlere yönelip birkaç basamak indiğinde "Selin" dedim "adım Selin" ilk defa bu kadar normal ve düzgün konuşmuştum. İsmimi unutmuş olma düşüncesi sinirimi bozmuştu doğrusu. Arkasını dönüp baktı. "Biliyorum ufaklık"

Arkasını dönüp gittiğinde apartman kapısının senini duyamana kadar bekledim. Çıktıklarından emin olunca hızla pencereye koşup onlara baktım. Mert Burağın omzuna kolunu atmış Burakta arada ateşi dürtüp şakalaşıyorlardı. 

Uzaktan bakınca bile mükemmel bir arkadaşlıklarının olduğu belliydi. Kıskanmıştım doğrusu.

ÇOK YAKIŞIKLISIN ABLA  |G×G| TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin